Esas No: 2012/7836
Karar No: 2012/13479
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/7836 Esas 2012/13479 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davadan dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; 4 Hukuk Dairesinin 19.02.2011 gün ve 2010/2835 - 1374 sayılı ilâmıyla bozulmasına karar verilmiş, süresi içinde Hazine tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı ... 06.10.2006 tarihli dilekçesiyle ... Köyü 249 sayılı parseli iyi niyetle tapuya güvenerek satın aldığı, iyi niyetle ellerinde bulundurduğu halde, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesinin 18.05.2004 gün ve 2003/373 - 845 sayılı, kendilerine ait tapu kayıtları kapsamında kalan taşınmazın, devletleştirme kapsamında Hazine adına Nisan 1954 tarih 12 sıra numarasıyla kayıt edilen tapu kapsamında kaldığı, daha sonra kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, devlet ormanı sınırları içinde kalan taşımazlara ait tapu kayıtlarının değerini yitirdiği gerekçesiyle tapu kaydının iptali ve Hazine adına tesciline ilişkin kararının Yargıtay denetiminden de geçtikten sonra kesinleştiği, bu şekilde uğradığı 20.000,00.-TL zararın davalı yönetimlerden tahsili ile kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece, kesinleşmiş orman kadastro sınırları içinde kaldığı için değerini yitirmiş eski tarihli tapu kayıtları esas alınarak kadastro yoluyla oluşan tapu kaydının hukukî değerinin bulunmadığı, uyuşmazlığın tapu sicilinin tutulmasından kaynaklanmayıp, hatalı kadastro işlemlerinden kaynaklandığı, bu nedenle Medenî Yasanın 1007. maddesindeki tapu kaydının tutulmasından kaynaklanmadığı için 1007. madde hükümlerin uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın REDDİNE karar verilmiş, hüküm davacı şirket tarafından temyiz edilmiş,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesini 19.02.2011 gün ve 2010/2835 - 1374 sayılı kararıyla özetle; “Yerel mahkemece, taşınmazların bulunduğu yerin orman sınırları içinde kaldığı kesinleşmiş olmasına karşın daha sonra yapılan kadastro çalışması sırasında hukukî değerini yitirmiş gibi önceki tapu kaydı esas alınarak yeniden dava dışı 3. kişi adına tescil edilerek yasal dayanağı bulunmayan tapu oluşturulduğu, uyuşmazlık kadastro işleminden kaynaklandığından Medenî Yasa"nın 1007. maddesi anlamında tapu sicilinin tutulması nedeniyle sorumluluğa ilişkin düzenlemelerin uygulanamayacağı gerekçesiyle istemin reddine karar verildiği, dosya içeriğinden; davacının, dava konusu Silivri İlçesi, Çayırdere Köyü 249 parsel sayılı taşınmazı 30.12.1997 günü satın aldığı; Hazine tarafından açılan tapu iptali ve tescil davasında, taşınmazın 1954 yılında yapılıp kesinleşen orman sınırları içinde kaldığı sonucuna varılarak davacı adına oluşan tapu kaydının iptali ile Hazine adına tesciline karar verildiği, onanan kararın 21.10.2005 günü kesinleştiğinin anlaşıldığı, Türk Medenî Yasası"nın “Sorumluluk” kenar başlığını taşıyan 1007. maddesi gereğince “Tapu Sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan devlet sorumlu olduğu, Devletin, zararın doğmasında kusuru bulunan görevlilere rücu edeceği, Devletin sorumluluğuna ilişkin davaların tapu sicilinin bulunduğu yer mahkemesinde görüleceği” dava konusu olayda, Hazine adına itiraz etmekle yükümlü olan görevlilerin üzerlerine düşen görevlerini yapmadıkları, tapu işlemlerinin, kadastro tespiti işlemlerinden başlayarak birbirini izleyen işlemler olduğu ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğu, bu kayıtlarda oluşan hatalardan Devlet, Medenî Yasa"nın 1007. maddesi gereğince kusursuz olarak sorumlu olduğu, kusursuz sorumluluk, tapu siciline bağlı çıkarların ve aynı hakların, yanlış tescil sonucu sicile
güven ilkesi yönünden değişmesi ya da yitirilmesi, bu haklardan yoksun kalınması temeline dayandığı, çünkü sicillerin doğru tutulmasını üstlenen Devletin sicillerdeki aykırı kayıtlardan doğan zararları ödemeyi de üstlendiği, dayanaksız ya da hukuksal duruma uymayan kayıtlar düzenlemek, taşınmazın niteliğinde yanlışlıklar yapmak da aynı kapsamda düşünüldüğü, yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davacının uğradığı zararın kapsamı belirlenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usûl ve yasaya uygun olmadığına” değinilerek bozulmuş, bu kez davalı Hazine tarafından karar düzeltilmesi istenmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya ve dosya kapsamına göre dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptali nedeniyle, Medenî Yasanın 1007. maddesi gereğince açılan tazminata ilişkindir.
Medenî Yasanın 1007. maddesi hükmüne göre, tazminata hükmedilebilmesi için, diğer koşulların aynı sıra, “Tapu sicilinin tutulması nedeniyle bir zarar doğmuş olmalıdır.”. Somut olayda, tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının kesinleşmesiyle bir zarar oluştuğu kabul edilebilirse de, 26.04.2012 gün ve 28275 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı tarihte yürürlüğe giren 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Yasanın “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar” başlıklı 7. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde, tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtlarının bedel alınmaksızın geçerli kabul edileceği ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmelerinin terkin edilerek tescillerinin aynen devam edeceği, bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılamayacağı, açılan davalardan vazgeçileceği, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılacağı, ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde idareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanunî mirasçılarına iade edileceği; aynı Yasanın 7. maddesinin üçüncü fıkrasında ise, birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin haklarının bu sürenin bitimiyle birlikte sona ereceği, bu kişilerin idareden başkaca talepte bulunamayacakları, hak ve tazminat talep edemeyecekleri ve dava açamayacakları öngörülmektedir. Tapusu iptal edilen taşınmazın, 6292 sayılı Yasanın sözü edilen hükümlerine göre tekrar tapu sahibine iade edilmesi halinde, davacı tarafın zararı izale edilip, tazminata hükmedebilmek için zorunlu unsur olan zarar gerçekleşmeyeceği için, taraflara yasadan kaynaklanan yetkilerinin kullandırılması ve sonucuna göre işlem yapılması , yerel mahkeme hükmünün bu gerekçelerle bozulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin karar düzeltme isteminin KABULÜNE, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 19.02.2011 gün ve 2010/2835 - 1374 sayılı bozma kararının kaldırılarak, yerel mahkemenin 05.02.2008 gün ve 2006/611 - 27 sayılı kararının yukardaki gerekçe ile BOZULMASINA 28/11/2012 günü oybirliği ile karar verildi.