Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, uzun yıllar yurt dışında yaşaması nedeniyle taşınmazların rayiç değerleri konusundaki bilgisizliğinden yararlanan muhtar H.U.’un yanıltması üzerine kayden malik olduğu 1751 parseli dava dışı H. U.’a, 1206 parseli de H. U.’un aracılık ettiği F. N.’na satış yoluyla temlik ettiğini, satış bedelleri ile gerçek değeri arasında 10 kata yakın fark olduğunu sonradan öğrendiğini, düşük bedelle devir yapıldığı konusundaki serzenişleri karşısında dava konusu 1206 parselin davalı H.’a devredildiğini, iki ay gibi kısa bir süre sonra taşınmazın el değiştirmesinin kötüniyete dayalı olduğunu ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, çekişmeli taşınmazı dava dışı F. N.’ndan gerçek değeri üzerinden bedeli karşılığında satış yoluyla temellük ettiğini, davacı ile bayii arasındaki ilişkiyi bilmediğini, akitte değerin tapu harç ve masrafları nedeniyle düşük gösterildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davacı ile davalı arasında yapılmış bir satış sözleşmesi olmadığı, hata ve hileye dayalı olarak F.aleyhine dava açılabileceği, davalının önceki satışla bir ilgisinin olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İddiaların içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre davada hile hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Bilindiği üzere; hile, genel olarak bir kimseyi irade beyanında bulunmaya, özellikle sözleşme yapmaya sevk etmek için onda kasten hatalı bir kanı uyandırmak, veya esasen var olan hatalı bir kanıyı koruma yahut devamını sağlamak şeklinde tanımlanır. Hata da yanılma hilede yanıltma söz konusudur. B.K"nun 28/l maddesinde açıklandığı üzere taraflardan biri diğer tarafın kasıtlı aldatmasıyla sözleşme yapmaya yöneltilmişse hata esaslı olmasa bile aldatılan taraf için sözleşme bağlayıcı sayılamaz. Değinilen koşulların varlığı halinde aldatılan taraf hakkını kullanmak suretiyle hukuki ilişkiyi geçmişe etkili (makable Şamil) olarak ortadan kaldırabilir ve verdiği şeyi geri isteyebilir.
Öte yandan, hile her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Hilenin öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla da kullanılabilir. Somut olaya gelince; toplanan tüm delillerden; çekişme konusu 1206 parsel sayılı, 536,50 m2’lik, arsa vasıflı taşınmazın tamamı davacı adına kayıtlı iken, 28.05.2007 tarihli satım akdi ile dava dışı F.N.’na temlik edildiği, anılan kişinin de 17.07.2007 tarihli temliki sonucunda davalı adına tescil edildiği, davacı tarafından yapılan temlikin iradi olduğu, hile iddiasının kanıtlanamadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
Davalının temyiz itirazlarına gelince; davalı yanın yargılama sırasında kendisini vekil ile temsil ettirdiğine ve davanın reddine karar verildiğine göre; taşınmazın keşfen belirlenen ve eksik harcı tamamlanan dava değeri üzerinden davalı yararına AAÜT’nin 12. maddesi uyarınca avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken dava dilekçesinde gösterilen değer üzerinden eksik avukatlık ücretine hükmedilmesi doğru değildir.
Davalının bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.