Esas No: 2011/6349
Karar No: 2011/11170
Karar Tarihi: 01.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/6349 Esas 2011/11170 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : SEFERİHİSAR ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/05/2010
NUMARASI : 2007/221-2010/166
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakan E.’ın mirasçıdan mal kaçırmak amacıyla 165 ve 166 parsel sayılı taşınmazları üçüncü kişiden bedelini ödeyerek satın alıp ½ ‘şer paylı olarak kendi ve davalı adına tescil ettirdiğini, daha sonra aynı taşınmazlardaki paylarını ölünceye kadar bakma koşuluyla bakıcılığını yapan ve gayri resmi birlikte yaşadığı davalıya temlik ettiğini, murisin maddi durumunun iyi olduğunu, böbrek ve şeker hastalığı nedeniyle zaman zaman bilinç kaybına uğradığını, davalının zaten bakım için maaşlı olarak murisin yanında kalan biri olduğundan devre gerek bulunmadığını, ahlaka aykırı bir ilişkinin devamının sağlanmasının amaçlandığını ileri sürerek muvazaa nedeniyle tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazların ½ paylarını üçüncü kişiden bedelini ödeyerek satın aldığını, alım gücünün bulunduğunu, murisin aynı taşınmazlardaki ½ paylarını bakım koşulu ile kendisine devrettiğini, böbrek hastası olan murise karşı bakım ödevini yerine getirdiğini, muvazaanın söz konusu olmadığını, iddiaların doğru bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazların ½ payının üçüncü kişiden muris tarafından bedeli ödenerek davalı adına satın alındığına ilişkin iddia bakımından yazılı delil bulunmadığı, davalının bedelini ödeyerek payları satın aldığının kabulü gerektiği, murisin aynı taşınmazlardaki ½ paylarını davalıya bakım akdiyle temlikinin ise muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı ve katılma yoluyla temyiz eden davacılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı Z. Ş. ve vekili Avukat .... ile temyiz edenler vekili Avukat ... ... geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi .... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 165 ve 166 parsel sayılı taşınmazları 17.02.2004 tarihli akitle dava dışı A. G. D.’in vekili aracılığıyla 1/2’şer paylı olarak miras bırakan E. C. ve davalı Z.Ş.’e satış suretiyle temlik ettiği, daha sonra murisin aynı taşınmazlardaki ½ ‘şer paylarını 03.12.2004 tarihli akitle davalı Z.’e ölünceye kadar bakma koşuluyla devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, taşınmazların üçüncü kişiden edinilmesi sırasında bedeli murisin ödediğini, yine daha sonra yapılan pay temlikinin de mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek iptal ve tescil isteğiyle eldeki davayı açmışlardır.
Yukarıda açıklandığı şekilde, dava konusu taşınmazların üçüncü kişiden bedelinin ödenerek ½ paylarının davalı adına satın alınması iddiası yönünden 01.04.1974 tarih, ½ sayılı İçtihadı Birleştirme kararının uygulama yeri olmadığına göre bu paylar bakımından davanın reddine karar verilmiş olmasında bu nedenle bir isabetsizlik yoktur. Davacıların temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davalının temyizine gelince, bilindiği üzere; ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusuda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olayda, miras bırakanın dava konusu 165 ve 166 parsel sayılı taşınmazlardaki ½ paylarını davalıya ölünceye kadar bakma koşuluyla temlik ettiği, 1982 yılından beri hasta olan murisin 1985 yılından ölene kadar davalı ile birlikte yaşadığı, kalp, şeker ve böbrek hastası olup bakım ihtiyacının bulunduğu, hemşire olan davalının miras bırakana karşı akitten doğan bakım borcunu yerine getirdiği, murisin ihtiyaçlarını giderip, tedavi sürecinde yardımcı olduğu, miras bırakanın sağlığında akde aykırılıktan dolayı bir dava açmadığı ve bu konuda da bir iddiada bulunmadığı görülmektedir.
Belirtilen bu olgular, yukarıda açıklanan ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu taşınmazlardaki bakım akdine konu pay temlikinin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Anılan temlikin ivazlı bulunduğu ve geçerli olduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca; bakım akdi ile temlike konu çekişme konusu taşınmazlardaki paylar yönünden de davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının, bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekilleri için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 01.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.