Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/13086 Esas 2012/1900 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13086
Karar No: 2012/1900

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/13086 Esas 2012/1900 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2011/13086 E.  ,  2012/1900 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Hükmüne uyulan Yargıtay 20.Hukuk Dairesinin 2010/15343-356 sayılı bozma kararında özetle: “3402 sayılı Yasanın uygulanmaya başlandığı tarihe kadar sınırları belirlenerek kadastrosu yapılacağı ilan edilen çalışma alanları içerisindeki ormanlar tesbit dışı bırakılmakta, diğer anlatımla, arazi kadastrosu ekipleri ormanların kadastrosunu yapmamakta, ancak bölgede daha önce orman kadastrosu yapılmış ve kesinleşmiş ise bu işleme ait kayıtlar, birliğin tapu kütüğüne olduğu gibi aktarılmaktaydı. Bu uygulama, 3402 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği tarihe kadar sürdürülmüş, 3402 sayılı Yasanın yürürlüğünden sonra ise anılan Yasanın 4. maddesi gereğince işlem yapılmıştır. Her olaya, meydana geldiği tarihte yürürlükte bulunan yasa hükümlerinin uygulanması gerekir. Somut olayda arazi kadastrosu 5602 sayılı Yasa hükümleri gereğince yapıldığından uyuşmazlığın buna göre çözümlenmesi zorunludur.
    1960 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında davaya konu taşınmazların taşlık olarak tesbit dışı bırakıldığı, çekişmeli taşınmazın kuzey ve batısındaki bir  bölümünün ise tarım arazisi niteliğiyle tapu kaydı malikleri  adına tesbit ve tescil edildikleri, yörede orman kadastrosunun halen yapılmadığı anlaşılmaktadır. Arazinin konumu, hem sınır, maki nitelikli orman alanları ile arasında ayırıcı bir unsurunun olmayışı ve arazi kadastrosunun yapıldığı yıllardaki kadastro ekiplerinin ormanla ilgili yukarıda anlatılan çalışma yöntemleri nazara alındığında,  davaya   konu   taşınmazın da   yer  aldığı arazi bölümünün orman olarak tesbit dışı bırakıldığının kabulü zorunludur.  Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, memleket haritasında çalılık ve açık alan olarak  nitelendirildiğini, 35 - 40 yıldır  tarım alanı olarak kullandığını ifade etmişler ise de, halen orman kadastrosunun yapılmadığı bu yerde orman kadastrosunun yapıldığı tarihe kadar yukarıda açıklanan nedenlerle orman sayılacağı tartışmasız olan bu taşınmazın üzerindeki orman bitki örtüsü yok edilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu ve zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K., 14.03.1989 gün 35/13 E.K. gün 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları  ile iptal edilmiş olduğundan bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, ancak orman kadastrosu yapılıp da tahdit dışında bırakılırsa zilyetlikle iktisabının mümkün olacağı (H.G.K. 12.05.2004 gün ve 2004/8-242/292 S.K.), fakat bu takdirde de tahdit dışında bırakılma tarihinden itibaren 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı süresinin dolması gerekeceği, davaya konu taşınmazların öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemeyeceği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra, davacı gerçek kişinin davasının reddine, karşı davacı Hazinenin davasının
    kabulü ile 16/06/2007 tarihli rapor ve krokide (A) işaretli 3398 m2’lik bölümün orman niteliği ile Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Hazine vekili tarafından vekalet ücretine yönelik temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre yazılı biçimde hüküm kurulmasında isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak, davacının davası reddedildiğine göre, davalı vekilinin sarf ettiği emek ve mesai dikkate alınarak lehine Avukatlık Asgari Ücret tarifesinde belirlenen esaslara göre vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken vekalet ücretine hükmedilmemesi yanlış ise de, bu husus hükmün bozulmasına ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu nedenle, hüküm fıkrasına, "Davalı Hazine vekilinin sarf ettiği emek ve mesaisine karşılık Avukatlık Asgari Ücret tarifesi uyarınca 1100.-TL. vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı Hazineye verilmesine,”cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın değişik 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y""nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, Harçlar Yasasının değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 14.02.2012 günü oybirliğiyle karar verildi.
     





    Hemen Ara