Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/8956 Esas 2015/12184 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/8956
Karar No: 2015/12184
Karar Tarihi: 30.11.2015

Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/8956 Esas 2015/12184 Karar Sayılı İlamı

18. Ceza Dairesi         2015/8956 E.  ,  2015/12184 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi

    Yaralama suçundan sanık ... ve hakaret suçundan sanık ..."in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun 125/1-3.a maddelerinden 7080 TL ve 4740 TL adli para cezası ile cezalandırılmalarına, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin 12/11/2013 tarihli kararının ve bu karara sanıklar tarafından itiraz edilmesi üzerine, sanıkların itirazlarının reddine dair ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 10/01/2014 tarihli kararının Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.09.2014 gün ve 292436 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
    İstem yazısında; “... Sulh Ceza Mahkemesinin 12/11/2013 tarihli ve 2012/783 esas, 2013/771 sayılı kararına yönelik yapılan incelemede,
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 225/1. maddesi gereğince, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği cihetle, ... hakkında hakaret suçundan cezalandırılma talebini içerir açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
    ... Asliye Ceza Mahkemesinin 10/01/2014 tarihli ve 2014/24 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan incelemede,
    25/07/2010 tarihli ve 27652 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun"un 7. maddesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 231. maddesinin 6. fıkrasına son cümle olarak eklenen "Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez." şeklindeki düzenleme karşısında, sanık ..."in hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul etmemesine rağmen, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde, isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
    I-Olay:
    Yaralama suçundan sanık ... ve hakaret suçundan sanık ... hakkında yapılan yargılama sonucunda, ... Sulh Ceza Mahkemesi"nin 12/11/2013 tarihli kararıyla sanık ..."un hakaret suçundan 7080 TL, sanık ..."in de hakaret suçundan iki kez 4740 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, sanıkların itirazı üzerine mercii ... Asliye Ceza Mahkemesinin 10/01/2014 tarihli kararıyla itirazlarının reddine karar verilmesiyle kararların kesinleşmesi üzerine, infaz aşamasında kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.
    II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını itiraz üzerine inceleyerek onaylayan mercii kararının, hukuka uygun olup olmadığının ve sanık ... hakkında dava konusu edilmeyen hakaret suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilip verilemeyeceğinin belirlenmesine ilişkindir.
    III- Hukuksal Değerlendirme:
    a. ... Sulh Ceza Mahkemesinin 12/11/2013 tarihli ve 2012/783 esas, 2013/771 sayılı kararına yönelik yapılan incelemede:
    5271 sayılı CMK"nın 225. maddesinde: “(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” hükmüne yer verilmiştir.
    İddianamenin anlatım kısmında sanık ... hakkında müşteki ..."na yönelik hakaret suçunu işlediğine ilişkin bir fiilin açıklanmaması, yalnızca sanık ... hakkında müşteki ..."na yönelik yaralama suçundan dava açılması karşısında, "Fail ve Fiilde Bağlılık Kuralı"na aykırı olarak uygulama yapılıp, iddianamede tanımlanmayan ve dava konusu edilmeyen hakaret eyleminden hüküm kurmak suretiyle, CMK"nın 225. maddesine uyulmaması hukuka uygun görülmemiştir.
    Hukuka aykırılık bu şekilde belirlendikten sonra bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılıp yapılamayacağı tartışılmalıdır.
    Öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozma yasa yolunun koşulları ve sonuçları, “kanun yararına bozma” adı ile 5271 sayılı CMK’nın 309 ve 310. maddelerinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Kanun’un 309. maddesi uyarınca, hâkim veya mahkemece verilip istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümlerde, maddî hukuka veya yargılama hukukuna ilişkin hukuka aykırılık bulunduğunu öğrenen Adalet Bakanlığı, o karar veya hükmün Yargıtayca bozulması istemini yasal nedenlerini açıklayarak, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı olarak bildirecektir. Bunun üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da hükmün veya kararın bozulması istemini içeren yazısına bu nedenleri aynen yazarak Yargıtay ceza dairesine verecek, ileri sürülen nedenlerin Yargıtayca yerinde görülmesi halinde karar veya hüküm yasa yararına bozulacak, yerinde görülmezse istem reddedilecektir. Böylece ülke sathında uygulama birliğine ulaşılacak, hâkim ve mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıklar ile uygulamadaki esaslı yanlışlar ve esasa etkili usul yanılgılarının, toplum ve birey açısından hukuk yararına giderilmesi sağlanacaktır.
    Kanun yararına bozma yasa yoluna, istinaf ve temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşmiş hüküm ve kararlara karşı gidilmesi nedeniyle kesin hükmün otoritesinin bütünüyle zedelenmemesi amacıyla bu yola başvurabilmek için hukuka aykırılık halinin ciddi boyutlara ulaşması gerekmektedir.
    Hükmün açılanmasının geri bırakılması kararlarının, olağanüstü yasa yoluyla incelenmesinin kapsam ve sınırlarının anlatıldığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 29.06.2010 gün ve 11/70-159 sayılı kararında, “sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, koşullara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, koşullara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
    Bu kapsamda, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının itiraz yasa yoluna tabi bulunması nedeniyle, gerek itiraz edilerek gerekse itiraz yasa yoluna başvurulmaksızın kesinleşmesi halinde, olağanüstü bir yasa yolu olan yasa yararına bozma konusu yapılabileceğinde kuşku bulunmamaktadır. Ancak, yasa yararına bozma yasa yolunda hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde aleyhe bozma yasağının sadece davanın esasını çözümleyen hükümlerle sınırlı olarak kabul edilmesi nedeniyle 5271 sayılı Yasanın 5–14. fıkralarındaki koşullar kapsamında denetlenerek, somut olayda hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı, ceza miktarı, daha önceden kasıtlı bir suçtan mahkûmiyet, zararın giderilip giderilmediği, suçun İnkılâp Kanununda belirtilen suçlardan bulunup bulunmadığı ve denetim süresinin doğru tayin edilip edilmediği gibi hususlara ilişkin hukuka aykırılıklar nedeniyle bozulabilecek, saptanan hukuka aykırılıkların yeni bir yargılamayı gerektirdiği ahvalde yeniden yargılama yapılarak karardaki hukuka aykırılığın giderilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verilecek, yargılama gerekmeyen ahvalde ise hukuka aykırılık Yargıtay ilgili ceza dairesince giderilecektir.
    Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının dayanağını oluşturan mahkûmiyet hükmü ise; hükmün açıklanması, düşme kararının verilmesi veya yeni bir mahkûmiyet hükmünün tesisinden sonra temyiz incelemesine konu olabilecek ve ancak bu aşamadan sonra temyiz yasa yoluna başvurulmadan kesinleşmesi halinde, koşulları bulunduğu takdirde yasa yararına bozma yasa yolu ile denetlenebilecektir.
    Bu nedenle, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verildiği hallerde hükmün içeriğine dâhil bulunan hukuka aykırılıkların, yasa yararına bozma yasa yoluyla denetlenmesi olanağı bulunmamaktadır. Kanun koyucu, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının üzerine inşa edildiği mahkûmiyet hükmünün olağan yasa yolu olan temyizen incelenmesini dahi yasaklamışken, henüz doğmamış bu hükümdeki hukuka aykırılıkların olağan denetim süreci sonlanmadan, olağanüstü bir yasa yolu olan “yasa yararına bozma” yasa yoluyla denetlenebileceğini kabul etmek yasa yollarına hakim olan temel ilkelere açıkça aykırılık oluşturacaktır.” görüşlerine yer verilmiştir.
    Ancak, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı yapılan itirazlarda, kararın sadece suça ve sanığa ilişkin objektif şartların gerçekleşip gerçekleşmediğiyle sınırlı olarak incelenmesi uygulamasının, ihtilaf konusu hususlara köklü çözüm sağlamadığını düşünen Yargıtay Ceza Genel Kurulu, bu hususun öğretide de yoğun olarak eleştirildiğini belirterek, itiraz merciince yapılacak incelemenin kapsam ve sınırlarının açıklandığı, 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında ise;
    “İtiraz mercii, O Yer Cumhuriyet Savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK"nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.
    Somut olay yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler ve Genel Kurul kararları çerçevesinde yeniden değerlendirildiğinde, Yerel Mahkemece sanık ... hakkında, dava konusu edilmeyen hakaret suçundan CMK"nın 225/1. maddesine açık aykırılık oluşturacak şekilde mahkumiyet kararı verip hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilerek, sanık 5 yıl süreyle denetim süresine tabi tutulmuştur.
    Somut olayda yargılama hukukuna yönelik ağır bir hukuka aykırılık meydana gelmiş, kanun yararına bozma konusu yapılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı da, bu hukuka aykırılık üzerine oturtulmuştur. Bu çerçevede, karardaki ağır hukuka aykırılık halini tespit eden Yargıtay’ın, bu hukuka aykırılığı gidermek yerine, mahkumiyet hükmünün henüz hukuken varlık kazanmadığı bu nedenle kanun yararına bozma konusu yapılamayacağı gerekçesiyle ret kararı vermesi durumunda, sanık denetim süresi boyunca dava baskısı altında tutulacak, bu durum da İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6. maddesinde tanımlanan adil yargılanma hakkının ihlali sonucunu doğuracaktır.
    Bu itibarla, kanun yararına bozma konusu yapılan yargılama hukukuna ait ağır hukuka aykırılık halinin, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını doğrudan etkilediği belirlenerek, bu hususun kanun yararına bozma konusu yapılabileceği kabul edilmek suretiyle talebin kabulüne karar verilmiştir.
    b. ... Asliye Ceza Mahkemesinin 10/01/2014 tarihli ve 2014/24 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan incelemede,
    5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için gereken şartlara, maddenin 6. fıkrasının c bendine 22.07.2010 tarihli 6008 sayılı Yasanın 7. maddesiyle “Sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” şartı eklenmiştir.
    İnceleme konusu somut olayda; sanık ... hakkında hakaret suçundan iki kez 4740 TL adli para cezası verildiği ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği görülmektedir. Ancak sanık savunmasını yaptıktan sonra hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması müessesesinin uygulanmasını talep etmediğini bildirmiştir.Hükümden önce 25.07.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesi ile değişik, 5271 sayılı CMK"nın 231. maddesinin 6. fıkra son cümlesinde yer alan, “sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez” hükmü uyarınca, sanığın rızası olmamasına rağmen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi ve sanık müdafiinin karara bu noktadan da itiraz etmesi nedeniyle, itiraz merciince itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, kanuni olmayan gerekçe ile reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.
    IV- Sonuç ve Karar: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
    1- Hakaret suçundan sanık ... hakkında, ... Sulh Ceza Mahkemesinin 12/11/2013 tarihli ve 2012/783 esas, 2013/771 karar sayılı kararının (1) nolu bendinin, CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
    2- ... Asliye Ceza Mahkemesinin 10/01/2014 tarihli ve 2014/24 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
    3- Aynı yasa maddesinin 4-a ve b fıkraları gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 30.11.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara