Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, 375 sayılı parselin paydaşlarından olan İ. E. ölümü ile kendilerinin de mirasçı olarak kaldıklarını,ancak kendilerini mirasçı göstermeyen veraset ilamına dayanarak İ. E. mirasçıları lehine Kadastro Mahkemesinde hüküm kurulduğunu ve tapu belgelerini aldıklarını, daha sonra bir kısım mirasçıların paylarını diğer davalılara devrettiklerini,babalarının mirasından mahrum bırakıldıklarını ileri sürüp davalıların tapularının iptali ile payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı N., tapu kaydına güvenerek M. E."ın payını satın aldığını, iyiniyetli 3. kişi olduğunu bildirip davanın reddini savunmuş, diğer davalılar,yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece,davacıların ketmedildikleri iddiasının sabit olduğu gerekçesiyle halen üzerinde pay bulunan davalı mirasçılar yönünden davanın kabulüne, mirasçılardan pay satın alan kişilerin kötüniyetlerinin ispatlanamadığı gerekçesiyle haklarındaki davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, ketmi verese hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davalılardan H. B. mirasçıları , M.Z. T. ve P. T. hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalılar hakkındaki davanın taşınmazı edinmelerinde iyiniyetli oluklarından bahisle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden;kadastro çalışması sırasında 70 parsel sayısı ile tesbit gören taşınmazın tesbitine Hazinece itiraz edilmesi üzerine 25.04.1957 tarihinde Diyarbakır kadastro Mahkemesinde açılan 2001/ 5 esas-2003/ 1 karar sayılı davada Diyarbakır Sulh Hukuk mahkemesinin 1980/ 146 esas 1980/112 karar sayılı hasımsız mirasçılık belgesine dayanarak İ. E. mirasçılarının müdahil oldukları,Kadastro Mahkemesindeki davanın kabulle sonuçlandığı ve davacıların mirasçı olarak yer olmadıkları bu mirasçılık belgesi esas alınarak 59.250 m2 lik bölümün 70 sayılı parselden ayrılarak İ. E. mirasçıları adına payları oranında tesciline ilişkin kararın kesinleştiği iptal kapsamındaki yerin 375 parsel numarasını aldığı ve bir kısım paydaşların payını mirasçılar dışındaki diğer davalılara satarak devrettikleri ve Diyarbakır 2. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2008/ 115 esas, 2010/ 690 sayılı kararı ile önceki mirasçılık belgesi iptal edilerek davacıların da İbrahim Ersan mirasçısı olduğunu gösteren hasımlı mirasçılık belgesinin 21.10.2010 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Somut olayda , davacıların mirasbırakan İ. E."ın mirasçısı oldukları hususu hasımlı veraset ilamı ile belirlendiğine göre artık buna değer verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Nitekim mahkemece de, mirasçı kardeşler adına olan tapunun iptaline karar verilmiş, ancak davacıların kardeşleri İ. A. M., M. ve A."ten pay satın alan kişilerin iyiniyetli olup olmadıkları hususu yeterince incelenmemiştir.
Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir.
Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Hal böyle olunca,davalılar İ.A., M. E., N. B. ve R. E."ın iyiniyetli olup olmadıklarının yukarıdaki ilkeler çerçevesinde araştırılarak varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kabule göre de, mirasçıların payları hasımlı veraset ilamı ile saptandığına göre bu paylar üzerinden karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde davacılara pay verilmesi de isabetsizdir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.