Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kat irtifakı kurulu 1 nolu bağımsız meskenini, iradesinin hata ve hileye uğratılması neticesinde davalı eşine satış göstermek suretiyle devrettiğini, gerçekte bağış yaptığını, temlikten sonra davalının huzursuzluk çıkararak evi terk ederek boşanma davası açtığını, çekişme konusu taşınmazın evlilik birliği içinde edinilen mallardan olmadığını ileri sürerek, tapunun iptaline ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddiaların sabit olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece, açılan davanın Aile Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle davaya Aile Mahkemesi sıfatı ile bakılarak neticeye gidilmiştir.
Davacı, kat irtifakı kurulu 1 nolu bağımsız meskenini davalı eşine satış göstermek suretiyle devrettiğini, gerçekte bağış yaptığını, temlikten sonra davalının huzursuzluk çıkararak açmış olduğu dava neticesinde boşandıklarını, ancak taşınmazı iade etmediğini, hata ve hileye düşürdüğünü ileri sürerek eldeki davayı açtığı görülmektedir.
Bilindiği üzere, Aile Mahkemelerinin Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 4787 Sayılı Yasanın 4. maddesi hükmü uyarınca 4721 Sayılı T.M.K’nun 2. kitabının 3. kısmında yer alan vesayete ilişkin hükümler hariç aile hukukundan kaynaklanan (118 ila 395.md.) çekişmelerin çözümünde Aile Mahkemeleri görevli bulunmaktadır.
Oysa, iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçimine göre tarafların aralarındaki çekişmenin aile hukukundan kaynaklanmadığı tartışmasızdır.
Öyle ise, çekişmenin genel mahkeme sıfatıyla çözüme kavuşturulması gerekirken Aile Mahkemesi sıfatıyla bakılarak karara bağlanmış olması doğru değildir.
Hemen belirtilmelidir ki, görevle ilgili düzenlemeler kamu düzeniyle ilgili olup yargılamanın her safhasında mahkemece resen gözetilmesi gerekli usul kaidelerindendir.
Hal böyle olunca, davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle, 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.