Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 3 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında senetsizden davalı adına tespit ve tescil edildiğini, ancak anılan taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olup, yakın zamana kadar kimsenin zilyetliğinde bulunmadığını, 3402 Sayılı Yasanın 14 ve 17. maddelerindeki şartların oluşmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı, iddiaların doğru olmadığını, çekişme konusu yeri M. Ö."den satın aldığını, TMK"nın 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanması gerektiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur.
İhbar olunan, taşınmazı 2002 yılında satın alarak içine fidanlar dikip imar ettikten sonra davalıya sattığını beyan etmiştir.
Mahkemece, davacının iddialarının sabit olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı vekili; çekişme konusu 3 parsel sayılı taşınmazın, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve 3402 Sayılı Yasanın 14. ve 17. maddesindeki şartlar oluşmadığı halde, kadastro tespiti sırasında hatalı olarak davalı adına tespit ve tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptal ve Hazine adına tescil istekli eldeki davayı açtığı, getirtilen kayıtlardan, anılan parselin kadastro sırasında senetsizden dava dışı M. Ö. adına 23.04.2006 tarihinde tespit edilerek, itirazsız olarak 01.05.2007 tarihinde kesinleştiği, Meral"in de taşınmazı 11.09.2007 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği görülmektedir.
Mahkemece mahallinde yapılan uygulama neticesinde ziraat mühendisi K.A. tarafından düzenlenen rapordan; çekişme konusu taşınmazın % 20-25 meyilli olduğu, 50-60 m2"lik bir kısmının imar ve ihyasının 4 sene önce yapıldığı, bu kısımda 2 adet 4 yaşında zeytin ağacının bulunduğu, toprak derinliğinin az olduğu, taşınmazın tamamının taşlık ve kayalık olup, tarım arazisi niteliği taşımadığı anlaşılmaktadır.
O halde; çekişme konusu taşınmazın zilyetlikten kazanılamayacak yerlerden olduğu saptanarak tapusunun iptaline karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak; taşınmazın vasfının taşlık ve kayalık olduğu belirlendiğine göre 3402 Sayılı Kanunun 16/C maddesi hükmü gereğince tespit dışı bırakılması gerektiği halde, Hazine adına tescile karar verilmesi isabetsizdir.
Öte yandan, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16 ve 17. maddeleriyle 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/ A ve geçici 11. maddelerinde " kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılan ve henüz infaz edilmemiş bulunan dava ve kararlar da davalı aleyhine vekalet ücreti dahil yargılama gideri yükletilemeyeceği öngörülmüştür.
Davalının temyiz itirazları açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.