Esas No: 2011/12809
Karar No: 2011/12324
Karar Tarihi: 06.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12809 Esas 2011/12324 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : AYVALIK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/07/2009
NUMARASI : 1999/45-2009/467
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan annesi N. S."ın maliki olduğu dava konusu taşınmazlarını tek mirasçı olması nedeniyle kendisinden mal kaçırmak amacıyla davalılara satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini, işlemler nedeniyle miras haklarının ihlal edildiğini ve maddi kayıplara uğradığını ileri sürerek, mahfuz hak ve hisselerinin lehine tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı A., davayı kabul etmiştir.
Diğer davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın gerçek iradesinin davalı torunları A. ve B." mal kaçırmak olduğu, bu davalılara yapılan temlikler yönünden tasarruf tenkisi gerektiği gerekçesiyle davalı A. ve B. yönünden davanın kısmen kabulüne, diğer davalılar ve fazlaya ilişkin istekler yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalılardan A. ile B. tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.12.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı B.A. vd. vekili Avukat ...geldi, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı vekili Avukat, temyiz eden davacı asil, temyiz edilen davalılar vekilleri ve davalı asiller gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil ile tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın tenkis isteği yönünden kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının miras bırakan N.S.’ın tek mirasçı olması nedeniyle kendisinden mal kaçırmak amacıyla dava konusu taşınmazlarını satış suretiyle davalılara devredildiğini, temliki işlemlerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı yapıldığını ileri sürerek tapu iptali tescil olmazsa tenkis isteğinde bulunarak eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Ne var ki, mahkemece davacı isteği sadece tenkise yönelik olarak değerlendirilerek sonuca gidilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l–4–1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan tarafından sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
O halde, davalılardan A.’ın davayı kabul beyanı da dikkate alınarak yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde tarafların bildirdiği delillerin inceleme ve değerlendirmeye tabi tutulması, ayrıca bir kısım taşınmazlar yönünden de son kayıt maliklerinin TMK 1023. maddesinin kuruculuğundan yararlanacak konumda olup olmadığının irdelenmesi, sonucuna göre öncelikle muris muvazaasına dayalı tapu iptali, tescil olmazsa tenkis isteği yönünden bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile sadece tenkis isteği yönünden yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Temyiz eden tarafların bu yönlere değinen itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 06.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.