Esas No: 2011/7386
Karar No: 2011/10900
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/7386 Esas 2011/10900 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Dava, babasından miras kalan bir arazinin muvazaa iddiasıyla tapu iptali ve terekeye iadesi istemiyle açılmıştır. Mülkiyetin elbirliği halinde olduğu ve tüm mirasçılar arasında el birliği halinin bulunduğu açıktır. Ancak, davada yer almayan mirasçıların olurlarının alınması ya da miras şirketine temsilci atanması gerekmektedir. Bu koşullar yerine getirilmeden hüküm kurulamaz. Bu nedenle, mahkeme kararı bozulmuştur. M.K.'nun 701-703 maddeleri elbirliği mülkiyeti açıklamaktadır. M.K.'nun 640. maddesi miras şirketinin ataması hakkında bilgi vermektedir. Ayrıca, HUMK'nun 186. (6100 HMK'nun 125.) maddesi uygulanacaktır.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : CİHANBEYLİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/01/2011
NUMARASI : 2009/405-2011/2
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, ortak miras bırakan babaları E. K."nın çekişmeli 9 sayılı parselini ölünceye kadar bakım aktiyle davalı oğluna temlik ettiğini,işlemin mirasçıdan mal kaçırma amacıyla muvazaalı biçimde yapıldığını ileri sürerek, tapunun iptaliyle tereke döndürülmesini, aksi halde tenkise karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi .... raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali-tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 9 sayılı parselin muris E. K. adına kayıtlı iken, 15.08.2000 tarihinde ölünceye kadar bakım şartıyla davalı oğlu T."a devredildiği; murisin 22.08.2001 tarihinde ölümüyle, geride mirasçıları olarak 3 kızı ile iki oğlunun kaldığı anlaşılmaktadır.
M. kızı S., çekişmeli taşınmazın mirastan mal kaçırma amacıyla davalı T."a devredildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmış ve tapunun iptaliyle terekeye iadesini istemiştir.
İsteğin ileri sürülüş biçimine göre, davanın tereke adına açıldığı ve tüm mirasçılar arasında el birliği halinin bulunduğu açıktır.Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde ""Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır."" biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir (11.10.982 tarih l982/3-2 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı). Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Ne var ki, somut olayda, murisin bir kısım mirasçıları davada yer almamışlardır.
Hal böyle olunca, davada yer almayan murisin iki kızı ve bir oğlunun davaya olurlarının alınması ya da miras şirketine M.K.nun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi, böylece davanın görülebilirlik koşulunun yerine getirilmesi; ondan sonra, taşınmazın temyiz aşamasında dava dışı 3. kişiye devredildiği yolundaki temyiz dilekçesinde bildirilen iddianın kayden araştırılması, doğrulanması halinde HUMK."nun 186. (6100 HMK."nun 125.) maddesinin uygulanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.