Esas No: 2011/8533
Karar No: 2011/11798
Karar Tarihi: 25.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/8533 Esas 2011/11798 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : TORBALI 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/02/2011
NUMARASI : 2008/323-2011/39
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları H. K."in 7 parsel sayılı taşınmazını kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve davalı oğlu M."e devredilmek üzere muvazaalı olarak dava dışı M." e temlik ettiğini, 7 sayılı parselin ifrazından oluşan 81 sayılı parselin M."in isteği doğrultusunda üçüncü kişiye temlik edildiğini ve satış bedelinin de M."e ödendiğini,82 sayılı parselin ise muvazaalı olarak M.e devredildiğini ileri sürerek , miras payları oranında 82 sayılı parsel yönünden tapu iptal ve tescil, üçüncü kişiye devredilen 81 sayılı parsel bakımından ise tazminat isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı M., iddiaların doğru olmadığını ve miras bırakanın maliki olduğu 1870 parsel sayılı taşınmazını üçüncü kişiye satışından elde ettiği satış parasını davacıların babası olan oğlu A."ye verdiğini, mal kaçırma amacının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın temlikteki gerçek iradesinin denkleştirme olduğu, mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.11.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat .... geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil ve tazminat isteğine ilişkin olup, Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden;miras bırakan 1922 doğumlu H. K.in 02.02.2002 tarihinde öldüğü;mirasçıları olarak kendisinden önce 1994 yılında ölen oğlu A."den olma davacı torunları E.ve E. ile davalı oğlu M."in kaldığı; miras bırakanın, 16.10.1997 tarihli akitle çekişmeli 7 parsel sayılı taşınmazını dava dışı M. D."e satış yoluyla temlikinden sonra, 7 sayılı parselin 2 parçaya ifrazıyla 81 ve 82 sayılı parsellerin oluştuğu; M."in, 81 sayılı parseli 11.5.2006 tarihinde dava dışı F."ye; 82 sayılı parseli ise 22.5.2007 tarihinde davalı M."e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, yukarıda değinildiği şekilde miras bırakanın yaptığı temlikin, kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve davalı M."e devredilmek üzere muvazaalı olarak gerçekleştirildiğini;81 sayılı parselin M."in isteği doğrultusunda üçüncü kişiye temlik edildiğini ve satış bedelininde M."e ödendiğini ileri sürerek, davalı M. aleyhine miras payları oranında 82 sayılı parsel yönünden tapu iptal ve tescil, üçüncü kişiye devredilen 81 sayılı parsel bakımından ise tazminat isteği ile eldeki davayı açmışlardır.
Mahkemece, miras bırakanın maliki olduğu 1870 parsel sayılı taşınmazın üçüncü kişiye satışından elde edilen satış parasını davacıların babası olan oğlu A."nin almış olması nedeniyle, miras bırakanın, temlikteki gerçek iradesinin denkleştirme olduğu, mirasçıdan mal kaçırma amacının bulunmadığı benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Oysa,somut olaya gelince; davacıların murisi A.ye miras bırakan tarafından temlik edilen bir taşınmaz bulunduğu kayden kanıtlanamadığı gibi, miras bırakanın taşınmazı satıp, bedelini A."ye ödediğininde dosya kapsamıyla doğrulanmadığı sabittir.
Diğer taraftan, dava dışı M. ile davalı M.in yakın arkadaş oldukları, miras bırakan tarafından çekişmeli taşınmaz M."e kayden temlik edilmişsede sicil kaydı M. üzerindeyken dahi taşınmazı M."in kullandığı ve tasarrufunda bulundurduğu, miras bırakanın taşınmazı satmasını gerektirir bir ihtayacının olmadığı, değerler arasında aşırı fark bulunduğu görülmektedir.
O halde, bu somut olgular yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, miras bırakanın, sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yaptığından ve denkleştirme amacıyla hareket ettiğinden söz edilemez,
Gerçekten, miras bırakanın iradesi denkleştirmeye ilişkin bulunsaydı taşınmazı ara maliki kullanmadan doğrudan davalı oğlu M."e temlik etmesi olanaklıydı.
Hal böyle olunca, çekişmeli taşınmazın, miras bırakan tarafından mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla ve davalı oğlu M.e devredilmek üzere muvazaalı olarak dava dışı M."e temlik edildiği gözetilerek, çekişmeli taşınmazın ifrazından oluşan davalı M. adına kayıtlı 82 sayılı parsel yönünden tapu iptal ve tescil; üçüncü kişiye devredilen 81 sayılı parsel bakımından ise tazminat isteğine ilişkin olarak davacıların miras payları oranında belirlenecek tazminat üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 25.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.