Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/633 Esas 2022/7757 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/633
Karar No: 2022/7757
Karar Tarihi: 05.10.2022

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2022/633 Esas 2022/7757 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2022/633 E.  ,  2022/7757 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali Ve Tescil
    Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup hükmün davacı Hazine vekili ile katılma yoluyla davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü.
    K A R A R
    Mahkemece verilen karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup bozma ilamında özetle: '' Taşınmazın orman olarak Hazine adına tesciline karar verilen 1023,17 metrekarelik bölümünün eylemli orman olduğu, uzman bilirkişi raporunda belirlendiği konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık olmadığı, bu nedenle, mahkemece çekişmeli taşınmazın eylemli orman olduğu saptanan 1023,17 metrekarelik bölümünün orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı, ancak 6292 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde işlem yapılması, taşınmazın rayiç bedelinin kanunî faiziyle birlikte belirlenerek tapu malikine ödenmesi veya taşınmazın değer ve emsaline denk başkabir taşınmazın Hazine tarafından tapudan ferağının ilgiliye verilmesi'' gereğine değinilerek bozulmuştur.
    Mahkemece bozma kararına uyularak yargılama sonunda; davanın kısmen kabulü ile, ... İli ...., İlçesi ...., Mahallesi 81 ada 53 nolu parselin bilirkişi heyetinin krokili raporlarında yeşil ile boyalı gösterdikleri 1.023,17 metrekarelik kısmın orman vasfında olduğu anlaşıldığından, bu kısma ilişkin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile orman vasfı ile davacı Hazine adına tapuya tesciline, geri kalan A ve B harfleri ile gösterilen kısımların orman vasfında olmadıkları anlaşıldığından, bu kısımlara ilişkin talebin reddi ile kalan kısmın davalı adına aynen muhafazasına, iptal olan ve orman vasfında olduğu anlaşılan kısmın dava tarihi itibari ile değeri olan 40.926,80 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı Hazine vekili ile katılma yoluyla davalı ... vekili tarafından 6292 sayılı Kanun gereğince tazminat yönünden temyiz edilmiştir.
    Kural olarak; Yargıtay bozma ilamına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yoluyla da usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
    Kazanılmış haklar, "Hukuk Devleti" kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
    Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay İçtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
    Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
    Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulunun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı). Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
    Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder (Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, s:208). Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
    Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve ... tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır.
    O nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9- 72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı ilamları). Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı kararlarında da; maddi hataya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı benimsenmiştir.
    Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 tarihli ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 tarihli ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
    Somut olayda, Mahkemece bozma kararına uyulmak suretiyle orman vasfında olduğu anlaşılan kısmın dava tarihi itibari ile değeri olan 40.926,80 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş ise de tazminat istemi yönünden davalı tarafından usulüne göre açılmış bir dava olmadığı, dolayısıyla bozma ilamının maddi hataya dayalı olduğu, bu durum davacı lehine kazanılmış hak oluşturmayacağından Mahkemece usulüne göre açılmış bir dava olmadan tazminat yönünden hüküm kurulmaması gerekirken, tazminat yönünden hüküm kurulması doğru olmamıştır.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenle davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 3402 sayılı Kanun'un 36/A maddesi gereğince harç alınmasına mahal olmadığına 05.10.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.














    Hemen Ara