Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9708 Esas 2011/11550 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/9708
Karar No: 2011/11550
Karar Tarihi: 17.11.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9708 Esas 2011/11550 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/9708 E.  ,  2011/11550 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL 14. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/04/2009
    NUMARASI : 2007/363-2009/96

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, miras bırakan babası A.Ö.ın 8 nolu dairesini  mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı olarak davalı torununa satış suretiyle temlik ettiğini  ileri sürerek, tapu iptal ve miras payı oranında tescile, olmazsa tenkise  karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, iddiaların doğru olmadığını, yurt dışında çalışarak taşınmazı satın aldığını  belirterek, davanın  reddini savunmuştur. 
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın davalıya yapılan temlikinin muvazaalı olduğu gerekçesi ile  davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davalı  vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi  raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. 
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve miras payı oranında tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar  verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, miras bırakan  A. Ö.ın, kat mülkiyeti kurulu 8 nolu bağımsız bölümünü 27.10.2000 tarihinde aynı zamanda davacının da oğlu olan davalı torununa  satış suretiyle devrettiği, muris A."in 28.09.2007 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak, davacı oğlu, dosyada tanık olarak dinlenen eşi H. ile dava dışı çocukları Ş. Ş.ile R. Ö."ın kaldıkları, davacının anılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı,  davalının, yurtdışında çalışarak bedeli karşılığı taşınmazı aldığı yönünde savunma getirdiği anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda  yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. 
    Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; Tanık ifadelerinden ve banka hesap cüzdanlarından davalının alım gücünün olduğu ve işlemin gerçek satış olduğu sonucuna varılmaktadır. İşlemin  iptalinden  çıkarı   olan  tanıklar  dahi muvazaalı olduğu  yönünde   ifade   kullanmamışlardır.
    Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile kabulüne karar verilmesi  doğru değildir.
    Davalı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,   17.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


     

    Hemen Ara