Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaş olduğu 504,506 ve 508 parsel sayılı taşınmazlara davalıların kullanmak suretiyle müdahale etkilerini ileri sürüp, payına vaki elatmanın önlenmesini istemiş; bilahare davalı H. hakkındaki davasını takip etmediğini beyan etmiştir.
Davalı, taraf davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı H. aleyhinde açılan davanın takip edilmediği; tefrik edilerek ayrı bir esasa kaydedilmesine karar verildiğinden bahisle" davacının davalı H. I. aleyhine açtığı davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına; davalı A.B."ın ise dava konusu taşınmazda paydaş olmadığı diğer paydaşlardan kiralamak suretiyle çekişmeli taşınmazın bir kısmını zilyetliğinde bulundurduğu, ancak davacının da hissesinden fazla yer kullandığı, bu itibarla hissesine yönelik davalı tarafından herhangi bir tecavüz olmadığı, payından fazla yer kullanan davacının dava açmakla hukuki menfaatinin bulunmadığı gerekçesiyle; davacının davalı Ali Balaban aleyhine açtığı, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmazda paya vaki elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalı H. aleyhinde açılan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına, davalı A. aleyhindeki davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; davalı H. aleyhindeki dava tefrik edilmiş olduğu halde, eldeki davada davalı olarak gösterilip, hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan; dava konusu 504, 506 ve 508 parsel sayılı taşınmazların paylı mülkiyet üzere olup, davacının kayden paydaş bulunduğu, davalı A.’nin ise kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak mahkemece yapılan uygulama sonucu düzenlenen fen bilirkişi rapor ve krokisinde belirtilen 504 sayılı parselde 2250 m2lik kısım ile 506 sayılı parselde 12750 m2 lik bölümü kullandığı; 508 sayılı parseli ise tasarruf etmediği dosya kapsamıyla sabittir.
Öyleyse, çekişmeli 508 parsel sayılı taşınmaza davalı A.’nin müdahalesi bulunmadığından davalı A. hakkında anılan parselle ilgili davanın reddine karar verilmiş olması, açıklanan gerekçeyle doğrudur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacının çekişme konusu 504 ve 506 parsel sayılı taşınmazlar bakımından temyiz itirazlarına gelince;
Her ne kadar davalı A. anılan parsellerde bazı alanları paydaşlardan M. K.’den kiraladığını ve kiracı olduğunu savunmuş ise de, adı geçen paydaş olmadığı gibi, pay ve paydaş çoğunluğunu taşımayan kira akdine değer verilemeyeceği de kuşkusuzdur.
O halde, davalı A.’nin 504 ve 506 parsel sayılı taşınmazlarda keşfen belirlenen kısımları kullanımının haklı ve geçerli bir nedene dayanmadığı açıktır.
Hal böyle olunca, davalı A.’nin 504 ve 506 sayılı parsellerde elattığı alanlara ilişkin olarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK.nun geçici 3. maddesine göre) 1080 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,…” alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.