Esas No: 2012/9077
Karar No: 2012/13474
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/9077 Esas 2012/13474 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
3402 sayılı Kanunun 5831 sayılı Kanunun 8. maddesi ile eklenen Ek-4 maddesine göre yapılan kadastroda, ... İlçesi, Merkez Mahallesi ... ada ... parsel sayılı 63,01 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, beyanlar hanesine, 6831 sayılı Kanunun 2/B Maddesi uyarınca ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığı ve parsel üzerindeki fındık ağaçlarının 1946 doğumlu ... oğlu ..."e ait olduğu ve halen onun kullanımında olduğu yazılarak ... adına tesbit edilmiştir.
Davacı gerçek kişi, üzerinde ahırının da bulunduğu kendisinin kullanımında olan 3126 m2 yüzölçmündeki taşınmazın, kadastroda sadece 63,01 m2 bölümünün kendi kullanımında olduğu belirtilerek ... adına tesbit edildiği, diğer bölümü hakkında tutanak düzenlenmediği iddiasıyla ve bu taşınmazın miktarının artırılarak 3126 m2 yüzölçmüyle tescili istemiyle dava açmıştır.
Mahkemece; parselin mülkiyetinin Hazineye ait olduğu, davacının isminin sadece beyanlarda geçtiği, bu nedenle taşınmazın miktarının artırılması istemiyle dava açamayacağı gibi, yöredeki 2/B uygulamasının 1991 yılında kesinleştiği, bu işlemin iptali istemiyle de dava açılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, 3402 sayılı Kanunun Ek-4 maddesi gereğince yapılan kadastroya itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3116 sayılı Kanuna göre 1952 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi, daha sonra 1974 yılında yapılıp, 20.07.1976 tarihinde askı suretiyle ilân edilen (itirazların incelenmesi ile komisyon çalışmaları 21.06.1977 tarihinde ilân edilmiş itirazlı yerlerden bir yıl sonra 21.06.1978 tarihinde kesinleşmiştir) aplikasyon ve 1744 sayılı Kanun ile değişik 2. madde uygulaması, 1990 yılında yapılıp 27.02.1991 tarihinde ilân edilen aplikasyon ve orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulaması vardır.
Mahkemece keşif ve inceleme yapılmadan, davada hukukî yarar bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan, davanın reddine karar verilmişse de, gerekçede değinilenin aksine, davacı tarafın mülkiyet iddiası bulunmayıp, dava ettiği taşınmazın tamamının kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla ... adına orman sınırları dışına çıkarıldığını kabul etmektedir. Başka bir deyişle, taşınmazda yapılan orman kadastrosu ve 2/B işlemleri dava konusu edilmeyip, dava, 6831 sayılı Kanunun 2/B uygulamasıyla ... adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın, kendi kullanımında olan 3126 m2 yüzölçümündeki bölümün tamamı için, 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek-4 madde hükmüne göre işlem yapılarak, bu taşınmazın kendi kullanımında olduğu beyanlara yazılmak suretiyle, ... adına tesbit tutanağı düzenlenmesi isteminden ibarettir.
Kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken, yine kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla ... adına orman sınırları dışına çıkarılan ve 3402 sayılı Kanuna 5831 sayılı Kanun ile eklenen Ek-4 maddesi hükmüne göre işlem yapılması için programa alınan yerlerde, fiilî kullanım sınırlarına uyulmaması ve Ek-4 madde gereği işlem yapılması gerekirken, yapılmaması veya hakkında tutanak düzenlenmesi gereken yerler için tutanak düzenlenmemesi halinde, bu işlemin düzeltilmesini sağlamaya yönelik dava açılıp açılamayacağı konusuna gelince; kadastro mahkemesinin genel olarak görevi, 3402 sayılı Kanunun 25. maddesinde; zaman bakımından görev ve yetkisi ise, aynı kanunun 26. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre, kadastro mahkemesinin görevi, çekişmeli yer hakkında kadastro tesbit tutanağı düzenlenmekle başlar. Tesbit tutanağı düzenlenmeyen yerlerle ilgili davalarda kadastro mahkemesi görevli değildir. Davanın görev nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, hukukî yarar bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi usûl ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı gerçek kişinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itrazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 28.11.2012 günü oy birliği ile karar verildi.