Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10160 Esas 2011/12129 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/10160
Karar No: 2011/12129
Karar Tarihi: 01.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10160 Esas 2011/12129 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, banka kredisi alabilmek için oturduğu taşınmazı, eşinin baskısı sonucu davalıya satmıştır. Ancak daha sonra, taşınmazın muvazaalı olarak elinden alındığını öğrenerek tapunun iptalini istemiş ve tazminat talep etmiştir. Davalı ise taşınmazı davacının eşine vekaleten iade ettiğini belirtmiş ve davanın reddini savunmuştur. Mahkeme davayı muvazaai iddiasının ispat edilememesi nedeniyle reddetmiştir. Ancak davacı, hile hukuksal nedenine dayanarak tapu iptali ve tazminat istemiyle dava açmıştır. Yargıtay kararında, hile hukuksal nedeninin varlığı halinde verilen şey geri istenebileceği belirtilerek, davacının iddialarının delillerle değerlendirilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Kararda Borçlar Kanunu'nun 28/1. maddesi açıklanarak, hata esaslı olmasa bile diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla yapılan sözleşmenin bağlayıcı olmayacağına dikkat çekilmiştir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilen irade açıklaması, defi veya dava yoluyla kullanılabileceği hatırlatılmıştır. Kanun maddeleri ise, HUMK'nun 186. maddesi ve 428. maddesi olarak belirtilmiştir.
1. Hukuk Dairesi         2011/10160 E.  ,  2011/12129 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZMİR 9. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 06/06/2011
    NUMARASI : 2008/405-2011/332

    Taraflar arasında görülen davada;      
    Davacı, dava dışı eşinin borçlarını ödeyebilmek için banka kredisi alabilmek amacıyla, kendisine yaptığı maddi ve manevi baskılar neticesinde oturduğu ve kayden paydaş olduğu kat irtifakı kurulu 8 nolu meskenini, eşinin gösterdiği ve daha önceden tanımadığı  davalıya satış suretiyle devrettiğini, ancak herhangi bir para almadığını, 3-4 ay sonra da bir kadının arayarak davalının kızı, eşinin de sevgilisi olduğunu bildirip, evi boşaltmasını istediğini, bunun üzerine davalı ile eşinin birlikte hareket ederek ikrah ve  hile ile muvazaalı olarak taşınmazı elinden aldıklarını anladığını ileri sürerek, tapunun iptalini istemiş, yargılama sırasında çekişme konusu taşınmazın 3. kişiye satış suretiyle temlik edilmesi üzerine, HUMK"un 186. maddesi gereğince; davaya tazminat davası olarak devam etmiş, 80.000.-TL tazminatın yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını, taşınmazın hayır getirmeyeceğini düşünerek davacının eşine vekalet vererek iade ettiğini, davacının husumeti eşine yöneltmesi gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. 
    Mahkemece, muvazaa iddiasının ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine  karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
     Dava; tapu iptali ve tescil istekli açılmış, bilahare tazminata dönüştürülmüştür.
    Mahkemece,  davanın reddine karar  verilmiştir.
    İddianın ileri sürülüş biçiminden ve içeriğinden; dava da hile hukuksal nedenine dayanıldığı sonucuna varılmaktadır.
    Bilindiği üzere; Hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevketmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. Borçlar Kanununun 28/l. maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme  yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen  koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
    Öte yandan, hile her türlü delille isbat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluylada kullanılabilir.
    Hal böyle olunca; davacının iddialarının yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirilmesi, yanların bu yöne ilişkin delillerinin toplanarak, toplanan ve toplanacak delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar  verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
    Davacı vekilinin temyiz itirazları  açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara