Esas No: 2011/6187
Karar No: 2011/11187
Karar Tarihi: 01.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6187 Esas 2011/11187 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ...... 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/10/2009
NUMARASI : 2005/255-2009/514
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacılar, miras bırakan babaları O.S."un maliki olduğu 9 parsel sayılı taşınmazı 2.eşi olan davalı Y."a bağışladığını, ayrıca 4 adet bağımsız bölümün bedelini kendi ödediği halde 2.eşten olma çocukları da diğer davalılar adına tescil ettirdiğini, temlik tarihinde murisin hukuki eliyete haiz olmadığını ileri sürerek, ehliyetsizlik nedeniyle tapu iptali tescil olmazsa mirastan iade veya tenkis isteklerinde bulunmuşlardır. Ayrıca, 9 parsel sayılı taşınmazla ilgili aynı nedene dayalı olarak ayrılan davaların birleştirildiği görülmüştür.
Davalı Y., asıl davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Müdahil davalı ve birleşen davanın davacısı H.; 9 parsel sayılı taşınmazı noterde gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını bildirip, davanın reddini savunmuş birleşen dava ile de adına tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl davanın 9 parsel yönünden davacıların miras payları oranında tapu iptal ve tescili yönünde davanın kabulüne, bağımsız bölümler yönünden davanın feragat nedeniyle reddine, Müdahil H.in açmış olduğu birleşen davanın reddine, diğer müdahalin isteğinin reddine, birleşen sair davalarında açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Karar, müdahil ve birleşen davanın davacısı H. vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili Avukat ... ile temyiz edilenlerden davalı asil S. O. S. geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen asiller ile temyiz edilen davacı vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ....tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Davalar, ehliyetsizlik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali, tescil olmazsa mirasta iade veya tenkis ile ferağa icbar isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden iptal tescil isteğinin kabulüne, müdahil isteği ile birleşen ferağa icbar davasın reddine, bir kısım isteklerin feragat nedeniyle reddine, diğer davaların da açılmamış sayılmasına ilişkin olarak verilen karar 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden müdahil ve ferağa icbar davacısı tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişmeli 9 parsel sayılı taşınmazın muris O.S.’a ait iken 10.02.2004 tarihli akitle ikinci eşi olan davalı Y.’a bağışladığı, davacıların temlik tarihinde murisin hukuki ehliyete haiz olmadığını ayrıca gerçek iradenin mirasçıdan mal kaçırmak olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, yargılama aşamasında H. B.’nın harcını yatırarak davaya müdahil olduğu ve taşınmazı noterde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığını bildirip davanın reddine karar verilmesini, birleşen ferağa icbar davası ile de adına tescili isteğinde bulunduğu görülmektedir.
Temyize konu 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden uyuşmazlığın çözümü için öncelikle miras bırakanın temlik tarihinde hukuki ehliyete haiz olup olmadığının tespiti gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere; davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Medeni Kanunun “ fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir “ biçimindeki 9. maddesi hükmüyle hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlamış. 10. maddesinde de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin ( reşit ) olmayı kabul ederek “ ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır. “ hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü “ eylem ve işlev ehliyeti olarak ta tarif edilerek aynı yasanın 13. maddesinde “ yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, Medeni Kanununun 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından karşı tarafın iyi niyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı 11.6.1941 tarih 4/21)
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve mamelek hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar. Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta müşahede kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özel.........i Tıp Kurumundan rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen Medeni Kanunun 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Somut olaya gelince; mahkemece yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde Adli Tıp kurumundan rapor alınmamış murisin sağlığında açılan vasi dosyasındaki bilirkişi raporuna atıf yapılarak hukuki ehliyete haiz olduğundan bahisle işin esasına girilerek hüküm kurulmuştur.
Hal böyle olunca, öncelikle yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde ehliyetsizlik hususunun açıklığa kavuşturulması, miras bırakanın ehliyetli olduğunun anlaşılması durumunda muris muvazaası ve diğer isteklerinin irdelenmesi, taraf delilleri değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Müdahil ve ferağa icbar davasının davacısı H. B.’nın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün 9 parsel sayılı taşınmaz yönünden açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenlerden alınmasına, 01.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.