Esas No: 2015/4559
Karar No: 2015/12182
Karar Tarihi: 30.11.2015
Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/4559 Esas 2015/12182 Karar Sayılı İlamı
18. Ceza Dairesi 2015/4559 E. , 2015/12182 K.
"İçtihat Metni"
Tebliğname No : KYB - 2014/64841
MAHKEMESİ : Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 25/09/2013
NUMARASI : 2012/310 (E) ve 2013/301 (K)
Hakaret suçundan sanık A.. K.."ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1-4, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Ayvalık 2. Asliye Ceza Mahkemesi"nin 25/09/2013 tarihli ve 2012/310 (E) ve 2013/301 (K) sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/02/2014 tarih ve 64841 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre; Star gazetesi yazarı olan sanığın, gazetenin 15/07/2012 tarihli nüshasında yayınlanan yazısında katılana yönelik kullandığı ifadelerin eleştiri hakkı sınırları içerisinde kaldığı, tahkir ve tezyif edici nitelikte bulunmadığı cihetle basın yoluyla hakaret suçunun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde karar tesisinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
I-Olay:
Hakaret suçundan sanık A.. K.. hakkında yapılan yargılama sonucunda, Ayvalık 2.Asliye Ceza Mahkemesi"nin 25/09/2013 tarihli kararı ile, 1740 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, yüze karşı verilen ve temyiz edilmeksizin kesinleşen bu karar ile ilgili infaz aşamasında, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle, kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Suça konu yazıda hakaret suçunun unsurlarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kamu görevlileri veya sivil vatandaşlara yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; katılan, Ayvalık Devlet Hastanesinde hemşire olarak görev yapmaktadır ve Sağlık Emekçileri Sendikası ilçe temsilcisidir. Star Gazetesinin 15.07.2012 tarihli nüshasında "İdeolojik Körlük" başlığı ile bir köşe yazısı yazılmıştır. Söz konusu yazıda, "...İnsanlara hizmet etmek gibi kutsal görevi bulunan bir hemşirenin düştüğü bu ideolojik körlük ne yazık ki ülkemizin bazı kesimlerinin atamadığı büyük bir hastalıktır. Bu hastalığın tedaviye ihtiyacı var..., Önce insan olmayı başaramayan bir kişinin , hangi ideolojiden olduğu da önemli değildir. Diğer taraftan bu ülke ne çekti ise fanatizmin gözlerini kör ettiği, kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan görüş ve düşünceye sahip ötekileştirici, tahammülsüz, hoşgörüsüz kişilerden çekmiştir..., Yapılan insani bir hayır olayını yapanların Ak Partili olmasını bahane ederek "ben Ak Parti kanepesine oturmam" diyen zihniyetten ne beklenir? bu kişi görev ve yetkilerini kötüye kullanmıştır. Ayrıca yapılan ayrımcılıktır..., Bir devlet görevlisinin kendi kişisel hayatında dahi uygulamasına sıcak bakılmayacak, radikal ve fanatik ideolojisinin görevli olduğu hastanede yapmaya hakkı var mıdır? Böylesine katı, hoşgörüsüz, tahammülsüz görüşte bir kişinin yarın farklı görüşte bir hastaya ayrımcılık yapmayacağını kim garanti edebilir?..., Bu hemşiremizin şimdi bir de başka yere tayini çıkmış. Bir insan böyle bir körlüğe sahipse, ülkenin doğusuna gitse ne olur batısına gitse ne olur. Böylesine sığ bakış açısına sahip insanların önce ruhsal bir tedavi olması gerekmez mi ?” şeklindeki beyanlara yer verildiği anlaşılmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, haber içeriğinde yer verilen ifadelerin rahatsız edici olduğu açık bir şekilde anlaşılmakla birlikte, haberde yer alan ifadelerin ve haber başlığının, Anayasa ve AİHS ve AİHM içtihatlarında özel bir önem atfedilen, ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.
Öncelikle belirtilmelidir ki, haber içeriğinde yer verilen ifadelerin rahatsız edici olduğu açık bir şekilde anlaşılmakla birlikte, haberde yer alan ifadelerin ve haber başlığının, Anayasa ve AİHS ve AİHM içtihatlarında özel bir önem atfedilen, ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
İnsanın serbestçe haber, bilgi ve başkalarının fikirlerine ulaşabilmesi, edindiği düşünce ve kanaatlerden dolayı kınanamaması ve bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, savunabilmesi ve yayabilmesi olarak kabul edilen, ifade özgürlüğü demokratik toplumun temelini oluşturan ana unsurlardan ve toplumun ilerlemesi ve bireyin gelişmesi için gerekli temel şartlardan birini oluşturmaktadır.
Anayasa"nın 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bunun yanında, bu hak, birçok uluslararası belgeye ve mahkeme kararına da konu olmuştur. Türkiye"nin de yargılama yetkisini kabul ettiği AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) 10. maddesinin 2. paragrafı saklı tutulmak üzere, ifade özgürlüğünün sadece toplum tarafından kabul gören veya zararsız veya ilgisiz kabul edilen "bilgi" ve "fikirler" için değil, incitici, şoke edici ya da endişelendirici bilgi ve düşünceler için de geçerli olduğunu pek çok kararında yinelemiştir. AİHM"e göre ifade özgürlüğü, yokluğu halinde "demokratik bir toplum"dan söz edemeyeceğimiz çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin bir gereğidir.
AİHM, birçok içtihadında Sözleşme’nin 10. maddesinin sadece ifade edilen düşünce veya bilginin esasını değil, aynı zamanda bunların aktarılma biçimlerini de güvence altına aldığını belirtmiştir. Bu anlamda, AİHM içtihatlarında, basın, toplumun sözcülerinden biri olarak kabul edilmekte ve herkesin kamuoyunu ilgilendiren bilgileri edinme hakkı bulunduğu düşüncesiyle, kamuoyunu ilgilendiren konulara dair bilgi ve fikirleri vermeyi sağlayan basın özgürlüğüne ayrı bir önem atfedilmektedir.
AİHM’e göre, öncelikle ifadelerin bir olgu isnadı mı yoksa değer yargısı mı olduğu belirlenmelidir. Zira olgu isnadı kanıtlanabilir bir husus iken, bir değer yargısının kanıtlanmasının istenmesi dahi ifade özgürlüğüne müdahale sayılabilecektir. Yargılamaya konu olan ifadeler eğer bir değer yargısı içermekte ve somut bir olgu isnadından bahsedilemeyecekse, değer yargılarını destekleyecek "yeterli bir altyapının" mevcut olup olmadığı AİHM tarafından göz önünde bulundurulmaktadır. Zira değer yargılarının dahi belli düzeyde olgusal temel içermesi gerektiği kabul edilmektedir. Öte yandan, hiçbir veriye dayanmayan ve hiçbir altyapısı bulunmayan bir değer yargısı AİHM tarafından da ifade özgürülğü sınırları içerisinde kabul görmemektedir.
Olgu isnadı içeren ifadeler konusunda ise, en azından ilk bakışta güvenilir görünen delil sunulması gerektiği kabul edilmektedir. Elbette ki, bu deliller sunulamadığı takdirde, AİHM, iddiaların gerçekliğinin kanıtlanmasını beklemektedir.
Sonuç olarak, gazeteci olan sanık tarafından yazıda kullanılan bazı ifadeler olgusal bir temele sahip değer yargısı niteliğine sahiptir. Bu itibarla somut bir fiil ya da olgu isnat etmek şeklinde kabul edilemezler. Birtakım ifadeler ise somut bir olguya işaret etmekle birlikte, yazı içeriği gerçek bilgilere dayanmakta ve bu bilgilerle diğer kişilerin aldatılması amaçlanmamaktadır. AİHM içtihatlarında da belirtildiği üzere, özellikle gazeteciler bir dereceye kadar abartma hakkına sahiptirler. Yazıda; katılanın, hastaneye bağışlanan eşyalara, bağışlayanların kimlikleri nedeniyle gösterdiği tepkisi eleştirilmektedir. Yazı içeriğindeki ifadeler, söylendiği yer ve zaman unsurları da gözetildiğinde katılanın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmayıp, eleştiri niteliğindedir. Aksi düşünce, suçla korunmak istenen değeri ölçüsüz bir şekilde genişletmek ve ifade özgürlüğünü ön plana çıkaran evrensel hukuk düşüncesiyle bağdaşmayan bir yorum anlamına gelebilecektir. Bu itibarla, hakaret suçunun unsurlarının somut olayda oluşmadığı gözetilmeden, sanığın beraati yerine, hükümlülük kararı verilmesi hukuka aykırıdır.
IV- Sonuç ve Karar:
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık A.. K.. hakkında, Ayvalık 2. Ceza Mahkemesinin 25/09/2013 tarihli ve 2012/310 esas, 2013/301 karar sayılı kararının, 5271 sayılı CMK"nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Hükümdeki hukuka aykırılık sanığa verilen cezanın kaldırılmasını gerektirmekle, anılan yasa maddesinin 4-d fıkrası gereğince, sanığın hakaret suçundan BERAATİNE,
3- Hükmolunan cezanın çektirilmemesine, 30.11.2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.