Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/6260 Esas 2015/8905 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
18. Ceza Dairesi
Esas No: 2015/6260
Karar No: 2015/8905
Karar Tarihi: 22.10.2015

Hakaret - Yargıtay 18. Ceza Dairesi 2015/6260 Esas 2015/8905 Karar Sayılı İlamı

18. Ceza Dairesi         2015/6260 E.  ,  2015/8905 K.

    "İçtihat Metni"

    Tebliğname No : 4 - 2013/34505
    MAHKEMESİ : İzmir(Kapatılan) 2. Sulh Ceza Mahkemesi
    TARİHİ : 21/12/2012
    NUMARASI : 2012/1226 (E) ve 2012/2241 (K)
    SUÇ : Hakaret

    Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
    Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,
    Hakaret suçunun haksız bir fiile tepki olarak işlenmesi hâlinde, TCK"nın 129/1 ve CMK"nın 223/4. maddesi gereğince “ceza verilmesine yer olmadığına” yerine “ceza vermekten vazgeçilmesine” biçiminde, anılan Kanun maddesinde öngörülmeyen bir karar türüyle hüküm kurulması,
    Kanuna aykırı ve katılan G.. K.. vekilinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi delaletiyle 1412 sayılı Yasanın 322. maddesi uyarınca, temyiz edilen kararın açıklanan noktaları tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasındaki “Ceza vermekten vazgeçilmesine” ibaresinin karardan çıkarılarak yerine “CMK"nın 223/4. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına” ibaresinin eklenmesi suretiyle HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 22.10.2015 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

    KARŞI OY

    Yerel mahkemece sanık hakkında müştekiye karşı hakaret suçundan ceza verilmekten vazgeçilmesine karar verilmiş, sayın daire çoğunluk üyeleri kararın düzeltilerek onanması yönünde görüş bildirmişlerdir. Aşağıda açıkladığım nedenlerle çogunluk görüşüne katılmıyorum.
    Yerel mahkeme sanığın müştekiye karşı hakaret suçunu işlediğini kabul etmiş ancak müştekinin sanığa borcunu ödememesi nedeniyle suçun işlendiği gerekçesiyle TCK"nın 129/1. maddesince ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.
    Haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ve şiddetli elemin etkisi altında kalarak suç işlemesi olarak tanımlanmaktadır. Yasa koyucu uğranılan haksız fiil nedeniyle sanığın cezasının indirilmesini, deyim yerinde ise işlenen suçta bir miktar mazur görülebilirlik bulunduğunu kabul etmektedir. Devlet denilen kurumsal yapının ortaya çıkışı bu kurumun değerlendirilmesinde önem taşımaktadır. İlkel toplumlarda haksızlığa uğrayanlar bir üst mercii bulunmadığından haklarını kendi güçleri ile alma yoluna gidiyor güçsüzler ise haklarına kavuşamıyordu. Bu adaletsiz durum zaman içinde toplumsal gelişmelerin de etkisiyle ceza verme yetkisinin devlet denilen tüzel kişiliğe devrine neden olmuştur. Haksız fiilin bu fiille karşılaşan kişide elem ve öfke oluşturabileceği psikolojik bir gerçekliktir. Modern hukuk devletlerinde bir haksızlığa uğradığını düşünen kişinin izleyeceği yol devletin ilgili kurumlarına başvurmaktır. Haksızlığa uğrayan hakkını kendi bireysel gücüyle aradığı taktirde devlet öncesi döneme dönüleceği, toplumun kaos ve çatışmaya sürükleneceği, hukukun üstünlüğünü esas alan barış toplumunun oluşturulamayacağı tartışmasızdır. Haksız fiil ile karşılaşan kişi elem ve öfkesine mağlup olmayı değil onlara galip gelmeyi tercih etmelidir. Haksız fiil nedeniyle ceza indirimi, toplumları medenileşme yolunda ileriye değil devlet öncesi reflekslere döndürdüğünden yorum yapılırken genişletici yorum yapılmamalı, bu kurum suçluların sürekli sığındıkları liman olmaktan çıkarılmalıdır.
    Mahkemece kabul edilen alacak-borç ilişkisi haksız fiil midir?
    Somut olaya baktığımızda sanık ile katılan arasında alacak borç ilişkisi bulunmaktadır. Bu bir hukuki ilişkidir ve haksız fiil değildir. Nitekim Yargıtay 1. C.D" nin 25.04.2008 tr. ve 2647/3347 sayılı kararında da bu husus vurgulanmıştır. Her kişinin bir gün borçlu olabileceği ve borcunu ödeyemez hale düşebileceği olasıdır. Bu hal başlıbaşına alacaklıya karşı haksızlık olarak nitelenemez. Anayasanın 38/8. maddesi de bu hususta dolaylı teminat içermektedir. Alacaklının alacağına ulaşması için hukuki çözümler mevcut olup, ipotek, teminat mektubu, kefalet bunlardan birkaçıdır. Alacaklı alacağına ulaşamaz ise borçluya hakaret etmeyip alacağını hukukî yollardan tahsile çalışmalıdır. Bu durum haksız tahrik olarak kabul edildiği taktirde alacaklı borçluya sürekli hakaret edecek yanında da TCK"nın 129. maddesini yardımcı olarak bulacaktır. Yerel mahkemece sanık lehine TCK"nın 129/1. maddesinin uygulanamayacağı düşüncesindeyim.
    Yukarıdaki gerekçelerle sayın çoğunluğun bozmaya ilişkin görüşüne katılmıyorum.

    Hemen Ara