Esas No: 2011/7652
Karar No: 2011/11581
Karar Tarihi: 18.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7652 Esas 2011/11581 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : MARMARİS 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2011
NUMARASI : 2008/290-2011/20
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları dedeleri M.in maliki olduğu 7 parça taşınmazı davalılara satış suretiyle temlik ettiğini, temlikin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, miras payları oranında iptal ve adlarına tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, miras bırakanın davacıların anne ve babasına da temlikler yaptığını, mal kaçırma amacı bulunmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların davalılara temlikinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.11.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ....ile temyiz edilenler vekili Avukat ....geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan M.’in maliki olduğu 2295, 2301,902 parsel sayılı taşınmazları davalı Turhan’a, 2296 ve 2297 parsel sayılı taşınmazların davalı U.’a, 2300 parsel sayılı taşınmazı davalı D.’a, 2298 ve 2299 parsel sayılı taşınmazları davalı C.’a, 19 parsel sayılı taşınmazın ½ payını davalı U.’a, ½ payını davacıların babası H.’a, 901 parsel sayılı taşınmazın da davalıların annesi S.’a satış suretiyle temlik ettiği, muris M.’in kendisinden önce ölen oğlu H.’dan olma torunları olan davacıların, 2295, 2296, 2297, 2298, 2299, 2300 ve 2301 parsel sayılı taşınmazların davalılar D., T., U. ve C.’a yapılan temliklerinin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açtıkları anlaşılmaktadır.
Gerek dosyadaki akit tabloları, gerek bilirkişi raporları ve tanık anlatımları ile diğer delillerden, miras bırakan Mehmet’in davalılara yaptığı temliklerin aslında bedelsiz ve bağış amaçlı temlik edilmesine karşın, satış suretiyle devrinin sağlandığı sonucuna varılmaktadır.
O halde, mirasçı konumunda olmayan davalılardan C.hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiş olması doğrudur. Davalı C.’ın temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
Ancak diğer davalılar, sözü edilen olguları kabul etmekle birlikte, denkleştirme savunmasında bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l.4.1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26.maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, gerçekten gerek davacıların anne ve babasına ve gerekse davalılara yapılan temlikler ile o tarihteki gerçek değerleri gözetildiğinde, miras bırakanın hak dengesini gözeten ve tüm mirasçılara mal kazandırmayı sağlayan işlemlerinde asıl amacın mirasçıdan mal kaçırmak değil, denkleştirme olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca, davalı C.dışındaki davalılar hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.