Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7602 Esas 2011/11579 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7602
Karar No: 2011/11579
Karar Tarihi: 18.11.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7602 Esas 2011/11579 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/7602 E.  ,  2011/11579 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : MENDERES ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 15/03/2011
    NUMARASI : 2006/397-2011/180

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, miras bırakanları anneleri Ü."nün maliki olduğu 168, 297 ve 490 parsel sayılı taşınmazları, davacılardan mal kaçırmak amacıyla ve davalı lehine muvazaalı olarak bir kısım tasarruflarda bulunduğunu, taşınmazlardan ikisini davalının çocuklarına, diğerini de davalının akrabasına temlik ettiğini, daha sonra başka temliklerle taşınmazların dava dışı kişiler adına tescil edildiğini, tüm işlemlerin davalı lehine bağışlama amaçlı olduğunu ileri sürerek, taşınmazların dava tarihindeki değerlerinin miras paylarına karşılık gelen değerin davalıdan tahsiline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını, murisin ihtiyacı nedeniyle taşınmazları sattığını, uzun yıllar annesine baktığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların miras bırakan tarafından ihtiyacı nedeniyle satıldığı, mal kaçırma amacı bulunmadığı ve davanın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacıların tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 18.11.2011 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat .... ile temyiz edilen vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat, olmadığı takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 490 parsel sayılı taşınmazın öncesinde ve sonrasında davalı M. ile bir ilgisi saptanamadığı anlaşıldığına göre, bu parsele yönelik olarak kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davacıların 490 parsele yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine,
    Davacıların 168 ve 297 parsel sayılı taşınmazlara yönelik temyiz isteğine gelince; davacıların murisin kızları, davalının ise oğlu olduğu, anılan taşınmazların muris Ü. tarafından önce torunlara, onlardan da doğrudan ve dolaylı olarak davalı M.’ya temlik edildiği, temlik sırasında gösterilen değerleri ve o tarihteki gerçek değerleri arasındaki fahiş fark bulunduğu, miras bırakanın başka taşınmazları olup varlıklı olduğu ve temliklere rağmen taşınmazların davalı M. tarafından kullanıldığı anlaşılmaktadır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Hal böyle olunca, 168 ve 297 parsel sayılı taşınmazlar bakımından belirlenecek tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacıların, anılan parseller yönünden temyiz isteğinin kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 18.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara