Esas No: 2021/32025
Karar No: 2022/11396
Karar Tarihi: 23.06.2022
Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/32025 Esas 2022/11396 Karar Sayılı İlamı
7. Ceza Dairesi 2021/32025 E. , 2022/11396 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5809 sayılı Yasaya muhalefet
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yoklukta verilen kararın sanığın bilinen son adresine tebliğ edilmesi ve anılan bu tebligatın sanığın adreste bulunmadığı şerhi ile iade olunması halinde 6099 sayılı Yasa ile değişik 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesi gereğince sanığın adres kayıt sistemindeki adresine yapılması gerekirken, sanığın bilinen ve aynı zamanda mernis adresi olan adresine doğrudan MERNİS şerhiyle yapılan tebligat ile sonrasında Tebligat Kanunu'nun 35. maddesine göre tebligat yapılması usulsüz olduğundan, sanık müdafinin temyiz isteği süresinde kabul edilerek yapılan incelemede;
1- Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 25/03/2014 tarih ve 2013/12-74-2014/140 E-K sayılı ilamı ile istikrarlı diğer kararlarında da vurgulandığı üzere; ceza yargılanmasında sanığın sorgusu yapılmadan hüküm kurulabileceğine ilişkin kuralın, fiilin suç oluşturmaması veya yeni bir yasal düzenleme ile suç olmaktan çıkarılması gibi herhangi bir araştırmayı gerektirmeyen bir durumun varlığı halinde, başka bir deyişle derhal beraat kararı verilmesi ile sınırlı olarak uygulanabileceği, delillerin takdir ve tayini gereken durumlarda ise sanığın savunması alınmadan hüküm kurulamayacağı gözetilmeden ve suça konu cep telefonlarına ait abonelik sözleşme asılları ile fotokopilerinin tüm yapılan araştırmalara rağmen bulunamadığı hususu da göz önünde bulundurulduğunda, sanığın üzerine atılı suçu işlediğine ilişkin yasal delillerin nelerden ibaret olduğu olduğu karar yerinde gösterilip tartışılmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Sanığın bilinen son adresi yerine doğrudan MERNİS adresine “MERNİS adresi” ibaresi ile çıkarılan ve tanınmadığı gerekçesiyle doğrudan muhtara yapılan tebligat işlemi usule aykırı olduğu gibi sanığın her bir eylem karşılığı için 1.000,00 Türk lirası üzerinden ayrı ayrı para cezası hesaplanmak suretiyle dört adet abonelik sözleşmesi için ön ödeme teklifinde bulunulmuş ve sanık yapılan ön ödeme ihtarına uymamış ise de, 5237 sayılı Kanunun 75/1-a maddesi uyarınca yalnızca adlî para cezası öngörülen suçlarda cezanın alt sınırının ödenmesinin yeterli olacağı, somut olayda da sanığın eyleminin tek bir suç olduğu gözetildiğinde, sanığın buna göre hesaplanacak ön ödeme ihtarı yapılmadan kamu davası açılmış olduğu cihetle, mahkemesince sanığa usulüne uygun şekilde ön ödeme ihtarı yapılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,
3- Anayasa Mahkemesi'nin 25/06/2020 tarihli, 2020/16 Esas ve 2020/33 Karar sayılı iptal kararı ile 17/10/2019 tarih ve 7188 sayılı Kanunun 24. maddesi ile yeniden düzenlenen ve 5271 sayılı CMK’nun 251/1. maddesinde hüküm altına alınan basit yargılama usulüne ilişkin aynı Kanunun geçici 5/1-d bendinde yer alan “...kovuşturma evresine geçilmiş...” ibaresinin Anayasa'ya aykırı olduğuna ve iptaline karar verilmesi, aynı şekilde 16.03.2021 tarihli, 31425 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi'nin 14.01.2021 tarih ve 2020/81 E., 2021/4 K. sayılı kararı ile yargılama aşamasında olup, henüz kesinleşmiş hükümle sonuçlanmamış dosyalar yönünden, ceza miktarı üzerinde fail lehine etki doğuracağı, bu nedenle belirli bir tarih itibariyle hükme bağlanmış olan dosyalarda basit yargılama usulünün uygulanmamasının Anayasa'nın 38. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle 7188 sayılı Yasanın 31. maddesiyle eklenen Geçici 5. maddenin (d) bendinde yer alan "...hükme bağlanmış..." ibaresinin iptal edildiği de dikkate alınmak suretiyle, TCK'nun 7. ve CMK’nun 251. maddeleri uyarınca sanığın eyleminin “basit yargılama usulü” yönünden yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4- Sanık hakkında 5809 sayılı Kanunun 63/10-2. maddesi uyarınca temel ceza tayin edilirken TCK'nun 61. maddesinde yazılı esaslara göre Kanunda yazılı cezanın alt ve üst sınırları arasında bir ceza tayin edilmesi gerekirken, Kanunda öngörülen üst sınır olan 100 gün dahi aşılmak suretiyle 450 gün karşılığı adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle fazla ceza tayini,
5- Savunması alınmadığı anlaşılan ve suç tarihinde adli sicil kaydı bulunmayan sanık hakkında, pişmanlık duyduğunu gösterir bir halin belirlenememesi ve adli sicil kaydı ile doğrulanan sabıkalı geçmişi gerekçe gösterilmek suretiyle 5237 sayılı TCK'nun 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
6- Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelere göre atılı suçtan dolayı kanaat verici basit bir araştırmayla belirlenebilir maddi bir zarar bulunmayan ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması uygulamasına engel adli sicil kaydı olmayan sanığın, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak, yeniden suç işleyip işlemeyeceği konusunda bir değerlendirme yapılarak sonucuna göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde gerekçeleri ile birlikte tartışılması gerektiği gözetilmeden, kurum zararını gidermediğinden bahisle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK'nun 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 23.06.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.