Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9687 Esas 2011/11259 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/9687
Karar No: 2011/11259
Karar Tarihi: 02.11.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9687 Esas 2011/11259 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, miras bırakanın parseldeki payından bir kısmının aslında bağış olduğu halde davalılara muvazaalı olarak temlik edildiğini iddia ederek, pay oranında iptal ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davanın kabulüne karar vermiştir. Ancak karar düzeltme isteği üzerine yapılan incelemede, davalıların savunmasının göz ardı edildiği ve miras bırakanın paylaştırma amacıyla hareket ettiği gibi konuların incelenmediği tespit edilmiştir. Muvazaanın, görünürdeki sözleşmenin tarafların gerçek iradelerine uymadığı ve saklı pay sahiplerinin haklarının ihlal edildiği durumlarda söz konusu olduğu belirtilmiştir. Uygulamanın doğru bir şekilde yapılarak karar verilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Tapu kayıtları, uzman bilirkişi raporu gibi delillerin doğru şekilde değerlendirilmesi gerektiği belirtilerek, kararın bozulmuştur. 706 sayılı Medeni Kanun, 213 sayılı Borçlar Kanunu ve 26. madde Tapu Kanunu, kanun maddeleridir.
1. Hukuk Dairesi         2011/9687 E.  ,  2011/11259 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : KOCAELİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 13/11/2008
    NUMARASI : 2007/380-2008/380

    Taraflar arasındaki davadan dolayı Kocaeli 1.Asliye Hukuk Hakimliğinden verilen 13.11.2008 gün ve 2007/380 esas, 2008/380 karar sayılı hükmün onanmasına ilişkin olan 02.5.2011 gün ve 3829-5197 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davalılar vekili tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı pay oranında iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Davacılar, miras bırakanın 1781 sayılı parseldeki 492/2880 payından 185/2880 payını 9.2.1979 tarihli akitle aslında bağış olduğu halde davalıların miras bırakanı K."e muvazaalı olarak temlik ettiğini ileri sürmüşlerdir.
    Davalılar, yargılamanın tüm aşamalarında miras bırakanın kendi murisleri dışında diğer mirasçılara da mal ve hak kazandırdığını, diğer bir deyişle paylaştırma amacıyla hareket ettiğini savunmuşlardır.
    Gerek davalıların savunması ve gerekse tüm dosya içeriğinden delillerden dava konusu payın bedelsiz devredildiği anlaşılmakta ise de mahkemece sözü edilen savunma üzerinde hiç durulmamış, bu konuda bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Öte yandan miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamıyacağıda kuşkusuzdur.
    Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirascılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve haklar araştırılmalı,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve begeler mercilerinden getirtilmeli her bir mirascıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınmalı böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kasdının bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturulmalıdır.
    O halde, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda araştırma yapılması, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
    Kabule göre de, kendisine temlik yapılan K. A."ün mirasçıları imar uygulamasından sonra oluşan imar parselini diğer davalı K.A."a, o da davalı V."a temlik etmiş olmasına göre, K. A. mirasçıları davalı gösterildiği halde ve bu davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan bunlardan F.isimli mirasçıya davanın yöneltilmemiş olması da doğru görülmemiştir.
    Anılan hususlar, davalıların karar düzeltme isteği üzerine bu kez yapılan incelemede anlaşılmıştır. Davalıların, karar düzeltme isteğinin (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla) HUMK."nın 440.maddesi hükmü uyarınca kabulü ile Dairenin 2.5.2011 tarih, 2011/3829 E. 2011/5197 K. sayılı onama kararının ortadan kaldırılmasına, mahkemenin 13.11.2008 tarih, 2007/380 E., 2008/380 sayılı kararının açıklanan gerekçelerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollamasıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara