Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, davalı adına tespit edilen 284 ada 13 sayılı parsel üzerinde davalının herhangi bir zilyetliğinin olmadığını ileri sürüp, 284 ada 13 parselin belirlenecek miktarının tapu kaydının iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın tespiti yapılırken başında bulunamadığını, Hazineye ait bir kısım yerin adına yazıldığını, bu kısmın keşifte belli olacağını, davayı bu şekilde kabul ettiğini bildirmiştir.
Mahkemece, taşınmazın imar ihyasının tamamlandığı, arsa vasfında olduğu, Hazineye ait taşınmazla aradaki yol nedeniyle bağının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddini savunmuştur.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 284 ada 13 parsel sayılı taşınmazın kadastro tespiti sırasında taş duvarlı ev, samanlık ve arsası niteliği ile davalı adına senetsizden tespit edildiği ve tespitin 30.03.2007 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine, dava konusu yerin Hazineye ait yerlerden olduğunu, davalının herhangi bir zilyetliğinin bulunmadığını ileri sürerek, eldeki davayı açmış, davalı ise taşınmazın tespiti yapılırken başında bulunmadığını, Hazineye ait bir kısım yerin adına yazıldığını, bu kısmın keşifte belli olacağını bildirmiştir.
Mahkemece, yerinde iki kez keşif yapılmış, keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar davalının zilyetliğinin yaklaşık 30 yıldır sürdüğünü belirtmişler, ilk keşiften sonra alınan Ziraat Bilirkişi raporunda ise dava konusu taşınmaz üzerinde uzun yıllar toprak işlemesi yapılmadığı, yabani otlarla kaplı olduğu, parselde 8-10 yaşlarında badem fidanlarının bulunduğu, bir taraftan tarım yapılmasına elverişli olup, badem ağaçlarının bakım ve budamasının yapılarak imar-ihya edildiği bildirilmiş, öte yandan toprakta imar ihyasının yapılmadığının saptandığı açıklanmış, ikinci keşiften sonra alınan Ziraat Bilirkişi raporunda ise, taşınmazın C ile gösterilen 476.59 m2"sinin çok meyilli, taşlı, kayalı ve arızalı olup yüzlek, kuru ve bazı elverişsiz toprakları ihtiva eden arazi niteliğinde olduğu yazılmak suretiyle Ziraat Bilirkişi raporlarının hem kendi içlerinde hem de birbirleri ile çelişki arzedecek saptama ve bilgiler ihtiva ettikleri görülmektedir.
Bilindiği üzere; taşlık kayalık niteliğindeki taşınmazların devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle zilyetlikle kazanılmasına olanak yoktur. Ne var ki, mahkemece çelişkili bilirkişi raporları esas alınarak sonuca gidilmiştir.
Hal böyle olunca, yerinde yeniden keşif yapılarak uzman bilirkişilerden taşınmazın niteliği konusunda önceki raporların da irdelenmek suretiyle duraksamaya yer vermeyecek şekilde kapsamlı rapor alınması, varsa taşlık ve kayalık olan bölümlerin krokide gösterilmesi, 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17.maddelerinde belirtilen koşulların oluşup oluşmadığının araştırılması, ondan sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.