Esas No: 2011/7388
Karar No: 2011/12000
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7388 Esas 2011/12000 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/03/2011
NUMARASI : 2010/664-2011/88
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, babaları A. E."nun kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak 11 nolu bağımsız bölüm meskenin 1/2 payını davalı ikinci eşine satış göstererek devrettiğini ileri sürüp, davalı adına kayıtlı 1/2 payın iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, aynı içerikte derdest dava bulunduğunu, kendi payını aslen iktisap ettiğini, muris ile arasında edinilmiş mallara katılım anlaşması ve vasiyetname bulunduğunu, miras bırakanın mal kaçırma amacı olmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın derdestlik nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın derdestlik nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMY"nın 388, 6100 sayılı HMK"nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMY"nın 389., yine 6100 sayılı HMK."nın 298. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMY"nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK."nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, değinilen ilke ve yasa hükümleri göz ardı edilerek kısa kararda, "derdestlik nedeniyle iş bu davanın reddine," gerekçeli kararda ise, "derdestlik nedeniyle davanın açılmamış sayılmasına" demek suretiyle kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, hükmün 10.04.1992 gün, 1992/7 esas 1992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.