Esas No: 2012/15058
Karar No: 2012/17667
Karar Tarihi: 28.12.2012
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2012/15058 Esas 2012/17667 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tazminat, Alacak
Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tazminat, alacak davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davalı ve davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davacı vekili Av.... ile davalı vekili Av.... geldiler. Hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
Dava, kiralananın hor kullanılmasından kaynaklanan tazminat istemine, birleşen dava ise kira alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, asıl ve birleşen davadaki isteklerin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili; davacıya ait taşınmazın davalı tarafından 01.05.2008 başlangıç tarihli sözleşme ile kiralandığını ve 03.05.2009 tarihinde tahliye edildiğini, kiralanan tahliye edildikten sonra yaptırılan delil tespitinde, bilirkişinin belirlediği hasar ve zarar miktarının 34.020 TL olduğunu, davacı tarafından bu hasarın giderildiğini ve toplam 35.665 TL masraf yapıldığını belirterek davalının ödediği 10.000 TL tutarındaki depozitonun mahsubu ile bakiye 25.665 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili birleşen davada ise, davalının aylık 3.500 TL’den 2009 Ocak, Şubat, Mart ve Nisan ayları kira parasını ödemediğini, takip tarihine kadar aylık %10 akdi faizi ile birlikte toplam 17.500 TL alacağın tahsili için icra takibi yaptıklarını, borçlunun takibe yaptığı itiraz nedeniyle takibin durduğunu belirterek, borçlunun itirazının iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili ise, kiralanan taşınmazın öncesinde uzun süre Poliklinik olarak kullanıldığını, davalıya da bu amaçla kiraya verildiğini, mevcut değişikliklerin iddia edildiği gibi davalı tarafından değil önceki kiracılar tarafından meydana getirildiğini, davada istenen alacağın kiralananın tekrardan konut olarak kullanılabilmesi için yapılması gereken değişikliklere ilişkin olduğunu, bütün bunların davalıdan istenemeyeceğini, davacıya ödendiği sabit olan depozito bedelinin kira borcundan mahsubunun gerektiğini, talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda asıl dava yönünden 10.000 TL depozitonun mahsubu ile birlikte 24.020 TL hor kullanma tazminatının davalıdan tahsiline, birleşen dava yönünden 10.000 TL asıl alacak, 712 TL işlemiş faiz yönünden itirazın iptaline, icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmiştir.
1- Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin
aşağıda 2 nolu ve davalı vekilinin 3 nolu bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Davacı hükmü icra inkar tazminatı yönünden temyiz etmiştir. İİK.nun 67/7 maddesine göre icra inkar tazminatına hükmedilmesi için, ödeme emrine borçlunun itirazı üzerine alacaklının mahkemeye başvurarak haklı çıkması yasal koşullardandır. Ayrıca alacağın likit ve belli olması gerekir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü gerekir. Alacağın belgeye bağlı olması veya borçlunun itirazında kötü niyetli olması şart değildir. Açıklanan kurallar ışığında değerlendirme yapıldığında, takibe konu kira alacağı likit ve muayyen olup davalı da itirazında haksız bulunduğuna göre asıl alacak tutarı üzerinden davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmesi gerekirken istemin reddi doğru olmamıştır.
3-Davalının hor kullanma tazminatı ve faize yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Taraflar arasında 01.05.2008 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda uyuşmazlık yoktur. Sözleşme ile davacıya ait taşınmaz klinik olarak kullanılmak üzere davalıya kiraya verilmiştir. Kiralanan 03.05.2009 tarihi itibariyle tahliye edilerek anahtarı davacıya teslim edilmiştir. Davacı 18.05.2009 tarihinde... Sulh Hukuk Mahkemesinde hasar tespiti yaptırarak, alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak işbu davayı açmıştır.
Kira sözleşmesinin özel koşullar 1.maddesinde, kiraya konu binanın kiracıya faal klinik olarak kiraya verildiği, mevcut binanın bu amaca uygun olarak inşa edilerek tüm demirbaş ve dekorasyonları ile bu işin yapılmasına uygun olarak teslim edildiği belirtilmiştir. Nitekim dinlenen tanıklar da kiralananın öncesinde aynı amaçla başka bir firma tarafından çalıştırıldığını beyan etmişlerdir. Mahkemece yapılan keşifte ise, davaya konu bağımsız bölümlerin hali hazırda değişik kiracılar tarafından konut olarak kullanıldığı tespit edilmiştir. Davacı tarafından dayanılan delil tespitine ilişkin 26.05.2009 tarihli bilirkişi raporundaki bir takım onarımların kiralananın eski haline iadesine ilişkin olduğu görülmüştür. Kiraya verilmeden önce de klinik olarak kullanılan taşınmazdaki yangın merdiveni için açılan kapıların örülerek eski haline getirilmesi gibi tadilat giderlerinin sözleşmenin 1.maddesi kapsamında davalıdan istenilebilmesi mümkün değildir. O nedenle mahkemece kiraya verilmeden önce de klinik olarak kullanıldığı tartışmasız olan taşınmazda tespit edilen bu ve buna benzer giderlerin davalıya yükletilmesi yönündeki istemin reddine karar verilmesi gerekirken, bilirkişi raporunda belirtilen tüm giderler yönünden davanın kabulüne karar verilmemesi hatalı olmuştur.
Davacı icra takibinde, kira alacağı yanında işlemiş ve takip tarihinden itibaren işleyecek akdi %10 faizin de tahsilini istemiştir. Bilindiği gibi 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 7.maddesinde “Türk Borçlar Kanunun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76 ncı, faize ilişkin 88 nci, temerrüt faizine ilişkin 120 nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138 nci maddesinin görülmekte olan davalara uygulanacağı” hükmüne yer verilmiştir. 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 120.maddesinin ikinci fıkrası ile temerrüt faizine sınırlama getirilmiştir. Anılan yasa hükmünde, sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı aynı hükmün birinci fıkrası uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Görülmekte
olan davalara da uygulanacak olan bu yasa hükmü dikkate alınmalıdır. Bu durumda bahsi geçen yasa hükmü ile sözleşme ile kararlaştırılmış temerrüt faizi oranı nazara alınmak suretiyle işlemiş faiz hesabı yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceğinden, davalının buna yönelik temyiz itirazı da yerinde olup hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda 2 ve 3 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir olunan 900.- TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına takdir olunan 900.- TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 28.12.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.