Esas No: 2011/9502
Karar No: 2011/12319
Karar Tarihi: 06.12.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9502 Esas 2011/12319 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, İ.Y.'ın taşınmazları muvazaalı temlik ettiği iddiasıyla miras payları oranında iptal tescili istemişlerdir. Mahkeme, iddiaların subut bulmadığı gerekçesiyle davaların reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, muvazaa davalarının gerçek irade ve amacın tespitiyle çözülebileceğinin altını çizerek, söz konusu davada gerekli inceleme ve araştırmanın yapılmadığı gerekçesiyle kararı bozmuştur. Kararda, medeni kanunun 706 ve borçlar kanununun 213. maddeleri ile tapu kanununun 26. maddesi de hatırlatılmıştır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ANKARA) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2011
NUMARASI : 2009/806-2011/221
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada:
Davacılar, miras bırakanları İ. Y.’ın 740 ve 1139 parsele sayılı taşınmazları mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla oğullarına satış suretiyle muvazaalı temlik ettiğini ileri sürerek, miras payları oranında iptal tescil mümkün olmaması halinde tenkis isteğinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, iddiaların subut bulmadığı gerekçesiyle davaların reddine karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 06.12.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ....ile diğer temyiz eden vekili Avukat ..... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil ile tenkis isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden, miras bırakan İ.’in maliki olduğu 740 ve 1139 parsel sayılı taşınmazlarını 09.5.1980 tarihinde M. K.’a satış suretiyle temlik ettiği, bu kişinin de 23.06.1980 tarihine taşınmazları eşit paylarda murisin oğulları davalı D.ile bir kısım davalıların miras bırakanı M.’a satış suretiyle devrettiği, taşınmazların imar uygulaması ile değişik imar parsellerine gittikleri görülmektedir.
Davacıların, ara malik kullanmak suretiyle yapılan temliki işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davaları açtıkları anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l–4–1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. Hemen belirtmek gerekir ki, bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan tarafından sağlığında hak dengesini gözeten, kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapılmışsa, mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda belirtilen ilkeleri kapsar biçimde bir inceleme ve araştırma yapıldığını söyleme imkânı bulunmamaktadır.
O halde, anılan ilkeler çerçevesinde tarafların bildirdiği delillerin eksiksiz toplanması, tanıkların dinlenilmesi, murisin taşınmaz satmaya ihtiyacı olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi, tarafların ekonomik ve sosyal durumlarının araştırılması, taşınmazlarda keşif yapılarak taşınmazların satış tarihlerindeki değerlerinin tespiti, satışa ilişkin bedel ödemesi yapılmış ise ilgili evrakların temini, murisin tüm mal varlığının araştırılması sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve olayda uygulama yeri olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden taraf vekillerinden davacılar vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının diğer temyiz edenlerden alınmasına, 06.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.