Esas No: 2011/9292
Karar No: 2011/11330
Karar Tarihi: 03.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9292 Esas 2011/11330 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DENİZLİ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/04/2011
NUMARASI : 2010/129-2011/125
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, maliki olduğu 3 parsel sayılı taşınmaz ile ilgili olarak yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde iptal edildiğini, ancak maliki olduğu taşınmaz üzerinde davalıya ait yapıların bulunduğunu ve bu suretle taşınmazına müdahale edildiğini ileri sürerek, imar uygulamasından önce yapılan bina bedelleri ödenmek suretiyle yıkıma ve elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın kabulü halinde bina bedellerinin ödenmesi gerektiğini belirtmiştir.
Mahkemece, 3194 Sayılı Yasa’nın 18/9. maddesi hükmü gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, imar parseline elatmanın önlenmesi ve imar uygulamasından önce yapılan bina bedelleri ödenmek suretiyle yıkıma karar verilmesi isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, imar öncesi yapılan yapıların yalnız imar parseli içinde kalan kısımlarının bedeli depo ettirilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, yasal ayrıcalıkların dışında ayrılmaz parçanın (mütemmim cüz"ün) mülkiyeti ve buna bağlı olarak tasarruf hakkı üzerinde bulunduğu arza bağlıdır. Bu husus M.K.nun 684. maddesinde açıkca vurgulanmıştır. Ne varki, yürürlükten kalkmış olan 6785 sayılı yasanın l605 sayılı yasa ile değişik 42/c ve halen yürürlükte bulunan 3l94 sayılı imar yasasının l8. maddelerinde özel hükümler getirilmek suretiyle ayrılmaz parça (mütemmim cüz) olan yapı ile arz arasındaki hukuki ilişki kesilmiş bazı durumlarda yapı, üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı yada ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerine kullanma imkanı sağlanmıştır.
Öte yandan, zeminin maliki olan kişinin taşınmazı bizzat kullanma yetkisi sınırlanmış, ayrılmaz parça (mütemmim cüz) durumunda olan yapı üzerinde tasarruf etme gücü özel yasa ile kısıtlanmıştır.
298l sayılı Yasanın 3290 sayılı Yasa ile değişik l0/c maddesi de aynı doğrultuda hüküm getirmiştir.
Gerçekten, bir kimse kendisine veya yasanın himaye ettiği bir hakka dayanarak üçüncü bir şahsa ait bir taşınmaz üzerine ayrılmaz parça (mütemmim cüz) niteliğinde yapı inşaa etmiş imar uygulaması sonucu bu yer davacıya ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamaz. İşte bu nedenle yukarıda değinildiği gibi yasa koyucu imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğunu duymuştur.
Somut olaya gelince, uzman bilirkişi raporlarında; 3 sayılı imar parseli sınırları kapsamında kalan bölümlerin yıkılması halinde, geride kalan A1 ve B1 harfleriyle gösterilen bina bölümlerinin de statik bakımdan varlığını koruyamayacağı belirtildiğinden, anılan binaların tümümün bilimsel verilere uygun biçimde belirlenecek değerlerinin mahkeme veznesine depo ettirilmesi gereği yukarıda açıklanan ilkelerin doğal bir sonucudur. Anılan kısımların, daha önce davalının bayilerinin hakkına dayanarak yapıldığı gözetildiğinde, imar işlemi sonucunda yolda kalmış olması sonuca etkili görülmemiştir.
Davalının, bu yöne değinen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.