Esas No: 2011/11432
Karar No: 2011/11300
Karar Tarihi: 03.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11432 Esas 2011/11300 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SAMSUN 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2002/826-2010/430
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, asıl davasında davalı Ş."in devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kumsal alana taşkın bina yapmak suretiyle müdahale ettiğini ileri sürüp, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemiş; birleşen davasında, davalılar adına kayıtlı 1870 ada 2 parsel sayılı taşınmazın kısmen kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını belirterek, tapu iptali ve terkin ile davalılardan Ş."in elatmasının önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuş; bilahare asıl dava bakımından elatılan kısmın miktarını ıslah suretiyle arttırmıştır.
Davalılar Ş.ve N.; çekişmeli taşınmazın 169 sayılı ve hükmen tescille oluşan kadastral parselden imar uygulaması sonucunda oluştuğunu, ortada kesin hüküm bulunduğunu belirtip, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalı ise davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, davalı Ş."in kıyı kenar çizgisi içerisinde devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kıyıya bina yapmak suretiyle müdahale ettiği gerekçesiyle, asıl davanın kabulüne, birleşen dava bakımından ise, 5841 Sayılı Yasa ile getirilen yasal düzenlemeler gereğince hak düşürücü süre geçmiş olduğu gibi ortada kesin hüküm de bulunduğu belirtilerek birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekili ile davalı Ş. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl dava, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki kumsal alana elatmanın önlenmesi ve yıkım; birleşen dava ise, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve terkin ile elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, asıl davanın kabulüne, birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre, çekişme konusu 1870 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 73 ve 169 sayılı kadastral parsellerin imar uygulaması sonucu oluştuğu, 73 sayılı parselin 18.01.1977 tarihinde kesinleşen tapulama suretiyle, 169 parsel sayılı taşınmazın ise hazine adına yapılan tespitine karşı açılan dava sonucu verilen Samsun Tapulama Mahkemesi’nin 16.04.1981 tarih 977/131 esas, 981/152 karar sayılı ve derecattan geçmek suretiyle 11.06.1982 tarihinde kesinleşen ilamına dayalı olarak davalı Şeref ile dava dışı kişiler adlarına hükmen tescil edildiği; mahkemece yapılan uygulama sonucu 1870 ada 2 sayılı imar parselinin 72 ve 169 sayılı kadastral parseller üzerinde bulunduğu, taşınmazdaki 97.62m2lik binanın 26.56m2lik kısmının dava konusu 1870 ada 2 sayılı imar parseli sınırları dışında kaldığı belirlenmek ve benimsenmek suretiyle asıl davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığı gibi; çekişmeli 1870 ada 2 parsel sayılı taşınmazın, 169 sayılı hükmen tescil edilen kadastral parsel sınırları içerisinde kalan bölümü yönünden tescil dayanağı ilamda hazinenin taraf olup, hükmün hazineyi bağlayacağı ve böylece kesin hükmün varlığı gözetilmek suretiyle birleşen davanın anılan kısım bakımından reddedilmiş olması da doğrudur. Davalı Ş.’in tüm, davacı hazinenin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Ancak, 1870 ada 2 sayılı imar parselin kısmen üzerinde kaldığı 72 sayılı kadastral parselin 3. kişiler adına yapılan kadastro tespitinin 18.01.1977 tarihinde kesinleştiği gözetilerek bu parsel üzerinde kalan bölümü yönünden 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğru ise de, anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. O halde, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca; çekişmeli taşınmazın kesin hüküm kapsamında kalan kısmı dışındaki bölümü bakımından işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davalı tarafça açıldığı söylenen kıyı kenar çizgisinin iptaline ilişkin İdare Mahkemesi’nin 2004/256 esas sayılı dosyasının da akıbetinin araştırılıp incelenmesi; toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi; davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümlerinin gözetilmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
Davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.