Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, adına kayıtlı 5622 sayılı imar parselini davalıların işgal ettiklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, imar öncesi hakları bulunduğunu belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın bedel ödenmek suretiyle kabulüne ilişkin mahkeme kararı Dairece, araştırma eksikliğinden bahisle bozulmuş; mahkemece, bozmaya uyularak tamamlanan yargılama sonunda elatmanın önlenmesine, yıkıma ve depo edilen bedelin davalılara ödenmesine karar verilmiştir.
Karar, taraflarca süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, imar parseline el atmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacının 5622 sayılı imar parselinin kayıt maliki, davalılardan S. T.in imar öncesi 796 sayılı kadastral parselde paydaş; davalılar S. A., M. ve N."in ise davalı S."in oğulları olduğu, davalılardan A. N."nın imar öncesi parsellerde kayda dayalı bir hakkının bulunmadığı; davacıya ait 5622 sayılı imar parseline taşkın bulunan yapılardan birinin imar öncesi 796 sayılı kadastral parselde, diğerinin de imar öncesi 798 sayılı kadastral parselde kaldıkları ve davalı S."e ait oldukları anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükmüne uyulan Daire bozma ilamı sonrasında davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Gerçekten de, imar öncesinde mevcut bulunan yapıların imar uygulaması ile davacının imar parseline taşkın hale geldikleri benimsenmek suretiyle, yapıların bedelinin depo ettirilmesi ve davalı tarafa ödenmesi karşılığında el atmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesi kural olarak doğrudur.
Ne var ki; imar öncesi 798 sayılı kadastral parselde davalılardan hiçbirinin hukuken korunmaya değer bir haklarının bulunduğu kanıtlanamadığına göre, anılan kadastral parseldeki yapı nedeniyle herhangi bir bedel ödetilmeden el atmanın önlenmesine ve davacının imar parselinde kalan kısmının yıkımına karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi; imar öncesi 796 sayılı kadastral parseldeki yapıların anılan parselin paydaşı bulunan Salih"e ait oldukları dikkate alınarak sadece S."e bedel ödenmesi gerektiğinin gözetilmemesi de doğru değildir.Öte yandan; idarece resen yapılan imar uygulaması nedeniyle yapıların imar parseline taşkın hale gelmesinde imar öncesi hak sahiplerine bir kusur yüklenemeyeceği kuralı karşısında, davanın 796 sayılı kadastral parseldeki yapıya yönelik kısmı için davalılara harç, yargılama masrafı ve vekalet ücreti yüklenemiyeceğinin düşünülmemesi de isabetsizdir.
Tarafların yukarıda değinilen hususlarla ilgili temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.