Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 85 ada 10 parsel sayılı taşınmaza komşu 11 nolu parsel maliki davalının taşkın yapılanmak suretişyle müdahale ettiğini ileri sürerek, el atmanın önlenmesi,ecrimisil ve yıkım isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, müdahale olgusunun sabit olduğu gerekçesiyle el atmanın önlenmesi ve yıkım isteminin kabulüne; Ecrimisil isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi,yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 85 ada 10 parsel sayılı taşınmazın imar uygulaması sonucunda davacı, 85 ada 11 nolu parselin ise davalı adlarına tescil edildikleri anlaşılmaktadır.
Davacı, davalıya ait taşınmazdaki binanın kendi parseline taşkın olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere;yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır. Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde inceleme ve araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
O halde öncelikle yapı taşkınlığının imar uygulaması sonucunda oluşup oluşmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde saptanması, imar uygulaması ile oluştuğunun belirlenmesi ve davalının imar uygulaması öncesinde kadastral parselde mülkiyetten kaynaklanan veya kişisel bir hakkının bulunduğunun anlaşılması halinde 3194 Sayılı Yasanın 18.maddesi uyarınca kaim bedele hak kazanacağının gözetilmesi ve belirlenecek kaim bedelin davalı tarafa ödenmesi bakımından mahkeme veznesine depo ettirilmesi ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikat ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK."nun geçici 3.maddesi uyarınca) 1086 Sayılı HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.