Esas No: 2011/13136
Karar No: 2012/1599
Karar Tarihi: 09.02.2012
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/13136 Esas 2012/1599 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava dilekçesinde sınırlarını bildirdiği ... köyü Köycivarı mevkiinde bulunan iki adet taşınmazın tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre adına tescilini istemiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne; fen bilirkişi krokisinde (A3) harfi ile işaretli Doğusu: ..., Batısı: orman, Kuzeyi: orman, Güneyi: ... ve ...taşınmazı ile çevrili 6184.27 m2"lik taşınmaz ile aynı krokide (A2) harfi ile gösterilen Doğusu: ..., Batısı: orman, Kuzeyi: orman, Güneyi: ...- Kahraman Maraş yolu ile çevrili 14030.89 m2"lik taşınmazın davacı gerçek kişi adına tapuya tesciline karar verilmiş, hükmün davalı Hazine tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Hükmüne uyulan 30/ 11/ 2010 tarih, 2010/ 14195- 14832 Sayılı Bozma ilamında “Mahkemece davaya konu edilen iki parça taşınmazın zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olduğu ve davacı yararına kazanma koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da delillerin değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmüştür.
Mahkeme taşınmazların yöreye ait eski tarihli belgelerde orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildiren bilirkişi raporuna dayanarak hüküm kurmuştur. Ancak davacının zilyetliğini en az 20 yıl sürdürüp sürdürmediğinin en somut delili olan yakın tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarının uygulanmamış olması nedeniyle Dairemizin iade kararı üzerine bilirkişilerden ek rapor alınması istenmiştir. Bilirkişiler tarafından yöntemince yapılan uygulama sonucunda, tescili istenen her iki taşınmazın da 1988 tarihli memleket haritasındaki konumu belirlenmiştir. Buna göre taşınmazların her ikisinin de iğne yapraklı ağaç sembollü yeşil alanda kaldıkları saptanmıştır. Bu durum taşınmazın belgenin düzenleniş tarihinde orman olduğunun göstergesidir. Öncesi orman olan bir taşınmazın zilyetlikle iktisabı hiçbir zaman olası olmadığı gibi taşınmazın 1988 yılında yeşil alanda kalıyor olması aynı zamanda davacının o tarihte, o yerde ekonomik amacına uygun bir zilyetliğinin bulunmadığının bir göstergesidir. Dava 02/08/2007 tarihinde açıldığına göre 1988 yılında yeşil alanda kalan taşınmazlarda davacının 20 yıllık zilyetlik süresini doldurduğu da düşünülemez. Kaldı ki, taşınmazlardan (B) harfli bölüm yörede 2005 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunda 2/B madde uygulama alanında bırakılmıştır.
Yörede 1967 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında taşlık olarak tapulama dışı bırakıldığı kadastro müdürlüğünce bildirilmişse de bu durum karşısında davaya konu taşınmazların yer aldığı arazi bölümünün de orman olarak tespit dışı bırakıldığının kabulü
zorunlu bulunmaktadır. Her ne kadar bilirkişi ve tanıklar taşınmazın öncesinin orman olmadığını, üzerinde imar- ihyayı gerektirecek nitelikte maki veya benzeri bitki örtüsünün bulunmadığını, taşınmazların davacı tarafından 25 - 30 yıldır kullanıldığını ifade etmişlerse de, kadastro işlemi olan tespit dışı bırakma işlemine, araziye ve eylemli duruma uygun düşmeyen bilirkişi ve tanık sözlerine değer verilemez. Mevcut deliller karşısında taşınmazın öncesinin orman olmadığı, bunu iddia eden tarafça maddi ve kesin delillerle kanıtlanması gerekir. Davacı taraf taşınmazın öncesinin orman olmadığını kesin delillerle kanıtlayamamıştır. 6831 Sayılı Orman Yasasının 1. maddesi gereğince, "Tabii olarak yetişen veya emekle yetiştirilen ağaç ve ağaççık toplulukları yerleriyle birlikte orman sayılır." zaman içinde taşınmaz üzerindeki orman örtüsünün kaldırılmış olması o yerin orman niteliğini kaybettiği anlamına gelmez. Toprağı ile birlikte orman olan taşınmazın zilyetlikle iktisabı da mümkün değildir. Yine H.G.K.’nun 24/10/2001 gün ve 2001/8-964-751 sayılı ve 13/02/2002 gün ve 2002/8 - 183- 187 sayılı kararları ile kadastro (tapulama) komisyonlarınca orman sayılarak tespit harici bırakılan yerler de, yukarıda yazılı gerekçelerle orman kadastrosunun kesinleştiği güne kadar orman sayılacağından, sürdürülen zilyetliğe değer verilemeyeceği kabul edilmiştir.
Bu nedenlerle; davaya konu taşınmazın öncesi orman olup bu niteliğini koruduğu sıradaki zilyetliğe değer verilemez." hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece bozma ilamına uyulmuş, davanın reddine, bilirkişi krokisinde (A3) harfi ile gösterilen 6184.27 m2 ve (A2) harfi ile gösterilen 14030.89 m2"lik taşınmazların orman niteliğinde Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacı ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tesciline ilişkindir.
Taşınmazın bulunduğu yerde genel arazi kadastrosu işlemi 1966 yılında yapılmış, ve 04/12/1967 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.
Çekişmeli taşınmazın yer aldığı ... köyünde 30/05/2005 tarihinde 60 nolu Orman Kadastro Komisyonunca 6831 Sayılı Yasaya göre orman kadastrosuna başlanmış, sonuçları 10/08/2006 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 09.02.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.