Esas No: 2022/7607
Karar No: 2022/8051
Karar Tarihi: 08.11.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2022/7607 Esas 2022/8051 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2022/7607 E. , 2022/8051 K."İçtihat Metni"
I- TALEP;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2022 tarih ve 2022/12164 sayılı yazısı ile silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...'ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 314/2,221/4,62/1, 58/9 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun 3. maddesi delaletiyle 5/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulmasına dair Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 01/11/2019 tarihli ve 2019/82 esas, 2019/303 sayılı kararına karşı sanık müdafii tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin merci Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2019 tarihli ve 2019/267 değişik iş sayılı kararı ile sanık müdafiinin anılan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı yeniden yaptığı itiraz üzerine karar verilmesine yer olmadığına dair Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2021 tarihli ve 2021/59 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
Dosya kapsamına göre, sanık hakkındaki 01/11/2019 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kısa kararı müteakip sanık müdafiinin 07/11/2019 tarihinde süre tutum dilekçesi mahiyetinde olduğu anlaşılan dilekçe sunduğu, dilekçesinde açıkça gerekçe açıklandıktan sonra tekrar savunma sunacağını belirttiği, bu dilekçenin itiraz dilekçesi olarak kabul edilerek dosyanın merciine gönderildiği ve Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2019 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verildiği anlaşılmakla,
1-Benzer bir olay sebebiyle, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 22/11/2016 tarihli ve 2016/9543 esas, 2016/10644 karar ve Yargıtay 21. Ceza Dairesinin 07/02/2017 tarihli ve 2016/1691 esas, 2017/533 karar sayılı olağan kanun yolu ilâmlarında da belirtildiği üzere, süre tutum dilekçesi ile gerekçeli kararın tebliğini isteyen tarafa usulüne uygun olarak gerekçeli kararın tebliğ edilmesi gerektiği, somut olayda sanığın yüzüne karşı verilen karara karşı, sanık müdafii tarafından verilen dilekçe ile gerekçeli kararın kendisine tebliğinden sonra itiraz gerekçelerini bildireceklerini belirterek süresinde karara itiraz edilmesi üzerine, gerekçeli kararın tebliğinden ve verildiyse ayrıntılı itiraz dilekçesinin eklenmesinden sonra itirazın incelenmek ve bir sonuca bağlanmak üzere merciine gönderilmesi gerektiğinden bahisle dosyanın mahkemesine iade edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde,
2-Benzer bir olaya ilişkin Anayasa Mahkemesinin 28/01/2021 tarihli ve 2018/33546 başvuru sayılı kararında yer alan; ''...Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesi 26/09/2018 tarihinde başvurucunun sarkınrılık düzeyinde kalan cinsel saldırı suçunu işlediğinden bahislemahkumiyetine hükmetmiş, sonrasında hükmüğn açıklanmasının geri bırakılması kararı vermiştir. Başvurucu müdafii karara itiraz ettiğine ilişkin dilekçesini 27/09/2018 tarihinde vermiş ve gerekçeli itiraz dilekçesini gerekçeli kararın tebliğinden sonra vereceğini bildirmiştir. Gerekçeli karar başvurucu ve müdafiine tebliğ edilmemiş ve itiraz hususunda karar verilmek üzere dosya 16/10/2018 tarihinde Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi 22/10/2018 tarihinde itirazı kesin olarak reddetmiştir... Bu durumda savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Yapılacak yeniden yargılama ise bireysel başvuruya özgü düzenleme içeren 6216 sayılı Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasına göre ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Bu kapsamda yapılması gereken iş yeniden yargılama kararı verilerek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar verilmesinden ibarettir. Bu sebeple başvurucuya gerekçeli kararı tebliğ edip gerekçeli itiraz dilekçesi hazırlaması için belli bir süre tanınması ve sonrasında dosyayı yeniden itiraz incelemesi hazırlaması amacıyla Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekir... Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden itiraz incelemesinin yapılması amacıyla Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Ankara 5. Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine'' şeklindeki açıklamalar nazara alındığında, sanık müdafii tarafından gerekçeli karardan haberdar olunması üzerine verilen 31/05/2021 tarihli dilekçe üzerine, mercii tarafından bu kez işin esasına girilerek itirazın incelenip esastan yeni bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesinde,
İsabet görülmemiştir.
5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 20/01/2022 gün ve 94660652-105-06-16513-2021-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden ihbar ve mevcut evrak Dairemize gönderilmiştir.
II-OLAY;
Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire
Başkanlığının 17.10.2017 tarihli, ByLock sorgulamasına dair raporunda; 08.05.2015 ilk tespit tarihi itibari ile adına kayıtlı telefon hattında, imei numarası belirlenen cihazla, userıd'si tespit edilemeyen ByLock kullanıcısı olduğunun ikamet kayıtlarına göre ilgili birime bildirilmesi üzerine, 1993 doğumlu olan ve doktorasını yapan, adli sicilinde de sabıkası bulunmayan sanık ... hakkında, Tokat Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/10814 soruşturma numarasına kayden, FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan soruşturma işlemlerine başlanılmıştır.
Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalarda, sanık tarafından kullanıcısı olduğunu beyanla iletişim bilgisi olarak ÖSYM ve de bir otobüs firmasına bildirimde bulunulduğu ve 2017 yılı şubat ayında kapatıldığı tespit edilen hattın; CGNAT kayıtlarında yer alan baz bilgilerinden Ankara ilinden kullanıldığının belirlenmesi sonrası, Cumhuriyet Başsavcılığının 02.11.2017 tarih ve 2017/10814 soruşturma, 2017/2718 karar sayılı yetkisizlik kararı ile soruşturma evrakının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/188352 soruşturma numarasına kayıt edilen soruşturma evrakı kapsamında ise, 23.11.2017 tarih ve 2017/188352 soruşturma, 2017/18162 karar sayılı yetkisizlik kararı ile işlendiği iddia edilen silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi suçlardan olduğu ve temadinin yakalanma ile kesileceği, dolayısıyla yakalanma yerinin suç yeri olarak kabul edileceği, olayda kesintinin henüz gerçekleşmemesi nedeniyle suç yeri kesin olarak belli olmadığından CMK'nın 13/1 maddesi uyarınca yerleşim yeri olan Tokat Cumhuriyet Başsavcılığının, soruşturmaya yetkili olduğu gerekçesi ile karşı yetkisizlik kararı verilmiş ve olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın Ankara Batı Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
Ankara Batı 2.Ağır Ceza Mahkemesinin 14.12.2017 tarih, 2017/2851 değişik iş sayılı kararı ile örgüt üyeliğinin süreklilik arz etmesi nedeni ile soruşturma işlemlerinin ikamet yeri savcılığınca yapılması gerektiği gerekçesi ile Tokat Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının CMK'nın 12 ve devamı ile CMK'nın 161/7 maddesi gereğince kaldırılmasına, kesin olarak, oy birliği ile karar verilmiştir.
Soruşturma evrakı Tokat Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/566 soruşturma sayısına kayıt edilmiştir. Soruşturma kapsamında yapılan araştırmalarda; 19.01.2018 tarihli kolluk tutanağı ile 07.01.2007 tarihinde Tokat ilinde belirtilen adresi beyan ettiği belirlenen sanığın, 19.06.2017 tarihinde mezun olduğu üniversitede eğitim gördüğü süreçte 09.07.2012 ve 15.02.2017 tarihlerinde Ankara ilinde bulunan iki ayrı adresi, adına telefon hattı çıkartırken, beyan ettiği tespit edilmiştir. Başsavcılığın 31.01.2018 tarihli müzekkeresi ile Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazılarak sanığın tespiti yapılan adresinde arama yapılması, arama neticesinde ele geçecek suça ilişkin eşyalara el konulması, adreste bulunması durumunda gözaltına alınıp Tokat Tem Şube Müdürlüğü görevlilerine teslimi ile evrakın ikmalen gönderilmesi, adreste bulunmaması durumunda yeni adresinin tespiti halinde de belirtilen işlemlerin yapılması ayrıca silahlı terör örgütü ile irtibatı veya iltisakının olup olmadığına ilişkin gerekli araştırmanın yapılması istenmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 31.01.2018 tarih ve 2018/3513 talimat sayılı yazısı ile de Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinden gerekli istemde bulunulmuştur. Ayrıca aynı tarihte sanık hakkında iki gün süre ile gözaltına alınıp, gözaltı süresi içerisinde de Tokat Cumhuriyet Başsavcılığına götürülmek üzere Tokat İl Emniyet Müdürlüğü görevlilerine teslim edilmesine karar verilmiştir. Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 31.01.2018 tarih ve 2018/897 değişik iş sayılı kararı ile istemin kabulüne müteakip, 01.02.2018 tarihinde belirlenen adresine gidilmiş ancak adreste olmaması üzerine yakalanamamış, ev sahibi ile yapılan görüşmede bahse konu adresin yaklaşık olarak iki yıldır boş olduğu ve en son kiracılarının öğrenci olduğunu beyan etmesi üzerine adreste arama yapılamamıştır. 12.02.2018 tarihli Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının müzekkeresi ekinde talimat evrakı bila infaz Tokat Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Tokat Cumhuriyet Başsavcılığının 01.03.2018 tarihli yazısı ile çağrı üzerine Başsavcılığa gelmediği, kendisine çağrı yapılamadığı, tüm aramalara rağmen ulaşılamadığı belirtilen sanık hakkında, atılı suçtan, CMK’nın 98/1 maddesi uyarınca yakalama emri düzenlenmesi, Sulh Ceza Hakimliğinden talep edilmiş ve Tokat 1.Sulh Ceza Hakimliğinin "01.03.2018" tarih 2018/690 değişik iş sayılı kararı ile de istem kabul edilerek sanık hakkında yakalama emri düzenlenmesine karar verilmiştir.
23.07.2018 tarihli tutanağa göre, aynı tarihte, saat 10.30 sıralarında kendiliğinden ifade vermek üzere kolluğa gelerek müracaatta bulunması üzerine sanığın yakalaması infaz edilmiş ve gözaltına alınmıştır. Müdafiinin hukuki yardımından yararlanan sanık aynı tarihte kollukta etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istemediğini beyanla şüpheli sıfatı ile ifadesini vermiş ve özetle; Anadolu Öğretmen Lisesinden 2011 yılında mezun olduğunu, 2010-2011 yıllarında Fem Dershanesinde eğitim gördüğünü, dershanede rehberlik yapan ve teşhis ettiği öğretmenince sohbetlere davet edildiğini ancak bu sohbetlere katılmadığını, 2011-2012 yılında Okul Öncesi Öğretmenliği bölümünü kazandığını, bu rehber öğretmenin yönlendirmesi ile kendisine yurt çıkmadığından ayrıca maddi nedenlerle örgüte ait eve yerleştiğini ve 2015 yılı haziran ayına kadar olan süreçte örgüte ait evlerde aralarında yabancı uyruklu öğrencilerinde bulunduğu kişilerle birlikte kaldığını, bylock tespit edilen hattın kendisine ait olduğunu ancak yükleyip kullanmadığını fakat evde kaldığı arkadaşlarına telefonunu kullandırdığını beyan etmiştir. Sanık ifadesinde belirttiği dershane öğretmenini teşhis etmiştir. 23.07.2018 tarihli araştırma tutanağında teşhis edilen şahsın bylock kaydının olmadığı belirtilmiş ve mernis ile sigortalı çalıştığı yer bilgileri tespit edilmiştir. İfadesinde adları geçen diğer şahıslara yönelik ise şahısların açık kimlik bilgileri tespit edilemediğinden teşhis işlemi yaptırılamamıştır.
Sanık 23.07.2018 tarihinde, müdafii eşliğinde, Cumhuriyet Başsavcılığında verdiği ifadesinde de kolluk ifadesinin doğru olduğunu ve tekrarladığını beyanla atılı suçlamayı kabul etmemiştir. Tutuklama istemi ile sevk edildiği Tokat 1. Sulh Ceza
Hakimliğinin 23.07.2018 tarih, 2018/220 sorgu sayılı kararı ile tutuklama talebinin reddi ile hakkında adli kontrol tedbirleri uygulanmasına karar verilen sanık, müdafii eşliğinde yapılan sorgusunda da özetle, beyanlarını tekrar ettiğini belirtmiş, evi pansiyon olarak kullandığını, evdekilerle çok fazla zaman geçirip, muhabbet etmediğinden açık kimliklerini bilmediğini, bu nedenle teşhis için gerekli bilgileri veremediğini, gelen giden kişilerin sahte isim kullandığını düşündüğünü beyan etmiştir.
Başlık kısmında suç tarihinin "15.07.2016", suç yerinin "Tokat", sevk maddelerinin 3713 sayılı kanunun 5/1, 7/1, 5237 Sayılı TCK'nın 314/2, 53, 58/9, 63 maddeleri ve delillerin de "arama ve el koyma tutanakları, sorgu zabıtları, Ankara Sulh Ceza Hakimliğinin değişik iş kararları, gözaltı kararları, araştırma tutanakları, doktor raporları, adli sicil ve nüfus kaydı ile tüm dosya kapsamı" olduğu belirtilen Tokat C. Başsavcılığının 24.07.2018 tarih, 2018/566 soruşturma, 2018/1738 esas ve 2018/378 id. numaralı iddianamesi ile özetle, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üniversite yapılanması içerisinde bulunduğu ve bylock kullandığı, örgütün dershanelerine gittiği, 2011-2016 tarihleri arasında evlerinde kaldığından sanığın, terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması istenilmiştir.
Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesinin, 25.07.2018 tarih, 2018/213 dosya nolu kararı ile iddianamenin kabulüne karar verilmiştir. 2018/253 esasına kayıt edilen dosyanın, 25.07.2018 tarihli tensiple verilen karar ile de yargılama yapma yetkisinin CMK'nın 12. maddesine göre Ankara Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu anlaşıldığından, yetkisizlik kararı verilerek, görevli ve yetkili Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda itirazı kabil olmak üzere, mütalaaya uygun olarak, oybirliği ile karar verilmiştir. 25.07.2018 tarih, 2018/213 esas ve 2018/313 karar sayılı gerekçeli karar, 08.08.2018 tarihinde, sanığın Tokat'ta bulunan mernis adresinde, aynı konutta beraber yaşadığını beyan eden babasına tebliğ edilmiştir. 10.09.2018 tarihli kesinleşme şerhine göre itiraz edilmeyen karar adli tatilin bitimi sonrası, 10.09.2018 tarihinde kesinleşmiştir.
Yetkisizlik kararı ile gönderilen dosya, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2018/434 esasına kayıt edilmiştir. 20.09.2018 tarihli tensiple verilen karar ile de sanığa isnat olunan silahlı terör örgütüne üye olma suçu yönünden yetkili ve görevli mahkemenin Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesi olduğundan CMK'nun 12.,17. ve devamı maddelerince yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili ve görevli Tokat 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, ortaya çıkan yetki uyuşmazlığının çözümü için de dosyanın Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmesine, itiraz kanun yolu açık olmak üzere mütalaaya uygun olarak, oy birliği ile karar verilmiştir. 20.09.2018 tarih, 2018/434 esas ve 2018/149 karar sayılı karar, 03.10.2018 tarihinde, sanığın Tokat'ta bulunan adresinde, aynı konutta beraber yaşadığını beyan eden annesi Zehra Öztürk'e tebliğ edilmiştir.
Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 09.01.2019 tarih, 2018/13243 esas, 2019/216 karar sayılı kararı ile Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/09/2018 gün ve 2018/434 esas 2018/149 karar sayılı yetkisizlik kararının kaldırılmasına, oy birliğiyle karar verilmiştir.
Sonrasında dosya, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/82 esasına kayıt edilmiştir. 08.02.2019 tarihli tensiple 17.09.2019 tarihine duruşması bırakılan dosyaya 02.09.2019 tarihinde sanık müdafii vekaletname ibraz etmiştir. Vekaletnamede müdafiinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını talep etmeye yetkisi bulunmaktadır. 17.09.2019 tarihli duruşmada sanık ve müdafii hazır bulunmuştur ve SEGBİS sistemi ile kayıt altına alınarak savunmaları alınmış, tanık Elmas dinlenmiştir. 01.11.2019 tarihli duruşmada sanık ve müdafii hazır bulunmuş, iddia makamının sanığın TCK'nın 221/4-5, 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1-2, TCK'nın 58/9, 53, 63 maddelerince cezalandırılmasına yönelik mütalaasına müteakip alınan beyanında sanık, ByLock kullandığını kabul etmediğini ancak üniversiteyi kazandığı için örgüte ait evlerde kaldığını, pişman olduğunu, etkin pişmanlık kapsamında bildiklerini anlattığını, beraatine karar verilmesini aksi halde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiğini beyan etmiştir. Sanık müdafii ise süreçte sunduğu emsal kararlara istinaden de özetle, atfedilen suçun unsurlarının oluşmadığını, yapılan araştırmalarda aleyhe başkaca bir delilin de bulunmadığını, userıd'si ve değerlendirme tespit tutanağı bulunmayan kayda istinaden müvekkilinin ByLock kullandığının kabul edilemeyeceğini, bu durumun tuzak yöntemler nedeni ile meydana gelmiş de olabileceğini, müvekkilinin örgütle ilgili bildiklerini samimi şekilde anlattığını ve bunlarda suç unsuru bulunmadığını, ayrıca müvekkilinin suçu inkara da gitmediğini belirterek beraatine karar verilmesini istemiştir. 01.11.2019 tarihli duruşma sonunda tefhim olunan hükümle; sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan etkin pişmanlık hükümleri uygulanarak, TCK'nın 314/2, 3713 sayılı TMK'nın 5/1, TCK'nın 221/4- son cümle, 62/1, 53, 58/9, 221/5, 63 maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve CMK'nın 231/5 maddesi uyarınca hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ve müdafinin yüzüne karşı, hükmün tefhiminden itibaren yedi gün içinde mahkemeye bir dilekçe vermek veya zabıt katibine bir beyanda bulunmak suretiyle Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine itirazı kabil olmak üzere, mütalaaya uygun olarak, oy birliği ile karar verilmiştir.
UYAP sisteminden yapılan incelemede; 01.11.2019 tarihli, gerekçeli karara esas teşkil eden duruşma zaptında; "151918 sicilli zabıt katibi'"nin imzasının eksik olduğu ayrıca elektronik imzaların 03.11.2019 tarihinde tamamlandığı; sanık müdafii tarafından 05.12.2019 tarihinde dokümanda okuma işleminin gerçekleştirildiği görülmüştür.
07.11.2019 tarihinde UYAP sisteminden mahkemesine, saat 12.35'te gönderdiği dilekçesi ile sanık müdafii, Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere karara itiraz ettiğini mahkemeye bildirmiştir. "3" sayfadan ibaret dilekçenin itiraz nedenleri başlıklı kısmında belirtildiği şekli ile; "Müvekkili hakkında hüküm verilmiş ancak henüz gerekçe açıklanmamıştır. 11/11/2019-29/11/2019 tarihleri arasında askerlik görevinde olacağım bu nedenle müvekkilin hak kaybına uğramaması için süresinde itirazımızı yapıyoruz. Gerekçe açıklandıktan sonra tekrar savunma beyanlarında bulunacağız." uyarısına yer verilmiştir.
Dilekçede özetle; hükmün usul ve yasaya aykırı olduğu, müvekkilinin üzerine atılı suçu işlemediği, suçu işlediğini gösterir yeteri kadar delil bulunmadığı, aynı mahkemenin verdiği ve dosyaya sunulan kararlarda, örgüte ait kapatılan bir okulda çalışan sanık hakkında CGNAT kayıtlarına istinaden yapılan tespitin ByLock kullanıcısı olmaya yeterli delil sayılmayarak beraatine karar verildiği, müvekkilin bu karardaki şahıstan tek farkının örgütle iltisaklı evlerde sadece barınma amaçlı kalmış olduğunu beyan etmesi ve evlerden kaynaklı tanıdığı kişileri hatırladığı tüm özellikleriyle anlatması ve teşhis etmiş olması olduğunu, oysa müvekkilinin örgüt üyeleri gibi inkar yoluna gitmiş olsa hakkında beraat kararı verileceğini, müvekkilinin örgütsel faaliyetinin bulunmadığı gibi bu yönde bir iddianın da olmadığını, aleyhinde herhangi bir sanık ya da tanık beyanına da rastlanılmadığını, aynı mahkemenin bir başka kararında da CGNAT kayıtlarının özet veri olması nedeniyle tek başına sanığın gerçek ByLock kullanıcısı olduğunu göstermeye yeterli olmadığı, yapılan yargılamada sanığın kredi kartına bağlı Bankasya hesap kayıtları dışında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile irtibatına dair bir delillin bulunmadığı ve tüm aşamalarda savunmalarında atılı kabul etmediğini beyan eden sanık hakkında da beraat kararı verdiğini, müvekkilinin haklarında beraat kararı verilen bu şahıslardan tek farkının maddi durumundan kaynaklı olarak barınma amaçlı evlerde kalmış olması olduğunu, suça ilişkin özel kastının bulunmadığını, bylock tespitinin ne şekilde yapıldığının ve gerçek kullanıcısı olup olmadığının belli olmadığını, masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği mahkumiyet hükmü verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek HAGB kararına itirazının kabulü ile beraatine karar verilmesini istediğini belirtmiştir.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.11.2019 tarih, 2019/82 esas 2019/303 sayılı gerekçeli kararına ilişkin dokümanın UYAP sisteminde yapılan incelemesinde; dokümanının 07.11.2019 tarihinde oluşturulduğu, elektronik imzalarda eksikliğin bulunmadığı ve imzaların 25.11.2019 tarihinde tamamlandığı ancak; kararın sanıkla ilgili değerlendirmenin yapıldığı kısmında, hükümle ilgili bölümün hemen öncesinde yazım hatası yapılıp, cümlenin yarıda bırakıldığı, görülmüştür.
Kararda özetle, sanığın adına kayıtlı hatta bylock kaydının bulunduğu, hattının takılı olduğu cihaz ile kullandığı, ByLock çözüm içeriğinin olmadığı, tespit ve değerlendirme tutanağının bulunmadığı, sanık tarafından ByLock'un yapının evinde birlikte kaldığı arkadaşlarından birinin yüklemiş olabileceği beyanında bulunulmuş ise de programın yaklaşık 11 ay kullanılması ve 2362 kez giriş yapılması, internet paylaşımı yaptığı şahsın kim olduğunu teşhis edememesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu; 2010-2011 yılları arasında yapının dershanelerine gittiği, 2011-2016 tarihleri arasında Ankara il yapılanması bünyesindeki evlerinde kaldığı, örgütle ilk tanıştığı yıl ile örgütle irtibatını kestiği yıllar arasında örgütte kaldığı sürelerin uzun olduğu; savunmasında örgüte ait evlerde eğitim döneminde kaldığını, örgütün yapısı, işleyişi, faaliyetleri ve örgüt mensubu olarak tanıyıp bildiği kişilerin kimliklerini, kendisinin örgütle olan ilişkisini, samimi olarak anlattığı, kimlik teşhisinde bulunduğu, beyan ve anlatımlarının etkin pişmanlık hükümlerini gerektirir nitelikte olduğunun kabulü gerektiği; sanığın örgütle irtibata geçip örgüt içinde bulunduğu süreci dönemsel olarak anlatarak örgüt içinde nerede ve hangi görevde bulunduğuna, yaptığı örgütsel faaliyetlere, diğer örgütsel görevleri veren örgüt yöneticisi ve/veya üyesinin kim olduğuna dair ikrarlarda bulunması suretiyle silahlı terör örgütünün kuruluş amaçlarını, faaliyetlerini benimsediği ve iradi olarak örgüt hiyerarşisi içerisine girdiği bu şekilde örgütün yapısına dahil olduğu, örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılarak sürekli, çeşitli ve yoğunluk oluşturan eylemleri bulunduğunun anlaşıldığı, eğitim düzeyi ve örgütte kaldığı süre itibariyle bu oluşumun bir silahlı terör örgütü olduğunu bilebilecek durumda olduğu ve atılı suçu işlediği sabit olduğundan mahkumiyetine hükmedildiği ancak savunmalarında etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini belirterek örgüte katılışına ve faaliyetlerine, örgüt tarafından gizliliği sağlamak için kullanılan programlara, kod adlarına, ifa edilen örgütsel görevlere, örgütün yapılanmasına ilişkin konumuna uygun olarak samimi şekilde beyan ve teşhiste bulunduğu kabul edilerek, hakkında takdiren etkin pişmanlık hükümlerinin uygulandığı belirtilmiştir.
UYAP sisteminde bulunan 2019/82 esas ve 2019/303 karar sayılı bilgilere yer verilen ancak içeriği belirtilmeyen, örnek no 24 çağrı kağıdına haiz, elektronik tebliğ mazbatasında, 03.12.2019 tarihinde gönderilen dokümanın, sanık müdafiinin hesabına aynı tarihte iletildiği ve 08.12.2019 tarihinde okundu sayıldığı belirtilmiştir.
UYAP sisteminden müdafiinin gerekçeli karar dokümanında 03.12.2019 tarihinde okuma işlemi gerçekleştirdiği bilgisinin bulunduğu görülmüştür.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.11.2019 tarih ve 2019/82 esas sayılı kararı ile sanık müdafii tarafından 07.11.2019 tarihli dilekçe ile 01.11.2019 tarihli, 2019/82 esas sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara itiraz edildiği, dosyasının ve itiraz dilekçesinin incelenmesi neticesinde verilen kararın yerinde olduğu anlaşıldığından sanık müdafiinin itirazın reddine ve dosya ile itiraz dilekçesinin incelenmek üzere itiraz mercii olan Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine oy birliği ile karar verilmiştir.
İtiraz merciine sunulan 27.11.2019 tarihli mütalaada Cumhuriyet savcısınca, karar usul ve uygun olduğundan, vaki itirazın reddine karar verilmesini istemiştir.
Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2019 tarih ve 2019/267 değişik iş sayılı kararı ile sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararda bir isabetsizlik görülmediğinden, "sanık" itirazının reddine, oy birliği ile kesin olarak karar verilmiştir. Karar belirtildiği şekli ile ve özetle;
"Ankara 14 Ağır Ceza Mahkemesinin 2019/82 esas 2019/303 sayılı kararı ile; sanık hakkındaki tüm delillerin dosya kapsamına uygun şekilde tespit edildiği, sanığın etkin pişmanlığa yönelik savunma yaptığı ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği anlaşılmakla, delillerin değerlendirilmesi ve sonucunda verilen hükmün tüm dosya kapsamı ile uyumlu olduğu anlaşılmakla, sanık hakkında verilen "Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına" ilişkin kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden itirazın reddine karar vermek gerekmiştir." şeklindedir.
29.11.2019 tarihinde elektronik imzaları tamamlanan mercii kararı, sanık müdafiinin hesabına teslim edilmek üzere UETS adresine elektronik olarak gönderilmiş, 04.12.2019 tarihinde alıcı adına ayrılan tebligat alanına konulan tebligat 09.12.2019 tarihinde okundu sayılmıştır. UYAP sisteminde yapılan incelemede; karar dokümanında 03.12.2019 tarihinde müdafii tarafından okuma işlemi yapıldığı bilgisi bulunmaktadır.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.12.2019 tarihli kesinleşme şerhine göre karar; 27.11.2019 tarihinde itirazın reddi ile kesinleşmiştir. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı sanık hakkında kesinleşen hükme istinaden 30.12.2019 tarihli tali karar fişi düzenlemiştir.
31.05.2021 tarihinde UYAP sisteminden Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesine, saat 00.06'da gönderdiği dilekçe ile sanık müdafii, Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere karara itiraz ettiklerini mahkemeye bildirmiştir. Söz konusu 5 sayfadan ibaret dilekçenin konu kısmında:
"Gerekçeli halen tarafımıza tebliğ edilmemiş olup müvekkil aleyhine verilen mahkumiyet/hagb kararına karşı gerekçeli itiraz dilekçemizin sunulmasıdır." açıklamasına yer verilerek özetle; mahkemenin müvekkili aleyhine verdiği kararın usule aykırı olarak kesinleştirildiğini; halen gerekçeli kararın tebliğ edilmediğini, hak kaybı yaşanmaması için uygulamada süre tutum dilekçesi olarak bilenen dilekçe ile karar duruşmasından sonra dosya içeriği baz alınarak karara itirazda bulunduğunu ancak itirazının ilk paragrafında açıklamada bulunulmasına rağmen gerekçeli karar tebliğ edilmeden itiraz incelemesinin yapılıp, kararın kesinleştirildiğinin, itiraz incelemesinde esasa ilişkin bir inceleme yapılmadığını, suçlamayı açıkça kabul etmediği halde müvekkili hakkında etkin pişmanlıktan faydalanmış gibi hüküm kurulduğunu, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için örgüt hiyerarşisi içerisinde etkin bir şekilde rol almış olması gerektiğini, oysa bu yönde dosyada bir delilin olmadığını, sanığa gerekçeli karar tebliğ edilmeden dosyanın kanun yolu denetimi yapan mahkemeye gönderilmesi nedeniyle savunma için gerekli zaman ve kolaylıklardan yararlanma hakkının ihlal edildiğini, Anayasa Mahkemesinin Metin Duran başvurusuna ilişkin kararında da bu durumun hak ihlali olduğuna karar verildiğini, ayrıca Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 gün ve 2012/534 esas, 2013/15 sayılı kararında belirtildiği üzere merciin hem maddi olay hem de hukuki yönden değerlendirme yapması gerektiğini; bu kapsamda esasa dair itiraz nedenlerini de belirterek, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kaldırılmasına ilişkin itirazda bulunmuştur.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 04.06.2021 tarih ve 2019/82 esas sayılı kararı ile özetle; 01.11.2019 tarih, 2019/82 esas 2019/303 karar sayılı dosya sanığı müdafiinin 31.05.2021 tarihli dilekçesi ile müvekkili hakkında verilen gerekçeli kararın kendilerine tebliğ edilmeden süre tutum dilekçesine istinaden itiraz merci olan Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiğinden bahisle gerekçeli itiraz dilekçesi sunduğu belirtilerek, yapılan inceleme neticesinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararında düzeltilmesi gereken bir durum bulunmadığından itirazın yerinde olmadığına; dosya ve itiraz dilekçesinin itiraz mercii olan Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine, oy birliği ile karar verilmiştir.
Ankara 15.Ağır Ceza Mahkemesi, 08.06.2021 tarih, 2021/59 değişik iş sayılı kararı ile 27.11.2019 tarih, 2019/267 değişik iş sayılı karar ile itiraz değerlendirildiğinden bu hususda karar verilmesine yer olmadığına, oybirliği ile kesin olarak karar vermiştir. Karar gerekçesi belirtildiği şekli ile özetle;
"Sanık müdafi ... 31.05.2021 tarihli dilekçesi ile müvekkili hakkında verilen kararın kendilerine tebliğ edilmeden süre tutum dilekçesi ile Mahkememize gönderildiğinden bahisle ayrıntılı itiraz dilekçesi vererek Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına itiraz etmiş ise de;
Dosyanın incelenmesinde Mahkememizin 27.11.2019 tarih ve 2019/267 D. İş sayılı kararı ile " sanık hakkındaki tüm delillerin dosya kapsamında uygun şekilde tespit edildiği, sanığın 01.11.2019 tarihli duruşmada hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiği, delillerin değerlendirilmesi ve sonucunda verilen hükmün tüm dosya kapsamı ile uyumlu olduğundan talebin reddine karar verildiği " anlaşılmakla, sanık vekilinin itiraz dilekçesi hususunda yeniden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerektiği kanaatine varılmış olmakla aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur." şeklindedir.
UYAP sisteminden, Ankara 14.Ağır Ceza Mahkemesine Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne sunulmak üzere gönderdiği 02.07.2021 tarihli dilekçesi ile sanık müdafii; kesinleşmiş hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararının usule aykırı olarak kesinleştiğine dair nedenlerini de belirtmek sureti ile süreçte sunduğu dilekçelerinde belirttiği sebeplerle, Anayasa Mahkemesinin Metin Duran Başvurusu ve Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 11.05.2015 tarih ve 2015/7746 E., 2015/16949 K. sayılı emsal kararlara istinaden, Ankara 14.Ağır Ceza Mahkemesince verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kanun yararına bozulması hususunda ihbarda bulunmuştur.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 09.07.2021 tarihli yazısı ile Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne, Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin kararıyla verilen sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının henüz hukuki bir sonuç doğurmadığı, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine karar verileceği, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde ise CMK'nın 231/11 maddesi uyarınca geri bırakılan hükmün açıklanmasına karar verileceği ve açıklanan hükmün kanun yollarına tabi olacağı cihetle Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2019 tarih ve 2019/267 Değişik iş sayılı kararı aleyhine kanun yararına bozma yoluna gidilmemesi hususunda görüşte bulunulmuştur.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 20.01.2022 gün ve 94660652-105- 06-16513-2021-Kyb sayılı yazısı ile Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2019 tarihli ve 2019/267 değişik iş sayılı ve Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2021 tarihli ve 2021/59 değişik iş sayılı kararlarının kanun yararına bozulması istenilmiştir.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 17.11.2021 tarihli yazısı ile hakkında aynı suçtan soruşturma yürütülen başkaca bir sanığa ait ByLock yazışmasında sanıkla ilgili bilgilerin gönderildiğinin tespit edildiğine dair ihbar evrakı, dosyasına gönderilmiştir.
III-HUKUKİ UYUŞMAZLIK;
Silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan yapılan yargılama neticesinde atılı suçtan hapis cezası ile mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen sanık hakkında, itiraz nedenlerini bildirebilmek için gerekçeli kararın tebliğini isteyen müdafiin süre tutum dilekçesine istinaden yapılan inceleme neticesi verilen itirazın reddine ilişkin karar ile gerekçeli kararın tebliğini müteakip yapılan itirazla ilgili olarak verilen karar verilmesine yer olmadığına dair mercii kararlarında isabet bulunup bulunmadığına ilişkindir.
IV- HUKUKSAL DEĞERLENDİRME;
Uyuşmazlıkla ilgili yasal düzenlemeler şöyledir;
I-5237 sayılı TCK'nın
Silahlı örgüt
Madde 314- (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir.
(3) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır.
II- 5271 sayılı CMK'nın;
Kararların gerekçeli olması
Madde 34 - (1) Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.
(2) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.
Kararların açıklanması ve tebliği
Madde 35 - (1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.
(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, ... hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.
3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.
Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması
Madde 231 – (1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.
(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.
(3) Beraat eden sanığa, tazminat isteyebileceği bir hâl varsa bu da bildirilir.
(4) Hüküm fıkrası herkes tarafından ayakta dinlenir.
(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl71 veya daha az süreli hapis veya adlî para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.
(6) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için;
a) Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması,
b) Mahkemece, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
c) Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın, aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi,
gerekir. (Ek cümle: 22/7/2010 - 6008/7 md.) Sanığın kabul etmemesi halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.
(10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.
(11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.
(12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir. ...
Kanun yollarına başvurma hakkı
Madde 260 – (1) Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır...
Avukatın başvurma hakkı
Madde 261 -(1) Avukat, müdafiliğini veya vekilliğini üstlendiği kişilerin açık arzusuna aykırı olmamak koşuluyla kanun yollarına başvurabilir.
İtiraz olunabilecek kararlar
Madde 267 - (1) Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
İtiraz usulü ve inceleme mercileri
Madde 268 – (1) Hâkim veya mahkeme kararına karşı itiraz, kanunun ayrıca hüküm koymadığı hâllerde 35 inci maddeye göre ilgililerin kararı öğrendiği günden itibaren yedi gün içinde kararı veren mercie verilecek bir dilekçe veya tutanağa geçirilmek koşulu ile zabıt kâtibine beyanda bulunmak suretiyle yapılır. Tutanakla tespit edilen beyanı ve imzayı mahkeme başkanı veya hâkim onaylar. 263 üncü madde hükmü saklıdır.
(2) Kararına itiraz edilen hâkim veya mahkeme, itirazı yerinde görürse kararını düzeltir; yerinde görmezse en çok üç gün içinde, itirazı incelemeye yetkili olan mercie gönderir.
(3) İtirazı incelemeye yetkili merciler aşağıda gösterilmiştir:
...c) Asliye ceza mahkemesi hâkimi tarafından verilen kararlara yapılacak itirazların incelenmesi, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesine ve bu mahkeme ile başkanı tarafından verilen kararlar hakkındaki itirazların incelenmesi, o yerde ağır ceza mahkemesinin birden çok dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye; son numaralı daire için birinci daireye; o yerde ağır ceza mahkemesinin tek dairesi varsa, en yakın ağır ceza mahkemesine aittir...
Karar
Madde 271 - (1) Kanunda yazılı olan hâller saklı kalmak üzere, itiraz hakkında duruşma yapılmaksızın karar verilir. Ancak, gerekli görüldüğünde Cumhuriyet savcısı ve sonra müdafi veya vekil dinlenir.
(2) İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir.
(3) Karar mümkün olan en kısa sürede verilir.
(4) Merciin, itiraz üzerine verdiği kararları kesindir; ancak ilk defa merci tarafından verilen tutuklama kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.
III- 7201 sayılı Tebligat Kanunu;
Elektronik tebligat:
Madde 7/a - (Ek : 11/1/2011-6099/2 md.) (Değişik:28/2/2018-7101/48 md.)
Aşağıda belirtilen gerçek ve tüzel kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur...
9. Baro levhasına yazılı avukatlar.
10. Sicile kayıtlı arabulucular ve bilirkişiler....
Birinci fıkra kapsamı dışında kalan gerçek ve tüzel kişilere, talepleri hâlinde elektronik tebligat adresi verilir. Bu durumda bu kişilere tebligatın elektronik yolla yapılması zorunludur.
Birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre elektronik yolla tebligatın zorunlu bir sebeple yapılamaması halinde bu Kanunda belirtilen diğer usullerle tebligat yapılır.
Elektronik yolla tebligat, muhatabın elektronik adresine ulaştığı tarihi izleyen beşinci günün sonunda yapılmış sayılır...
Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
Vekile ve kanuni mümesile tebligat:
Madde 11 - (Değişik birinci fıkra : 6/6/1985 - 3220/5 md.) Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır. Ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanununun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümleri saklıdır.
(Ek ikinci fıkra: 11/1/2011-6099/4 md.) Avukat tarafından takip edilen işlerde, avukatın bürosunda yapılacak tebligatlar, resmî çalışma gün ve saatleri içinde yapılır.
Kanuni mümessilleri bulunanlara veya bulunması gerekenlere yapılacak tebligat kanunlara göre bizzat kendilerine yapılması icabetmedikçe bu mümessillere yapılır
Emsal Yargısal Uygulamalar ise şöyledir;
1-Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü 28/1/2021 tarihinde, Metin Duran (B. No: 2018/33546) başvurusunda özetle; Cumhuriyet Başsavcılığının iddianamesi üzerine Asliye Ceza Mahkemesi başvurucunun sarkıntılık düzeyinde kalan cinsel saldırı suçunu işlediğinden bahisle mahkumiyetine hükmetmiş, sonrasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı vermiştir. Tefhim edilen kararda gerekçeye yer verilmemiştir. Başvurucu müdafii karara itiraz ettiğine ilişkin dilekçesini vermiş ve gerekçeli itiraz dilekçesini gerekçeli kararın tebliğinden sonra vereceğini bildirmiştir. Gerekçeli karar başvurucu veya müdafiine tebliğ edilmemiş ve itiraz hususunda karar verilmek üzere dosya Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi itirazı kesin olarak reddetmiştir. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir.
2- Yargıtay 12.Ceza Dairesi, 22.10.2018 tarih, 2018/3627 E ve 2018/10046 K sayılı kararında özetle; hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair sanığın yüzüne tefhim edilen Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 29.06.2017 tarihli ve 2017/402 esas, 2017/475 sayılı kararına karşı sanık müdafinin 06.07.2017 havale tarihli süre tutum dilekçesi ile itiraz isteminde bulunması karşısında, gerekçeli kararın tebliğinden sonra verilen gerekçeli itirazlarını içerir dilekçe ile yapılan itirazın süreden reddine dair verilen karar ile bu karara vaki itirazın reddine dair mercii kararını, gerekçeli itirazın süresinde kabul edilerek mercince incelenmesi gerekirken; yazılı şekilde süre yönünden itirazın reddine dair karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
3- Yargıtay 13. Ceza Dairesi, 15.11.2018 tarih ve 2018/6420 esas 2018/15994 sayılı kararı ile özetle; suça sürüklenen çocuk müdafiinin yüzüne karşı verilen karara karşı, suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından 01.03.2018 tarihli dilekçe ile kararın kendisine tebliğinden sonra itiraz gerekçelerini bildireceklerini belirterek süre tutum dilekçesi verilmiş olması karşısında, gerekçeli kararın tebliğ edilerek, gerekçeli itiraz dilekçesi süresi içerisinde gönderilmez ise dosyanın merciine gönderilmesi gerektiği cihetle, gerekçeli karar tebliğ edilmeden doğrudan incelenmek üzere itiraz merciine gönderildiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
4- Yargıtay 8. Ceza Dairesi, 24.09.2018 tarih ve 2017/23416 esas 2018/9680 sayılı kararı ile özetle; sanık müdafiinin 30.09.2016 tarihli süre tutum dilekçesi ile yüzüne karşı verilen karara itiraz ettiği ve gerekçeli kararın tarafına tebliğinden sonra gerekçeli itiraz dilekçesini sunacağını belirttiği, ancak mahkemece gerekçeli karar sanık müdafiine tebliğ edilmeden dosyanın itiraz hakkında karar verilmek üzere merciine gönderildiği anlaşılmakla; mahkemece gerekçeli kararın sanık müdafiine tebliğ edilerek, buna ilişkin tebligat parçasının ve verilir ise gerekçeli itiraz dilekçesinin de dosya içerisine konulmasından sonra dosyanın merciine gönderilmesi gerektiği ve belirtilen eksikliğin ikmali için dosyanın mahkemesine iade edilmesi, eksiklik giderildikten sonra karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, sanık müdafiinin itiraz gerekçelerini sunması beklenmeden yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesi nedeni ile kanun yararına bozma istemi yerinde görülmüştür.
5- Yargıtay 12. Ceza Dairesi, 02.04.2018 tarih ve 2017/5888 esas 2018/4783 kararı ile özetle; hakaret suçundan mahkumiyetine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık ve müdafiinin yüzüne karşı karar verilmesi üzerine, sanık müdafiinin itiraz süresi içerisinde itiraz mahiyetinde 05.05.2017 havale tarihli itiraz dilekçesi sunması ve bu dilekçe ile gerekçeli kararın kendisine tebliğini istediği anlaşılmakla, mahkeme kararlarının Anayasanın 141. ve CMK'nın 34, 223 ve 230. maddelerine göre gerekçeli olacağı, öyle ki, hukuki bir yaptırıma maruz kalan tarafın bu yaptırımın neden uygulandığını ancak yaptırım gerekçesinden anlayabilecek ve buna göre de karşı argümanlarını itiraz, istinaf ve/veya temyiz dilekçeleri ile bildirebileceği, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı itiraz süresi kanunda 7 gün olarak düzenlendiği, hükmün verildiği tarihten, gerekçeli kararın yazıldığı tarihe kadar kuvvetle muhtemel olarak bu sürenin kaçırılma ihtimaline binaen ilgilisinin bu karara karşı kanun yoluna başvuracağını Mahkemeye bildirmesi ile süresini muhafaza edeceği, gerekçeli kararın tebliğinden sonra da vaki başvurusunun ayrıntısı ve izahı niteliğindeki dilekçesini sunabileceğinin yargı içtihatlarıyla benimsendiği, buna göre; sanık müdafiinin süresinde karara itiraz etmesi üzerine, gerekçeli kararın tebliğinden ve verildiyse ayrıntılı itiraz dilekçesinin eklenmesinden sonra itirazın incelenmek ve bir sonuca bağlanmak üzere merciine gönderilmesi gerekirken, sanık müdafiine gerekçeli karar tebliğ edilmeden itirazın incelenmesinin hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir.
Belirtilen açıklamalar, yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar kapsamında uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
I-Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27/11/2019 tarihli ve 2019/267 değişik iş sayılı kararı yönünden;
Anayasanın 36. maddesi uyarınca herkes ''savunma'' ve ''adil yargılanma'' hakkına sahiptir. Savunma hakkının sağladığı “güvenceler”, esasen adil yargılanma hakkı içinde yer almaktadır. Savunma hakkı, hukuk devleti ilkesinin gereklerinden ve adil yargılanma hakkının önemli güvencelerinden biri olması nedeniyle Anayasanın 36. maddesinde açıkça ifade edilmiştir. Anılan hükümde, herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Savunma hakkı tanınmadan kişilerin cezalandırılması, Anayasanın 38. maddesinde güvence altına alınan masumiyet karinesine de uygun değildir. Bu nedenle savunma hakkının sağlanmadığı bir yargılamanın adil olduğundan söz edilemez (Anayasa Mahkemesi Yusuf Karakuş ve diğerleri, B. No: 2014/12002, 8.12.2016, § 70, Ali Adaçay, B. No: 2014/13081, 22.3.2018…)
Şüpheli ve sanığa salt savunma hakkının tanınması yeterli değildir. Şüpheli ve sanığın savunma için Anayasanın 36. maddesinde belirtilen “meşru vasıta ve yollardan" yararlandırılması da gerekir. Savunmada başvurulacak meşru vasıta ve yollar arasında avukatların teknik bilgilerinden ve tecrübelerinden yararlanma olanağı da bulunmaktadır (Yusuf Karakuş ve diğerleri, § 72).
Savunma, Anayasamızın 36. maddesiyle Anayasal güvence altına alınan meşru bir yol, müdafii de savunmanın meşru bir aracıdır. Dolayısıyla söz konusu hüküm, müdafii aracılığı ile savunulmayı da Anayasal güvence altına almaktadır.
Keza, AİHS'nin 6/1, Anayasasının 141/3, CMK'nın 34/1 ve 230/1 maddeleri gereğince, hakim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230 uncu madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir. Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.
Kararın gerekçeli olması, kanun yoluna başvurma olanağını etkili kullanabilmek bakımından davanın taraflarının menfaatini ilgilendirdiği gibi, mahkemelerin güveni sağlayarak kamunun menfaatini de ilgilendirmektedir. Gerekçe sunulması sayesinde adaletin dağıtılması toplum tarafından denetlenebilir hale gelir. Gerekçeli kararın diğer bir işlevi ise taraflara dinlendiklerini göstermektir ( İnceoğlu Sibel, Adil Yargılanma Hakkı sayfa 192).
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; silahlı terör örgütüne üye olma suçundan sanık ...'ün, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 314/2, 221/4, 62/1, 58/9 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 3. maddesi delaletiyle 5/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına dair kararın, müvekkili sanıkla birlikte hazır bulunduğu 01.11.2019 tarihli duruşmada tefhim olunmasını müteakip, gerekçeli kararın tebliğinden sonra itiraz sebeplerini sunacakları açıklamasını da içeren 07.11.2019 tarihli müddeti muhafaza dilekçesi ile anılan karara itiraz eden müdafiiye, henüz gerekçeli karar tebliğ edilmeden dava dosyasının itiraz merciine gönderilmesi üzerine merciince, süre tutum dilekçesine istinaden itirazın reddine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması hukuka aykırı olduğundan istemin bu yönüyle kabulüne karar verilmiştir.
II) Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 08/06/2021 tarih ve 2021/59 değişik iş sayılı kararı yönünden ise;
Ayrıntıları, 14.11.1977 tarih, 3-2 sayılı içtihadı birleştirme kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen istikrar kazanmış kararlarında (03.04.2012 tarih 2011/10-438 - 2012/141 sayılı 10.05.2011 tarih 6-80-90 sayılı 14.12.2010 tarih 4-210-259 sayılı 15.06.2010 tarih 9-117-146 sayılı 23.06.2009 tarih 9-30-177 sayılı gibi) açıklandığı üzere: 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinde, olağanüstü ve istisnai bir kanun yolu olarak düzenlenen kanun yararına bozma ile; hakim ya da mahkemelerce verilen ve temyiz veya istinaf incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar yahut hükümlerdeki gerek maddi gerekse usule ilişkin hukuka aykırılıkların hem ilgilisi hem de toplum açısından giderilmesi ile ülkede uygulama birliğinin sağlanması amaçlanmaktadır. Ancak kesin kararlara karşı kabul edilmesi nedeniyle bu amaçlara hizmet etmeyen, sadece yapılan uygulamanın hatalı olduğunun tespiti ile yetinilmesi sonucunu doğuran hukuka aykırılıkların bu yolla çözülmesinde kanun yararı olmadığı gibi bu uygulamanın kesin hükmün otoritesini sarsacağı da açıktır.
Aynı nedenlerle olağan kanun yollarına göre, kapsamının dar ve sınırlı olması, hukuka aykırılığın, davanın özüne ve cezaya esaslı bir şekilde etki etmesi, tüm hukuka aykırılıkların bir defada giderilmesi gerekmektedir.
Hakim ya da mahkeme tarafından değiştirilmesi, geri alınması her zaman mümkün olan kararlarda yasanın aradığı kesinlikten bahsedilemez.
Ciddi boyuta ulaşmayan, maddi meseleye ilişkin olan, hakimin kanaat ve takdir yetkisi kapsamında kalan hususlar ile infaz aşamasında, soruşturma ya da kovuşturma safhasında alınacak bir kararla giderilebilecek nitelikte olanlar gibi başka bir yol ve yöntemle giderilmesi mümkün olan hukuka aykırılıkların kanun yararına bozma konusu olamayacağı kabul edilmektedir.
O halde, temyizden geçmeyerek kesinleşen ve kesin hüküm halini almış bulunan bir kararın olağanüstü yasa yolu aşamasında denetimi söz konusu olmaktadır.
Kesin kararın niteliği üzerinde durmak, konumuza ışık tutacağı için gereklidir. Yargılama faaliyeti bir uyuşmazlığın çözümü için yapılır. Uyuşmazlık bir kararla çözülmektedir. Bu çözümün bir noktada kesin olması yargılama faaliyetinin zaruri ve doğal bir gereğidir. Bu şekilde elde olunan kesin kararın (Kaziye‐i muhkeme) en önemli iki özelliği kesinliği ve değerliliğidir. Buna kısaca kesin kararın otoritesi de diyebiliriz. İşte bu özellikleri taşıyan kesin karar, olağanüstü yasa yolu olan kanun yararına bozmada esas alınacaktır (YCGK., 25.6.1996,145‐157).
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; UYAP sisteminden 25.11.2019 tarihinde e- imzaları tamamlanan Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.11.2019 tarih ve 2019/82 esas, 2019/303 sayılı kararını, 03.12.2019 tarihinde, saat 22.47' de okuduğu bilgisi bulunan ayrıca UYAP sisteminde yer alan: "2019/82 esas" ve "2019/303 karar" bilgilere yer verilip, tebliğin ve dava mevzuunun "silahlı terör örgütüne üye olma" açıklamasının yazıldığı fakat içeriğinde ne olduğu belirtilmeyen "örnek no'24" çağrı kağıdını haiz elektronik tebliğ mazbatası ile 03.12.2019 tarihinde gönderilen dokümanın hesabına aynı tarihte iletildiği ve 08.12.2019 tarihinde okundu sayıldığı, 03.12.2019 tarihinde saat 22.51 de okuduğu bilgisi görülen müdafiinin, gerekçeli karar tebliğ edilmeden süre tutum dilekçesine istinaden itiraz incelemesi yapıldığından bahisle bu kez 31.05.2021 tarihli gerekçeli itiraz dilekçesi ile yaptığı itirazın, sonradan kararı öğrenmiş olsa dahi 07.11.2019 tarihli süre tutum dilekçesinin bulunduğu gözetilerek incelenmesi yerine bu işten zuhulle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen kararın, mahiyeti itibari ile olağanüstü kanun yolu olan kanun yararına bozma talebine konu olabilecek hukuki değer taşıyan kesin bir karar niteliğini haiz bulunmaması ve söz konusu hukuka aykırılığın mahkemesine yeniden yapılacak bir taleple olağan süreçte giderilmesinin mümkün bulunması nedeni ile istemin bu yönüyle reddine karar vermek gerekmiştir.
V-SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02.02.2022 tarih ve 2022/12164 sayılı kanun yararına bozma isteminin kısmen KABULÜNE, Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2021 tarihli ve 2021/59 değişik iş sayılı kararı yönünden istemin REDDİNE, Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 27.11.2019 tarih ve 2019/267 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanması için dosyanın mahalline iadesini teminen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.