Esas No: 2011/11614
Karar No: 2011/11705
Karar Tarihi: 23.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11614 Esas 2011/11705 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ŞANLIURFA 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 11/05/2010
NUMARASI : 2008/192-2010/262
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, 262 sayılı parselin bir kısmının Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğunu ileri sürerek, tapu iptali ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Davalı taraf, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 5841 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasa"nın 12. maddesi uyarınca davanın 10 yıllık hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir..
Karar, Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava; çekişmeli taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden bulunduğu iddiasına dayalı tapu iptali-tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın hak düşürücü süreden reddine karar verilmiştir.
Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasa"nın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada, hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş olması doğrudur. Ne var ki, anılan Yasa Anayasa Mahkemesi"nin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.7.2011 tarihinde kararın resmi gazetede yayımlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında, Anayasa"nın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümese ve 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere, iptal kararı kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemese de, henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.
O halde, Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeniyle ilgili bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Öte yandan, yargılama masraflarıyla ilgili olarak 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasa"nın 16. ve 17. maddeleriyle 3402 Sayılı Yasa"ya eklenen 36/A ve geçici 11. maddelerinde, “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından açılan ve henüz infaz edilmemiş bulunan dava ve kararlarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dâhil yargılama gideri yükletilemeyeceği...” yönünde düzenlemeler getirilmiştir. Hal böyle olunca; işin esası hakkında tarafların tüm delilleri toplanarak değerlendirme yapılması ve yargılama masrafları yönünden de 6099 sayılı Yasa hükümleri gözetilmek suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürü yerindedir. Kabulüyle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.