Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7117 Esas 2011/11500 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7117
Karar No: 2011/11500
Karar Tarihi: 15.11.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7117 Esas 2011/11500 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalılar tarafından imar mevzuatına aykırı bir şekilde inşa edilen 3 katlı binanın yıkımı ve ecrimisil istemiyle davalılarla dava açtı. Mahkeme, davacının paydaş olduğunu ve binanın öncesinde yapıldığını belirterek davanın reddine karar verdi. Davacının temyiz başvurusu üzerine yapılan incelemede, taşınmazın imar mevzuatına uygun olarak yapılmadığı belirlendi. Yapı sahibi olan davalılar, yasa gereği yapılan işlemleri takip etmek zorunda oldukları için sorumlu tutulamazlar. Mahkeme kararı bozuldu ve davacının talepleri kabul edildi. 2981-3290 sayılı yasaların 10c maddesi, imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu içermektedir.
1. Hukuk Dairesi         2011/7117 E.  ,  2011/11500 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : YIKIM, ECRİMİSİL


    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden malik olduğu 1951 ada 13 parsel sayılı taşınmaza davalıların imar mevzuatına aykırı olarak 3 katlı bina inşa ettiklerini ileri sürerek, yıkım ve ecrimisil isteminde bulunmuştur.
    Davalılar, müdahalenin imar uygulaması ile oluştuğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece, davacının taşınmazda 3290-2981 sayılı Yasa gereği yapılan şuyulandırma işlemi ile paydaş olup, binanın öncesinde davalılar tarafından yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat ... ile temyiz edilenler vekili Avukat ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:

    -KARAR-

    Dava, paydaşlar arasında yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkin olup, Mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden çekişmeli 1951 ada 13 pasel sayılı taşınmazın 2981-3290 Sayılı Yasanın 10/c maddesi uygulaması neticesinde davacı ... ile davalıların miras bırakanı İzzet"e özgülendiği ve buna göre 58/130 payın davacıya ait ve bakiye payında İzzet mirasçılarına ait olduğu kayden sabittir. İmar uygulamasından önceki kadastro parseli olan 86 ada 25 nolu parselde yine eldeki davanın davacısı, davalıların miras bırakanı İzzet ve dava dışı bir çok paydaşın bulunduğu, kadasto parselinde davalıların murisi İzzet tarafından kat mülkiyeti ve kat irtifakı kurulmamış bina inşa edildiği ve imar çapına da anılan binaya ilişkin olarak davalıların murisi lehine muhtesat şerhinin verildiği ve imar uygulaması sonucunda diğer paydaşlar dışarıda bırakılarak taşınmazın davacı ... ile İzzet"e mal edildiği görülmektedir. Her nekadar dosyaya getirtilen imar şuyulandırma cetvelinde uygulamanın 2981/3290 sayılı Yasanın 10/b maddesi gereğince gerçekleştirildiği yazılı ise de esasen bu hüküm uygulanmak suretiyle yapılacak olan işlemlerde (askı ilanları hariç) 3402 sayılı Yasanın öngördüğü usul ve yöntemler çerçevesinde gerçekleştirilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.
    Ne varki, taşınmaz sicil kaydının dayanağını oluşturan işlem 3402 sayılı Yasanın öngörmediği şekilde idari karara bağlanmak suretiyle şuyulandırma gerçekleştirildiğine göre, yapılan bu işlemin 10/b maddesine ilişkin olmayıp 10/c maddesine uygun bulunduğu sabittir.
    Buna göre, davalı tarafın kadastral parsele yapmış olduğu bina sebebiyle elatmanın önlenmesi ve yıkım istekli bu tür davalarda 3194 Sayılı Yasanın 18. maddesinin gözetilmesi gerekeceğinde kuşku bulunmamaktadır. Başka bir ifade ile yapı sahibinin paydaş olması anılan yasal düzenlemenin uygulanması ve gözetilmesine mani teşkil etmez. Öyle ise, yapıdan dolayı yasa hükmünün öngördüğü kaim bedele davalı tarafın hakkı bulunduğu ve bunun gözetilmesi gerekeceği tartışmasızdır.
    Bilindiği üzere; yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
    Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
    298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
    Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
    Somut olaya gelince, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde bir araştırma, inceleme ve uygulama yapılamaksızın eksik tahkikat ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
    Davacının, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 Sayılı HMK"nun geçici 3. maddesi uyarınca ) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 15.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.







    Hemen Ara