Esas No: 2021/865
Karar No: 2022/11128
Karar Tarihi: 20.06.2022
Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/865 Esas 2022/11128 Karar Sayılı İlamı
7. Ceza Dairesi 2021/865 E. , 2022/11128 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
I) Malen sorumlu vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Malen sorumlunun usulüne uygun katılma talebinin bulunmadığı gibi mahkemece de katılmasına karar verilmediğinden, malen sorumlu vekilinin temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan CMUK'nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
II) Sanık ... ile katılan ... İdaresi vekilinin temyiz isteminin incelenmesinde;
Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 62.maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Yasanın 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği ve anılan madde uyarınca suça konu kaçak eşyanın gümrüklenmiş değerinin iki katı tutarındaki miktarın hüküm verilinceye kadar Devlet Hazinesine ödenmesi halinde verilecek cezada indirim uygulanacağının hüküm altına alındığı gözetilerek, 5237 sayılı TCK'nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasanın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası kapsamında ilgili hükümlerin yasal koşullarının oluşup oluşmadığının saptanması ve sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,
Kabule göre ise;
1. 5237 sayılı TCK'nun 53. maddesinin 3.fıkrası uyarınca, mahkum olduğu uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında l. fıkranın (c) bendinde yazılı hak yoksunluğunun, sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet veya kayyımlık yetkileri açısından uygulanmamasına, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,
2. Sanık hakkında verilen hapis cezasının ertelenmesi üzerine sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi gerektiği halde infazı kısıtlayacak şekilde sanığın denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın infaz kurumunda çektirilmesine karar verilmesi,
3. TCK'nun 51/8. maddesi gereğince denetim süresinin iyi halli olarak geçirilmesi halinde cezanın infaz edilmiş sayılacağı ihtarının yapılmaması,
4. Suça konu kaçak eşyanın 5607 sayılı Yasanın 13/1. maddesi yollaması ile TCK'nun 54/4. maddesi uyarınca müsaderesi yerine, TCK'nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine karar verilmesi
5. İyiniyetli 3. kişiye ait nakil aracının zula sökülmek suretiyle hak sahibine iadesi yerine yazılı şekilde müsaderesine karar verilmesi
Bozmayı gerektirmiş, katılan ... İdaresi vekili ile sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 20/06/2022 tarihinde I nolu karar yönünden oy çokluğu, II nolu karar yönünden oy birliğiyle karar verildi.
KISMİ KARŞI DÜŞÜNCE
Malen sorumlunun CMK 260 maddesinin 2 cümlesinde belirtilen katılan sıfatı alabilecek surette suçtan zarar gördüğü, sanıktan şikayetçi olmaksızın "aracın iadesini istiyorum" demesi, katılma yerine geçeceğinden, incelenen dosyada sadece aracın müsaderesine yönelik sınırlı katılma hakkının doğduğundan malen sorumlu vekilinin talebinin kabulü ile davaya katılmasına karar verilip dosyanın bu yönüyle de incelenmesi gerektiğinden sayını çoğunluğun (I) numaralı red kararına muhalifim. 20/06/2022
KARŞI OY
Ceza davalarında davaya katılma hususunu geçmeden önce “mağdur”, “suçtan zarar gören” ve “malen sorumlu” kavramları ile “kamu davasına katılma” kurumu üzerinde de durulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 237. maddesinin birinci fıkrasında yer alan; “Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” şeklindeki hüküm ile kamu davasına katılma hak ve yetkisi bulunanlar üç grup hâlinde belirtilmiştir. Bu düzenleme, 1412 sayılı CMUK’nın 365. maddesindeki; “Suçtan zarar gören herkes, soruşturmanın her aşamasında kamu davasına müdahale yolu ile katılabilir.” hükmü ile benzerlik göstermekte ise de yeni hükme, önceki kanunda yer almayan malen sorumlu ve dar anlamda suçtan zarar göreni ifade eden mağdur da eklenmek suretiyle, madde; öğreti ve uygulamadaki görüşlere uygun olarak, katılma hak ve yetkisi bulunduğu kabul edilenleri kapsayacak şekilde düzenlenmiştir. Mağdur, suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanların kanunun kendilerine tanıdığı hak ve yetkileri haiz olarak davada Cumhuriyet savcısının yanında yer almasına öğreti ve uygulamada “Davaya katılma” veya “Müdahale” denilmekte, davaya katılma talebinin kabul edilmesi hâlinde ise davaya katılma isteminde bulunan kişi “Katılan” ya da “Müdahil” sıfatını almaktadır.
Gerek CMK’da, gerekse CMUK’da kamu davasına katılma konusunda suç bakımından bir sınırlama getirilmemiş, ilke olarak şartların varlığı hâlinde tüm suçlar yönünden kamu davasına katılma kabul edilmiştir. Öğreti ve uygulamada kamu davasına katılma yetkisi bulunan kişinin “Suçtan zarar görmesi” şartı aranmış, ancak Kanun’da “Suçtan zarar gören” ve “Mağdur” kavramlarının tanımı yapılmadığı gibi, zararın maddi ya da manevi olduğu hususu bir ayrıma tabi tutulmamış ve sınırlandırılmamıştır. Bu nedenle konuya açıklık kazandırılırken öğretideki görüşlerden de yararlanılarak, maddede katılma yetkisi kabul edilen “Mağdur”, “Suçtan zarar gören” ve “Malen sorumlu” kavramlarının, kamu davasına katılma hususundaki uygulamaya ışık tutacak biçimde tanımlanması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 2. Maddesinin i bendinde Malen sorumlu; "İşlenmiş olan suçun hükme bağlanması ve bunun kesinleşmesinden sonra, maddi ve mali sorumluluk taşıyarak hükmün sonuçlarından etkilenecek veya bunlara katlanacak kişidir." olarak tanımlanmıştır.
Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğü’nde, “Haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de, bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir.
Kamu davasına katılmak için aranan “Suçtan zarar görme” kavramı Kanun’da açıkça tanımlanmamış, gerek Ceza Genel Kurulu, gerekse Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında; “Suçtan doğrudan doğruya zarar görmüş bulunma hâli” olarak anlaşılıp uygulanmış, buna bağlı olarak da dolaylı veya muhtemel zararların, davaya katılma hakkı vermeyeceği kabul edilmiştir. Nitekim bu husus, Ceza Genel Kurulunun 03.05.2011 tarihli ve 155–80, 04.07.2006 tarihli ve 127–180, 22.10.2002 tarihli ve 234–366 ile 11.04.2000 tarihli ve 65–69 sayılı kararlarında; “Dolaylı veya muhtemel zarar, davaya katılma hakkı vermez.” şeklinde açıkça ifade edilmiştir.
Aslında malen sorumlu suçtan zarar gören değil, tam tersi sanığın cezalandırılmasından etkilenen kişi olduğu için, kamu davasını açan iddia makamının yanında katılan olarak değil, sanığın yanında bulunmaktadır. Örneğin taksirle yaralama ya da ölüme neden olma suçunda sanığın kullandığı aracın sahibi malen sorumlu olan kişidir. Aracı kullanan sanığın cezalandırılması durumunda, adam çalıştıran bir kişi olarak malen sorumlu olan kişi de verilen zararı tazmin etmek zorundadır. Bu nedenle haklı olarak, öğretide malen sorumluya kamu davasına katılma hakkının verilmesi eleştirilmektedir. Malen sorumlu suçtan zarar gören ile mağdurun karşısında yer almaktadır. Katılmanın amaçlarından birisi de davaya yön verme olduğuna göre, bu hakkın suçtan zarar gören ve mağdura tanınması asıl olandır. Malen sorumluya bu hakkın verilmesi ise katılma kurumu ile bağdaşmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında ilk inceleme konusu değerlendirildiğinde; Malen sorumlunun davaya katılma hakkı sınırlı bir katılma olup, davanın aydınlatılması için delil toplama, delil sunma ve davayı genişletici taleplerde bulunması kabul edilmemektedir. Malen sorumlunun hakkı malı ile sınırlı olup taleplerinin de bu yönde değerlendirilmesi gerekmektedir. Pratikte malen sorumlunun davaya katılması hiç bir sonuç doğurmazken davaya katılmak istemeyip sadece malının kendisine verilmesi talebi bir katılma olarak değerlendirilmeli ve somut olayımızda duruşmalara gelerek iyi niyetli üçüncü kişi konumunda olup aracının kendisine teslimini talep etmesi bir katılma talebidir. Mahkemenin malen sorumluya hiç bir hatırlatma yapmadan ve bu talebinin bir katılma olarak kabul edilerek davaya katılması hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar vermemesi ve malen sorumluya davaya katılmaz ise istinaf ve temyiz hakkının olmadığı bildirilse idi davaya katılacağı açıkça ortada iken malen sorumluya istinaf ve temyiz hakkı vermesi gerekirken temyiz talebinin reddine karar verilmesi yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum. 20/06/2022