Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, satış suretiyle maliki olduğu 1753 parsel sayılı taşınmazdaki 14 nolu bağımsız bölümü eski maliki olan davalı tarafından açılan tapu iptali ve tescili davasında yanlış adrese tebligat yapıldığını ve savunma hakkı kısıtlanarak aleyhine hüküm kurulup ilanen tebliğ suretiyle kesinleştirildiğini ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi savunmuştur.
Mahkemece, iade-i muhakeme isteğinin kabulü ile kesinleşen ilamın kaldırılmasına davalı adına oluşan tapunun iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.11.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ..... ile temyiz edilen vekili Avukat .... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, yargılamanın yenilenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.(1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.) maddesinde belirtilmiştir. HMK.297/c (HUMK 388/3) maddesinde, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin gerekçeli kararda yazılması gerektiği belirtilmiştir.
Bunun yanında, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak gerekçeli kararın hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlerle ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.Ayrıca, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.(Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
HMK.nun 297. (HUMK.nun 388.) maddesi kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olup yargılamanın her safhasında re’sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler gözetilmeksizin soyut ifadelerle gerekçe gösterilmeden davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalının, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 25.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.