Esas No: 2011/6356
Karar No: 2011/11174
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6356 Esas 2011/11174 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ANKARA 10. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2010
NUMARASI : 2008/397-2010/516
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 21225 ada 8 parsel sayılı taşınmazın sahte nüfus cüzdanı ile tanzim edilen vekaletname kullanılarak davalı İ. tarafından davalı H.’e, ondan da davalı Y.’a satış suretiyle temlik edildiğini, davalıların eylem ve fikir birliği içinde hareket ettiklerini, tapu sicil memurlarının işlemler sırasında gerekli denetimi yapmadıklarını ileri sürerek sahtecilik nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Y., dava konusu taşınmazı bedelini ödeyerek satın aldığını, sahtecilikle ilgili bilgisi olmadığını, iyiniyetinin korunması gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Davalı Altındağ Tapu Sicil Müdürlüğü, davaya konu işlemde tapu memurlarının hukuka aykırı bir eyleminin bulunmadığını, kendilerine husumet düşmeyeceğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Diğer davalılar, yargılamaya katılmadıkları gibi davaya cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın sahte olarak tanzim edilen vekaletname ile satışa konu edildiği, devirlerin kısa aralıklarla ve aynı bedelle yapıldığı, davalılar H. ve Y.un Türk Medeni Yasasının 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacakları gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, bir kısım davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Y. Ö. vekili Avukat H. Ö., davalı altındağ Tapu Sicil Müdürlüğü vekili AVukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat .... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın davacı A. B. adına kayıtlı iken, 18.08.2008 tarihli vekaletname ile vekil olan davalı İ. tarafından 22.08.2008 tarihli akitle davalı H.e, ondan da, 27.08.2008 tarihli akitle davalı Y.’a satış suretiyle temlik edildiği, satışa konu vekaletnamenin sahte nüfus cüzdanı kullanılarak tanzim edildiği, ilk el olan davalı H.’in sahtecilik olayının içinde yer alan kişi olduğu, dolayısıyla sahtecilik olgusunun Ankara 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/232 esas sayılı dosyasında yapılan yargılama ile sabit olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten de, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde davalı H.’e yapılan dava konusu taşınmaz temlikinin sahtecilik suretiyle gerçekleştirildiği açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki, ikinci el konumunda bulunan davalı Y.’un tapu sicillerinin tutulması ilkelerinden olan sicilin güvenilirliği ve aleniliğinden istifade ederek hak elde eden iyiniyetli müktesib olması durumunda iktisabının korunacağı Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğidir.
Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; davalı Yakup’un iyi niyetli müktesip olup olmadığı konusunda mahkemece yapılan araştırmanın yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Mahkemenin, anılan davalının Türk Medeni Yasasının 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağına dair gerekçesinin de yerinde olduğu söylenemez.
Öte yandan, davalı Altındağ Tapu Sicil Müdürlüğü yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular gözetilerek taraf delillerinin toplanması, mahallinde uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla keşif yapılarak dava konusu taşınmazın dava ve satış tarihi değerlerinin belirlenmesi, son kayıt maliki Yakup’un taşınmazı ediniminin iyi niyetle olup olmadığının duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklığa kavuşturulması, ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru olmadığı gibi, davalı Altındağ Tapu Sicil müdürlüğü bakımından da davanın husumetten reddi gerekirken anılan davalı hakkında olumlu yada olumsuz bir karar verilmemiş olması da isabetsizdir.
O halde, davalı Y...ve Altındağ Tapu Sicil Müdürlüğünün temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davalılar vekilleri için 825.00."şer-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 01.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.