Esas No: 2011/10742
Karar No: 2011/12101
Karar Tarihi: 01.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/10742 Esas 2011/12101 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, paydaşı olduğu bir taşınmazda bulunan iki katlı binanın zemin katına davalının müdahale ettiği için elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak, paydaşlar arasında harici bir taksim sözleşmesi veya özel bir parselasyon planı olmadığı veya fiili kullanma biçimi belirlenmediği için uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararın sonunda M.K'nun 706, B.K'nun 213, T.K'nun 26. maddeleri hakkında açıklayıcı bilgiler yer almaktadır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : GÖLBAŞI(ADIYAMAN) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/03/2011
NUMARASI : 2008/354-2011/292
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, paydaşı olduğu 146 parsel üzerindeki iki katlı binanın zemin katını kullanmasına taşınmazın paydaşlarından davalının engel olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazda bulunan iki katlı binanın zemin katına davalının haklı ve geçerli neden olmaksızın müdahale ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, tarla vasıflı 33.000 m2 yüzölçümündeki 146 parsel sayılı taşınmaza davacı ve davalının dava dışı kişilerle birlikte paydaş oldukları, davacının taşınmaz üzerinde bulunan iki katlı evin bir katını kullanmasına davalının engel olduğunu belirterek bu bölüme yönelik olarak elatmanın önlenmesi isteğiyle eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne varki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " ahde vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olaya gelince, mahkemece hükme yeterli bir araştırma yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, tüm paydaşları kapsar biçimde fiili kullanma biçimi veya harici taksime dayalı parselasyon bulunup bulunmadığının belirlenmesi halinde uyuşmazlığın paylı mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmesi başka bir ifadeyle davacı yönünden intifadan men olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin saptanması gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.