Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/1461 Esas 2015/1223 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
21. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/1461
Karar No: 2015/1223
Karar Tarihi: 25.05.2015

Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan - Yargıtay 21. Ceza Dairesi 2015/1461 Esas 2015/1223 Karar Sayılı İlamı

21. Ceza Dairesi         2015/1461 E.  ,  2015/1223 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Ceza Mahkemesi
    SUÇ : Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan
    HÜKÜM : Mahkumiyet

    Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 1.6.1999 gün, 137/146, 10.10.2000 gün, 175/193, 30.05.2006 gün 173/145 sayılı kararlarında ve benzer nitelikteki içtihatlarında açıklandığı üzere, 5271 sayılı CMK"nun 225. maddesi uyarınca hükmün konusu, duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiilden ibaret olup, bir olayın açıklanması sırasında başka bir fiilden bahsedilmesinin o konuda da dava açıldığı anlamına gelmeyeceği cihetle, ... Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenenlenen 18.02.2010 tarih ve 2010/124 Esas sayılı iddianemede, sanık tarafından borcuna karşılık olarak katılana verilen 14.11.2007 tarihli senette sanığın "..." olan soyismini bilerek "..." olarak yazdığına yönelik açıklamanın sahtecilik suçunu oluşturduğuna dair bir davanın bulunduğunu göstermeyeceği, anılan iddinamede sanığın yapılan haciz işlemi sırasında icra memurlarına yalan beyanda bulunduğu iddiasının bulunduğu, nitekim sevk maddesinin de bu şekilde gösterilerek davanın "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyanda bulunma" suçuyla sınırlandırıldığı anlaşıldığından, tebliğnamede bu yönde bozma isteyen görüşe iştirak edilmemiş, sanığın borcuna karışılık verdiği senette soyismini yanlış yazması hususuna ilişkin olarak da resmi belgede sahtecilik suçundan mahallinde zamaaşımı süresi içerisinde gereğinin takdir ve ifası mümkün görülmüştür.
    1-5237 sayılı TCK.nun 206. maddesinde düzenlenen "resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçunun oluşumu için madde gerekçesinde de açıklandığı üzere, kişinin açıklamaları üzerine düzenlenen resmi belgenin bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olması gerekli olup, beyanı alan memurun bu beyanın doğruluğunu araştırıp, bu beyanın doğruluğuna tam olarak kanaat getirdikten sonra bu belgeyi düzenlemek durumunda ise, diğer bir deyişle belge sadece beyan esas alınarak değil yapacağı/yapması gerektiği inceleme ve araştırmalar sonucunda meydana getirilmekte ise bu suç oluşmayacaktır.
    Buna göre; inceleme konusu dosyada sanığın, katılandan aldığı mal karşılığında 14.11.2007 tarihli 1.500 TL bedelli alacaklısı katılan olan senedi verdiği, sanığın soyismi "..." olduğu halde senette borçlu kısmına "..." olarak yazıldığı, borcun ödenmemesi üzerine katılan tarafından 16.01.2009 günü senedin icra takibine konulduğu ve icra takibi sırasında sanığın 30.01.2009 tarihli dilekçe ile, senede konu borcu ve imzayı kabul ettiğini, maddi durumunun düzelmesi halinde borcu ödeyeceğini ... İcra Müdürlüğüne bildirdiği, sonrasında borcun ödenmemesi nedeniyle haciz kararı alındığı ve icra müdürlüğü memurlarınca 20.06.2009 günü haciz yapılmak amacıyla sanığın ikametgahının bulunduğu köye gelindiği, köy içerisinde sanığın icra müdürlüğü görevlilerinin yanına gelerek "Benim adım ...dır. Bu köyde ... isimli biri yoktur. Tarafıma alacaklısı ... olan bir ödeme icra emri tebligatı yapılmamıştır. Korkuteli ilçesinde bu isimde birini tanımıyorum. Böyle bir isimde birini tanımıyorum. Benim bu şekilde bir borcum yoktur. Benim soyadım ... olduğundan ben bu dosyanın borçlusu değilim" şeklinde beyanda bulunduğu ve buna ilişkin 20.06.2009 tarihli tutanağın tutulduğu somut olayda, sanığın icra müdürü görevlilerine kimlik veya kimlik bilgileri konusunda yalan beyanda bulunmadığı, takibe konu dosyanın borçulusu olup olmadığı veya böyle bir borcunun bulunup bulunmadığı hususunda icra müdürlüğü yetkililerinin denetleme görev ve yetkisi bulunduğundan yüklenen “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçununun yasal unsurlarının oluşmadığı ve sanığın beraatine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
    2- Kabul ve uygulamaya göre de; 5237 sayılı TCK’nun 53/3. maddesi gereğince 53/1-c bendindeki “velayet hakkından; vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksunluğun” sadece sanığın kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine kadar süreceği, alt soyu haricindekiler yönünden ise yoksunluğun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
    Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK"nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 25.05.2015 gününde oybirliği ile karar verildi.



    Hemen Ara