Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/66 Esas 2018/78 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Hukuk Bölümü
Esas No: 2018/66
Karar No: 2018/78

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü 2018/66 Esas 2018/78 Karar Sayılı İlamı

 

 

                    T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

        HUKUK BÖLÜMÜ

        ESAS   NO : 2018/66

        KARAR NO : 2018/78

        KARAR TR: 26.02.2018

ÖZET :5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 40. maddesinin birinci fıkrasının(l) bendi uyarınca verilen ürünlerin toplatılmasına ilişkin karara karşı açılan davanın Kabahatler Kanunu’nun 3 ve 27/1. maddesi hükümleri uyarınca ADLİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

 

K A R A R

 

 

              

Davacı              : E. Nkm Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Vekili              : Av. İ. S. A.

Davalı             : Aliağa Kaymakamlığı

 

          O L A Y : Aliağa KaymakamlığıGıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün 20.7.2017 Olur tarihliTR-35-K-039753 onay/kayıt sayılı Toplatılma İdari Yaptırım Kararı ile, Antalya/Konyaaltıİlçe Gıda, Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğü Gıda KontrolEkibi tarafından 27.4.2017 tarihinde, HurmaMah. BoğaçayıCad. Ekşioğlu Turan Sitesi No:66/EKonyaaltı /Antalya adresinde faaliyet gösteren M. MarketA.Ş.ticariunvanlı işyerinden alınan E.. Nkm Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanlı işletmede üretilen 450 gramlık Bende Süzme Çiçek Balı(TETT:16/02/2019, Parti No:4258) ürününün numunesininKonya Gıda Kontrol Laboratuar Müdürlüğünde yapılan analizlerisonucunda “C4, C13 ve Diastaz Sayısı” kriteri bakımından Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliğine uygun olmadığı ve üründe taklit tağşiş yapıldığınıntespit edildiğinden bahisle, bahsedilen ürün hakkında 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun40. maddesininbirinci fıkrasının (l) bendi uyarınca toplatılma idari yaptırımı uygulanmasına karar verilmiş, Aliağa KaymakamlığıGıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün 20.7.2017 gün ve ….E.1795541 sayılı yazısı ile davacıya bildirilmiş, ayrıca aynı yazı ile, bu karar doğrultusunda tebliğtarihinden itibaren 15 gün içerisinde sözkonusu ürünün piyasadan toplatılması gerektiği, verilen sürenin bitmesinden sonra ürünlerin piyasadan toplatılmadığının resmi kontrollerde tespit edilmesi durumunda5996 sayılı Kanun’un22. maddesi ikinci fıkrasına aykırılıktan idari para cezası uygulanacağı, ürünlerin toplatılmaması durumunda toplatılmayan ürünlerin Bakanlık tarafından toplatılacağı ve toplatma masraflarının iki katı tutarının davacı şirketten tahsil edileceği bildirilmiştir.

          Davacı vekili, Aliağa KaymakamlığıGıda, Tarım ve Hayvancılık İlçe Müdürlüğü’nün 20.7.2017 gün ve ….E.1795541 sayılı yazısı ile bildirilen Toplatılma İdari Yaptırım kararının iptali istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

            İZMİR 4. İDARE MAHKEMESİ; 15.9.2017 gün ve E:2017/1432, K: 2017/1435 sayı ile,5996 sayılı Kanun uyarınca verilen idari para cezaları ile idari tedbirlerin iptali istemiyle açılan davaların çözümünün5326 sayılı Kabahatler Kanunu, 5996 sayılı Kanun ve Danıştay kararları uyarınca adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyledavanın görev yönünden reddine karar vermiş, istinaf talebi İzmir Bölge İdare Mahkemesi 6. İdare Dava Dairesi’nin 26.12.2017 gün ve E:2017/2027, K: 2017/1973 sayılı kararı ile reddedilmiştir.

Davacı vekili, bu kez, aynı istemle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

ALİAĞA SULH CEZA HAKİMLİĞİ: 17.11.2017 gün ve D. İş. No:2017/2418sayı ile, itiraza konu edilen kararın itiraz eden şirkete ait ürünün toplatılmasına ilişkinidari yaptırım kararı olup uyuşmazlığın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle başvurunun görev nedeniyle reddine karar vermiş, ayrıca dosyanın görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiş olmakla, dava dosyası aynı Mahkemenin 2.1.2018 tarih ve D. İş. No:2017/2418sayılı üst yazısı ile Mahkememize gönderilmiş olup, 11.1.2018 tarihinde kayda girmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Nuri NECİPOĞLU’nun Başkanlığında, Üyeler: Şükrü BOZER, Mehmet AKSU, Suna TÜRE, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Süleyman Hilmi AYDIN ve Turgay Tuncay VARLI’nın katılımlarıyla yapılan 26.02.2018 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre; Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği…” açıkça belirtilmiştir. Bu durum göz önüne alındığında, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Olay kısmında belirtildiği üzere tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada; idari yargı yerince adli yargı yerinin görevli olduğu gerekçesiyle verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmakta olup, bunun üzerine kendine gelen davayı inceleyen adli yargı yerinin sahip olduğu seçenekler ile verdiği karar bakımından bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

 

1-2247 sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir.” hükmüne göre, idare mahkemesinin kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince de görevsizlik kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, olumsuz görev uyuşmazlığı doğmuş olacak; hukuk alanında doğmuş bulunan bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi ise, ancak davanın taraflarınca ileri sürülebilecektir.

2- 2247 sayılı Yasanın 19. maddesindeki “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olanbir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler ” hükmüne göre ise, adli yargı yeri, davaya bakma görevinin daha önce görevsizlik kararı veren idari yargı yerine ait olduğunu belirten gerekçeli bir karar ile doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağına sahiptir. Şu kadar ki, başvuru kararının, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince karar verilmesine değin işin incelenmesinin ertelenmesi hususunu da ihtiva etmesi gerekir.

Yasakoyucu, 14. maddeye göre hukuk alanında olumsuz görev uyuşmazlığı doğması halinde her iki yargı merciince işten el çekilmiş olduğundan başvurma iradesini davanın taraflarına bırakmış iken, bu yönteme nazaran daha kısa zamanda çözüme ulaşılmasını amaçladığı 19. madde ile, daha önce görevsizlik kararı veren yargı merciinden sonra davayı inceleyen yargı merciine, işten el çekmeden doğrudan Uyuşmazlık Mahkemesine başvurma olanağını tanımıştır.

Olayda, adli yargı yerince, görevsizlikkararı verilmekle birlikte, bununla yetinilmemiş, ayrıca görevli merciin belirtilmesi için dava dosyasının re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesinede karar verildiği anlaşılmıştır.

Bu haliyle, her ne kadar 2247 sayılı Yasada öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, Sulh Ceza Mahkemesince re’sen yapılan başvurunun 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabulü ile Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlığının çözüme kavuşturulması, gerek dava ekonomisine gerek Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağından görev uyuşmazlığının esasının incelenmesine oy birliği ile karar verildi .

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, davanın çözümünde adli yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Halil İbrahim ÇİFTÇİ ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dava, 5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nun 40. maddesininbirinci fıkrasının(l) bendi uyarıncaverilen Toplatılma İdari Yaptırım Kararının iptali istemiyle açılmıştır.

  5996 sayılı “Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu”nun, “Gıda ve yemde izlenebilirlik ve etiketleme, sunum ve reklâm ile tüketici haklarının korunması” başlığı altında düzenlenen 24. maddesinde, “(1) Gıda veya yem işletmecileri izlenebilirliği sağlamak amacıyla, üretim, işleme ve dağıtımın tüm aşamalarında, sorumluluğundaki gıda veya yemin, gıda veya yeme ilave edilecek her türlü maddenin ve gıdanın elde edildiği hayvanın takibinin yapılabilmesi için, bir sistem oluşturmak ve talep hâlinde bu bilgileri Bakanlığa sunmak zorundadır.

 

(2) Piyasaya arz edilecek gıda ve yem, izlenebilirliği sağlamak amacıyla, uygun şekilde etiketlenmek veya Bakanlıkça belirlenecek bilgi ve belgelerle uygun şekilde tanımlanmak zorundadır.

(3) Gıda ile ilgili özel mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla, gıdanın ve yemin şekli, görünümü, ambalajı, kullanılanambalajmalzemesi, tasarlanmavesergilenme şekli,her tür yazılı veya görsel basın aracılığı ile sunulan bilgi dâhil, etiketlenmesi, tanıtımı, reklâmı ve sunumu tüketiciyi yanıltıcı şekilde yapılamaz.

(4) Gıda ve yemde taklit ve tağşiş yapılamaz.

(5) Bu maddenin uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılacak yönetmelik ile belirlenir”denilmiş;

“Gıda ve yem ile ilgili yaptırımlar” başlığı altında düzenlenen 40. maddesinde ise, “Gıda ve yem ile ilgili yaptırımlar aşağıda belirtilmiştir:

(…….)

l) 24 üncü maddenin dördüncü fıkrasına aykırı olarak taklit ve tağşiş yapanlara onbin Türk Lirası idarî para cezası verilir, taklit ve tağşiş edilmiş ürünlere el konulur ve mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.

(…..)” hükmü yer almıştır.

Olayda,dava, 5996 sayılıKanun’un 40. maddesinin birinci fıkrasının (l) bendi uyarınca verilen ToplatılmaİdariYaptırımKararınıniptali istemiyle açılmış olup, 5996 sayılı Kanun’daidari tedbirlere karşı kanun yoluna ilişkin bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Öte yandan, 30.3.2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 3 üncü maddesini değiştiren 6.12.2006 günlü, 5560 sayılı Yasa’nın 31. maddesinde, “ (1) Bu Kanunun;

a) İdari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idari para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır.” denilmiş;

Anılan Kanun’un birinci maddesinde, “Bu Kanunda; toplum düzenini, genel ahlâkı, genel sağlığı, çevreyi ve ekonomik düzeni korumak amacıyla;

a) Kabahatlere ilişkin genel ilkeler,

b) Kabahatler karşılığında uygulanabilecek olan idari yaptırımların türleri ve sonuçları,

c) Kabahatler dolayısıyla karar alma süreci,

d) İdari yaptırıma ilişkin kararlara karşı kanun yolu,

e) İdari yaptırım kararlarının yerine getirilmesine ilişkin esaslar,

          Belirlenmiş ve çeşitli kabahatler tanımlanmıştır”denilerek Kanunun amaç ve kapsamı belirlenmiş;ikinci kısmında yer alan 32 ila 43. maddelerinde, Türk Ceza Kanunu kapsamı dışında kalan çeşitli kabahatler sayılarak, bu eylemlere yaptırımlar öngörülmüştür.

AynıKanun’un 2. maddesinde, “kabahat” deyiminden, kanunun karşılığında idari yaptırım uygulanmasını öngördüğü haksızlığın anlaşılacağı; 16. maddesinde, kabahatler karşılığında uygulanacak olan idari yaptırımların “idari para cezası” ve “idari tedbirler”denibaret bulunduğu; “idari tedbirler”in de mülkiyetin kamuya geçirilmesi ve ilgili kanunlarda yer alan diğer tedbirler olduğu belirtilmiştir.

Kanun’un “Mülkiyetin kamuya geçirilmesi”başlıklı 18.maddesinde de:

        “(1) Kabahatin konusunu oluşturan veya işlenmesi suretiyle elde edilen eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine, ancak kanunda açık hüküm bulunan hallerde karar verilebilir.

(2) Mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar, eşyanın;

 

 

a) Kullanılmaz hale getirilmesi,

b) Niteliğinin değiştirilmesi,

c) Ancak belli bir surette kullanılması,

          Koşullarından birinin yerine getirilmesine bağlı olarak belli bir süre geciktirilebilir. Belirlenen süre zarfında koşulun yerine getirilmemesi halinde eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilir.

(3) Mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar kesinleşinceye kadar ilgili kamu kurum ve kuruluşu tarafından eşyaya elkonulabileceği gibi; eşya, kişilerin muhafazasına da bırakılabilir.

(4) Eşyanın mülkiyeti, kanunda açık hüküm bulunan hallerde ilgili kamu kurum ve kuruluşuna, aksi takdirde Devlete geçer.

(5) Eşyanın mülkiyetinin kamuya geçirilmesine karar verilebilmesi için fail hakkında idari para cezası veya başka bir idari yaptırım kararı verilmiş olması şart değildir.

(6) Kaim değerin mülkiyetinin kamuya geçirilmesine de karar verilebilir.

(7) Mülkiyeti kamuya geçirilen eşya, başka suretle değerlendirilmesi mümkün olmazsa imha edilir.

(8) Mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin karar, kesinleşmesi halinde yerine getirilir” denilmiş; “Başvuru yolu” başlıklı 27. maddesinin 1. fıkrasında ise “idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabilir. Bu süre içinde başvurunun yapılmamış olması halinde idari yaptırım kararı kesinleşir.” düzenlemeleri yer almıştır.

          Bu düzenlemelere göre; Kabahatler Kanunu’nun, idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı; diğer kanunlarda görevli mahkemenin gösterilmesi durumunda ise uygulanmayacağı anlaşılmaktadır.

          Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olduğundan, görev konusunda taraflar için bir müktesep hak doğmayacağı; bu nedenle, yeni bir yasayla kabul edilen görev kurallarının, geçmişe de etkili olacağı, bilinen bir genel hukuk ilkesidir.

  Davanın açıldığı andaki kurallara göre görevli olan mahkeme, yeni bir yasa ile görevsiz hale gelmiş ise, (davanın açıldığı anda görevli olan ve fakat yeni yasaya göre görevsiz hale gelen) mahkemenin görevsizlik kararı vermesi gerekeceği; ancak, yeni yasadaki görev kuralının, değişikliğin yürürlüğe girmesinden sonra açılacak davalarda uygulanacağına dair intikal hükümlerinin varlığı halinde, mahkemece görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır.

  Diğer taraftan, dava görevsiz mahkemede açılmış, bu sırada yapılan bir kanun değişikliği ile görevsiz mahkeme o dava için görevli hale gelmiş ise, mahkeme, artık görevsizlik kararı veremeyip (yeni kanuna göre görevli hale geldiği için) davaya bakmaya devam etmesi gerekir.

          İncelenen uyuşmazlıkta,öngörülen Toplatılma İdari Yaptırım Kararının5326 sayılı Kanun’un 16. maddesinde belirtilen idari yaptırım türlerinden biri olduğu,5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu’nda daidari tedbirlere karşıitiraz konusunda görevli mahkemenin gösterilmediğianlaşılmıştır. Bu durumda, Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinde belirtildiği üzere, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hükümbulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, mülkiyetin kamuya geçirilmesi amacıyla verilen“Toplatılma İdari Yaptırım Kararı” nakarşıaçılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varılmıştır.

 

            Açıklanan nedenlerle, Aliağa Sulh Ceza Hakimliğince 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi kapsamındayapıldığı kabul edilen başvurunun reddine, ayrıca aynı Hakimlikçe verilen 17.11.2017 gün ve D. İş. No:2017/2418 sayılı görevsizlik kararının kaldırılması gerekmiştir.

 

S O N U Ç : Davanın çözümünde ADLİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle, Aliağa Sulh Ceza Hakimliğince 2247 sayılı Kanun’un 19. maddesi kapsamındayapıldığı kabul edilen BAŞVURUNUN REDDİNE, ayrıca aynı Hakimlikçe verilen 17.11.2017 gün ve D. İş. No:2017/2418 sayılı GÖREVSİZLİK KARARININ KALDIRILMASINA, 26.02.2018 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

 

 

 

    Başkan                     Üye                               Üye                              Üye                   

      Nuri                      Şükrü                          Mehmet                          Suna            

NECİPOĞLU             BOZER                         AKSU                           TÜRE

 

 

 

                                      Üye                                  Üye                                   Üye

                                Alaittin Ali                 Süleyman Hilmi                 Turgay Tuncay  

                                  ÖĞÜŞ                             AYDIN                         VARLI

                                        

                                                                                                                                                                                               

                                                               

 

 

 

 

Hemen Ara