Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/7835 Esas 2012/13480 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/7835
Karar No: 2012/13480

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/7835 Esas 2012/13480 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/7835 E.  ,  2012/13480 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    K A R A R

    Davacı ... , 31.08.2008 tarihli dilekçesiyle; ... Köyü, 314, 502 ve 2494 sayılı parselleri iyi niyetle tapuya güvenerek satın aldığı, iyi niyetle ellerinde bulundurduğu, bu parsellerin Mayıs 1937 tarih 20, Aralık 1937 tarih 47, Mayıs 1937 tarih 22 sıra numaralı tapu kayıtlarından geldiği, tüm olarak bakıldığında ... Han Vakfı şerhi dışında başka şerh bulunmadığı, bu tapuların kapsamındaki 2296 hektar araziden sadece 100 paydan 28 payının kamulaştırıldığı, Hazinenin tutunduğu Nisan 1954 tarih 12 sıra numaralı tapu kaydının mükerrer olarak oluşturulduğu, bu nedenle değer verilemeyeceği halde, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.12.2003 gün ve 2003/428 - 1153 sayılı, kendilerine ait tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazların kamulaştırılarak Hazine adına kayıt edilen Nisan 1954 tarih 12 sıra numaralı tapu kaydı kapsamında kaldığı, daha sonra kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, devlet ormanı sınırları içinde kalan taşınmazlara ait tapu kayıtlarının değerini yitirdiği gerekçesiyle tapu kayıtlarının iptali ve Hazine adına tesciline ilişkin kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiği iddiasıyla bu şekilde uğradığı 520.000,00.-TL zararın davalı yönetimlerden tahsili ile kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı için değerini yitirmiş tapu kaydı esas alınarak oluşan tapu kayıtlarının hukukî değerinin bulunmadığı, uyuşmazlığın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmayıp, hatalı kadastro işlemlerinden kaynaklandığı, bu nedenle Medenî Kanunun 1007. maddesindeki tapu kaydının tutulmasından kaynaklanmadığı için 1007. madde hükümlerin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı şirket tarafından temyiz edilmiş,
    Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 21.02.2011 gün ve 2010/2870 - 1673 sayılı kararıyla özetle [Medenî Kanunun “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi gereğince “Tapu Sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devletin sorumlu olduğu, dava konusu olayda, Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevlilerin üzerlerine düşen görevlerini yapmadıkları, tapu işlemlerinin, kadastro tesbiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemlerinin bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda oluşan hatalardan Devlet, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumlu olduğu, kusursuz sorumluluğun tapu siciline bağlı çıkarların ve aynî hakların, yanlış tescil sonucu sicile güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayandığı, çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devletin, sicillerdeki aykırı kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlendiği, dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtları düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmanın da aynı kapsamda düşünüldüğü, yerel mahkemece açıklanan
    yönler gözetilerek, davacının uğradığı zararın kapsamı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmesinin usûl ve yasaya aykırı olduğu]na değinilerek bozulmuş, bu kez davalı Hazine tarafından kararın düzeltilmesi istenmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medenî Kanunun 1007. maddesi gereğince açılan tazminat istemine ilişkindir.
    Medenî Kanunun 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların yanı sıra, “Tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.”. Somut olayda, tapu kayıtlarının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesiyle bir zarar oluştuğu kabul edilebilirse de, 26.04.2012 gün ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanunun "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtlarının bedel alınmaksızın geçerli kabul edileceği ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmelerinin terkin edilerek tescillerinin aynen devam edeceği, bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılamayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılacağı, ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması halinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanunî mirasçılarına iade edileceği; aynı Kanunun 7. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin haklarının bu sürenin bitimiyle birlikte sona ereceği, bu kişilerin idareden başkaca talepte bulunamayacakları, hak ve tazminat talep edemeyecekleri ve dava açamayacakları öngörülmektedir. Tapusu iptal edilen taşınmazların, 6292 sayılı Kanunun sözü edilen hükümlerine göre tekrar tapu sahibine iade edilmesi halinde, davacı tarafın zararı izale edilip, tazminata hükmedebilmek için zorunlu unsur olan zarar gerçekleşmeyeceği için, taraflara kanundan kaynaklanan yetkilerinin kullandırılması ve sonucuna göre işlem yapılması, yerel mahkeme hükmünün bu gerekçelerle bozulması gerekmektedir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Hazinenin karar düzeltme isteminin KABULÜNE, Yargıtay 4. Hukuk Dairesnin 21.02.2011 gün ve 2010/2870 - 1673 sayılı bozma kararının kaldırılarak, yerel mahkemenin 13.03.2008 gün ve 2006/569 - 142 sayılı kararının yukardaki gerekçe ile BOZULMASINA 28/11/2012 günü oybirliği ile karar verildi.





    Hemen Ara