Esas No: 2011/17676
Karar No: 2012/1891
Karar Tarihi: 14.02.2012
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/17676 Esas 2012/1891 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı Hazine 23.02.2009 günlü dava dilekçesiyle ... KÖYÜ 657 sayılı parselin 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu, tapu kaydını iptali istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararının kesinleştiği, bu kararın infazı için tapu sicil müdürlüğüne gönderildiğinde, ... adına kaytlı 5900 /147456 payın payın iptaline karar veirldiği halde, kesinleşen mahkeme karanıda bu kişi üzerine kayıtlı 2360/147456 payın iptaline ilişkin hüküm bulunmadığı bu kez, ... adına kayıtlı 2360/147456 payın iptal edilerek Hazine adına tapuya tescilini istemiştir. Mahkemce davanın hak düşürcü süre nedeniyle REDDİNE kara verilmiş, hüküm davacı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tesbit tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre 1948 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu bulunmaktadır. Daha sonra 1982 yılında 1744 sayılı Yasaya göre aplikasyon ve 2. madde uygulaması ile 1985 yılında 24 sayılı orman kadastro komisyonunca 2896 sayılı Yasaya göre 21.11.1985 tarihinde ilanı yapılıp dava tarihinde kesinleşen devlet orman kadastrosu, Taşbağpınarı özel orman sınırlandırması ve 2/B uygulaması vardır.
1965 yılında yapılan kadastro sırasında ... köyü 657 parsel sayılı 147.400 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, Ağustos 1958 tarih 17 sıra nolu tapu kaydı ve Eylül 1952 tarih 24 sıra nolu tapu kaydı uygulanarak tarla niteliği ile ... ve ... adlarına tespit edilmiş, itirazsız 24.01.1967 tarihinde kesinleşmiş, daha sonra satış ve intikaller yoluyla davalılara geçmiştir.
Mahkemece keşif ve orman araştırması yapılmadan 14.03.2009 tarihli Resmi Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle yapılan değişiklik uyarınca 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin dava tarihi itibariyle dolduğu gerekçesi ile Hazine tarafından açılan davanın reddine karar verilmiş ise de; 5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle 3402 sayılı Yasanın 12. maddesinin üçüncü fıkrasına eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “iddia ve taşınmazın niteliğine…” ibaresi ile geçici 10. maddesi Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 gün ve 2009/31-2011/77 sayılı kararıyla iptal edilmiş ve gerekçeli karar 23 Temmuz 2011 gün 28003 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. Gerek 766 sayılı Yasanın 31/2. maddesi ve gerekse 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde, özel mülkiyete konu olamayacak, Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerler hakkında açılacak davaların 10 yıllık hak düşürücü süreye tabi olup olmadığı konusunda açık bir hüküm bulunmamakta ve bu maddeler özel şahıslar ile Hazine arasında bir ayrımda içermemekteyse de, “Kamu Malı” savıyla açılacak davalarda 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı konusundaki Yargıtay kararları yerleşik içtihat halini almıştır. (Örneğin: Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 08.05.1987 tarih 1986/3 Esas ve 1987/4 Karar sayılı ilamı, Yargıtay Hukuk Genel
Kurulunun 27.02.2002 gün ve 2002/1-19 E. 2002/97 K.; 09.06.2004 gün ve 2004/1-335 E. 2004/354 K.; Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 09.12.2006 gün ve 2006/4206 – 4268; Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 11.03.2008 gün ve 2008/1911-3034; 20. Hukuk Dairesinin 03.04.2008 gün ve 2008/1564-5261 sayılı kararları). Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçesinde de kamu mallarında 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinde düzenlenen 10 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmayacağı belirtilmiştir.
Kaldı ki; somut olayda, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesinin uygulanma olanağı da bulunmamaktadır. Çünkü; Hazine, çekişmeli taşınmazın 16.06.1948 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde ve mülkiyet hakkı Hazineye ait kamu malı orman olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hata ile 1965 yılında ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturduğu ve taşınmazın kadastro tespit tarihinden sonra Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığı iddiasıyla temyize konu davayı açmıştır. Davacı; genel arazi kadastrosundan önceki hukuki sebeplere değil, kadastrodan sonraki hukuki nedene dayanarak iptal ve tescil istediğinden, 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmadığı gibi 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince de ikinci kadastro yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmaz ve T.M.Y.’nın 1026. (E.M.Y. 934 - İsviçre 976) maddesi gereğince tapu sicili hiç bir süreye bağlı kalınmadan her zaman iptal edilebilir. Baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydı, davalılara hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı gibi, başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararı da yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hükümdür. Kaldı ki; bu tür kayıtlarda T.M.Y."nın 1023. (E.M.Y.931 - İsviçre M.Y.974) maddesindeki "iyi niyetle edinme" kuralı da uygulanamaz. Davalıların taşınmazın niteliğini görmeden satın almalarının hayatın olağan akışına ve yaşam kurallarına uygun olmayacağından, davalılar tapuya güven ve iyi niyet kurallarından faydalanamazlar.
Mahkemece açıklanan konular gözetilerek davanın esasına girilerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken aksi düşünce ile davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi doğru değildir.
Kabule göre ise, davacı Hazinenin davaya konu yerin 6831 sayılı Yasanın 2/B madde uygulaması ile Hazine adına orman sınırı dışına çıkarılan yerlerden olduğu iddiasına dayandığı, davanın kabulü ile davaya konu taşınmazın niteliği ve hukuki durumunun değişmesi söz konusu olacağından, davaya konu ... köyü 657 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydındaki davalılar dışındaki diğer paydaşların tamamının davada yer alması gerektiğinin düşülmemesi, bundan ayrı, davacı Hazine tarafından davaya konu taşınmaz hakkında aynı iddia ile açılan mahkemenin 2001/280(Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 31.05.2011 gün ve 2011/6975-6586 sayılı bozmadan sonra yeni esası 2011/730 ) ve 2007/455 esasına kayıtlı (Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 06.10.2011 gün ve 2011/12189-11158 sayılı dosyasınd bozma kararı verilmiştir) davalarda verilen karaların kesinleşmediği gözlenmiş olup, mahkemece davalardan biri hakkında verilecek kararın diğerini de etkileyeceği, verilecek kararların infazı olanaksız hale getirecek biçimde çelişkili olabileceğinden, bu dosyalar arasındaki fiili ve hukuki bağlantı nedeniyle H.Y.U.Y."nın 45. maddesi (HMK"nun 166) uyarıca birleştirilerek görülmesi gerektiğinin gözetilmemesi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına 14.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.