Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6666 Esas 2011/11171 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/6666
Karar No: 2011/11171
Karar Tarihi: 01.11.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6666 Esas 2011/11171 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/6666 E.  ,  2011/11171 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BALIKESİR 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 28/09/2010
    NUMARASI : 2009/50-2010/444

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, kayden maliki olduğu 14 nolu bağımsız bölümün hile ile temin edilen vekaletname ile davalı A. tarafından davalı Y.’a, ondan da diğer davalı B.’a satış suretiyle temlik edildiğini, satıştan haberi olmadığını, kendisine bedel ödenmediğini ileri sürerek vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline, olmadığı taktirde taşınmaz bedeli 70.000,00.-TL"nin ve 10.000,00.-TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında, davalı H.’e yönelik davasını atiye bırakmıştır.
    Davalılar Y. ve B., dava konusu taşınmazın satışlarının gerçek olduğunu, iddiaların doğru bulunmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır. Davalı A., yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Davalı H.e, dava dilekçesi tebliği yapılamamıştır.
    Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın vekil davalı A. tarafından davalı Y.’a, ondan da davalı B.’a satış suretiyle temlik edildiği, davalılar B. ve Y.’un vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmelerinin mümkün olmadığı, çıkar ve iş birliğinin ispat edilemediğinden tapu iptali ve tescil talebinin reddi gerektiği, taşınmaz bedelinin davalı A.’den tahsili gerektiği, davalı H. hakkındaki davanın atiye bırakıldığı, manevi tazminat koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı asil E. E. ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı B. A. vekili Avukat . geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalılar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece, tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 26.09.2008 tarihli vekaletname ile davalı A.yi vekil kıldığı, anılan vekaletname kullanılarak davacıya ait çekişme konusu 14 nolu bağımsız bölümün 06.10.2008 tarihli akitle davalı Y.’a, ondan da, 12.01.2009 tarihli akitle davalı B.’a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
    Gerçekten de, mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme neticesinde vekil aracılığıyla ilk el durumundaki davalı Y.’a yapılan temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği sabittir.
    Hemen belirtilmelidir ki, ikinci el konumunda bulunan davalı B.’ın tapu sicillerinin tutulması ilkelerinden olan sicilin güvenilirliği ve aleniliğinden istifade ederek hak elde eden iyi niyetli müktesib olması durumunda iktisabının korunacağı Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi gereğidir.
    Bilindiği üzere; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince; dava konusu taşınmazın kısa sürelerle el değiştirmesi, değerler arasında aşırı fark bulunması, ayrıca taşınmaz el değiştirdiği halde davacının yeni malikle aralarında hukuki bir ilişki tesis edilmeden taşınmazı kullanıyor olması, ikinci el durumunda bulunan davalı Burhan’ın el ve iş birliği içinde olduğunu gösterir. Türk Medeni Kanununun 1024. maddesi hükmünce vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen ve bilmesi gereken kişi aynı yasanın 1023. maddesi koruyuculuğundan istifadesi mümkün olmadığı gibi, el ve işbirliği içinde hareket etmesi de Türk Medeni Kanununun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanmasına manidir.O halde, iptal ve tescil isteğinin kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
    Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 01.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara