Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9005 Esas 2011/10902 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/9005
Karar No: 2011/10902
Karar Tarihi: 26.10.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9005 Esas 2011/10902 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacılar, mirastan mal kaçırmak amacıyla muris muvazaasıyla davalı oğluna taşınmaz devri yapıldığını ileri sürerek, taşınmazın iptali-tescili; olmazsa tenkisi istemişlerdir. Mahkeme, 1645 sayılı parsel hakkındaki davanın feragat nedeniyle; 590 sayılı parsel hakkındaki davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar vermiştir. Ancak, verilen kararda eksik soruşturma yapıldığı ve daha kapsamlı bir araştırma yapılması gerektiği belirtilerek, hüküm bozulmuştur. Bakım sözleşmelerine ilişkin kanun maddeleri (B.K.m.511, B.K.m.514 ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu'nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı) detaylı bir şekilde açıklanmıştır.
1. Hukuk Dairesi         2011/9005 E.  ,  2011/10902 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İZNİK ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 26/05/2011
    NUMARASI : 2011/108-2011/162

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacılar, ortak miras bırakan M. G."un 590 ve 1645 sayılı parsellerini mirastan mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde davalı oğluna devrettiğini ileri sürerek, iptal-tescil; olmazsa tenkis istemişlerdir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur
    Mahkemece, 1645 sayılı parsel hakkındaki davanın feragat nedeniyle; 590 sayılı parsel hakkındaki davanın ise kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi . .. raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü: Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, aksi takdirde tenkis isteğine ilişkindir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 1914 doğumlu muris M. G."un 590 sayılı çekişmeli parselini 30.04.1982 tarihinde ölünceye kadar bakım aktiyle davalı oğlu R."a devrettiği; çekişmeli diğer 1645 sayılı parselin ise yarı payının muris tarafından 1978"de 3. kişiye satıldığı; murisin 01.06 2010 tarihinde öldüğü, geride eşi Z. ile 2 kızı, 2 oğlu ve 2 torununun kaldığı anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, murisin temlik ettiği diğer taşınmazlarıyla ilgili olarak davacıların açtığı başka davaların bulunduğu da sabittir.
    Murisin 2 kızı ve 1 oğlu, temliklerin mal kaçırma amacıyla yapıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmışlar, aşamada 1645 sayılı parsel hakkındaki davadan feragat etmişlerdir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Davacıların 1645 sayılı parsele yönelik davalarından vazgeçmiş olmaları karşısında, anılan parsel bakımından davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
    Ne varki, çekişmeli 590 sayılı parsel bakımından hükme yeterli bir soruşturma yapıldığı söylenemez.
    Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır(B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa"nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.       
    Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında aslolan, tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır(B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur. 
    Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.   
    Hal böyle olunca, yukarıdaki ilkeler çerçevesinde tüm delillerin toplanması, çekişmeli taşınmazın murisin mamelekine oranının belirlenmesi; ayrıca, murisin başkaca temlikleriyle ilgili olarak davacıların açtığı davaların da araştırılması ve murisin iradesinin sağlıklı biçimde tespiti için anılan davalardaki deliller eldeki dava ile birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile hüküm kurulması doğru değildir.  
    Davacıların, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara