Esas No: 2022/2200
Karar No: 2022/12410
Karar Tarihi: 22.09.2022
Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2022/2200 Esas 2022/12410 Karar Sayılı İlamı
7. Ceza Dairesi 2022/2200 E. , 2022/12410 K."İçtihat Metni"
5809 sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu’na aykırılık suçundan sanık ...'nun, 5809 sayılı Kanun'un 63/10, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 43/1, 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 1.020,00 Türk Lirası adlî para cezası ile cezalandırılmasına, sanık....'ın ise atılı suçtan beraatine dair DENİZLİ 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 15/11/2018 tarihli ve 2018/835 esas, 2018/1577 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 14.12.2022 tarihli kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.01.2022 tarihli ve KYB. 2021-156740 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Benzer bir olaya ilişkin olarak Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 03/03/2016 tarihli ve 2014/21037 Esas, 2016/1833 Karar sayılı ilâmında yer alan, "...Sanığın, katılanın kimlik bilgilerini kullanarak hat çıkartan kişinin ... Tatlılıoğlu olup olmadığı konusunda gerekli araştırma yapmayarak abonelik sözleşmesi yaptığından bahisle özel belgede sahtecilik suçuna iştirak ettiği gerekçesi ile hakkında açılan kamu davasında, aşamalardaki savunmalarında suçlamayı red etmesi, Samsun Kriminal Polis Laboratuvarının 16.07.2012 tarihli raporunda sözleşme altındaki imzaların katılana ait olmadığının tespit edilmesine rağmen; sözleşme ile ekindeki nüfus cüzdan fotokopisi üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olduğu hususunda bir araştırma yapılmadan kararın verilmiş olması karşısında; maddi gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından; suça konu sözleşme ile ekindeki belge üzerindeki yazı ve rakamlar ile sözleşmedeki katılana atfen bulunan imzaların sanığın eli ürünü olup olmadığı hususunda bilirkişi incelemesi yaptırılması..." şeklindeki açıklamalar karşısında,
Mezkür ihbarnamede;
Dosya kapsamına göre,
Müştekinin bilgisi ve rızası olmaksızın sanığın yetkilisi olduğu Kıbrıslıoğlu İletişim ünvanlı işyerinde müşteki adına 4 adet GSM hattının çıkarıldığı ve temin edilen cep telefonu hattı abonelik sözleşmelerindeki imzaların müştekiye ait olmadığına dair bilirkişi raporu alınması üzerine sanığın cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmış ise de; sanık ... müdafiinin beyanlarında, sanığın işyeri sahibi olduğunu, sözleşmelerde imza ve yazısının bulunmadığını, çalışanı diğer sanık Resul tarafından işlemlerin yapıldığını ifade ettiği, sanık Resul'ün aşamalarda alınan savunmalarında ise, işyerinde 7-8 kişilik kadro ile çalıştıklarını, sözleşmeler üzerinde kendisinin yazı ve imzasının bulunmadığını, sözleşmelerde kullanılan kaşenin kendisine ait olduğunu ancak kaşeyi kendisinin kullanmadığını, diğer personellerin de imza ve yazı örneklerinin alınmasını talep ettiğini ifade ettiğinin anlaşılması karşısında, söz konusu hatlara ilişkin abonelik sözleşmelerinde imza ve yazıların kime ait olduğunun tespitine yönelik olarak, sanıklar ve ilgili işyerinde sözleşme tarihinde çalıştığı tespit edilecek diğer şahısların imza ve yazı örnekleri temin edilip bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, yargılama aşamasında da sanık aleyhine bir delil elde edilemeden, gerekçeli kararda da atılı suçu adı geçen sanığın işlemiş olduğuna dair hiçbir delil ve gerekçeye yer verilmeden, yalnızca sanığın eyleminin sabit olduğundan bahisle mahkûmiyet kararı verilmesinde,
Kabule göre de;
5237 sayılı Kanun'un 43/1. maddesinde yer alan "... Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır…” şeklindeki düzenleme uyarınca, aynı mağdura karşı aynı gün dört farklı abonelik sözleşmesi hazırlanması şeklindeki somut olay açısından sözleşmelerin aynı gün içerisinde düzenlenmesi nedeniyle, eylemler arasındaki zaman aralıklarının, anılan Kanun'un 43/1. maddesinde yer verilen, "değişik zamanlarda" tanımını içerisinde değerlendirilemeyeceği, sanık hakkında tek bir suç ve ceza belirlenmesi yerine, zincirleme suç kabul edilerek, belirlenen temel ceza üzerinden aynı Kanun'un 43/1. maddesi uyarınca 1/4 oranında artırım yapılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Suçtan doğrudan doğruya zarar gören ve yargılamaya katılma hakkı bulunan kurum olan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu dava ve duruşmadan haberdar edilmeden yargılama sonlandırıldığı gibi, adı geçen kuruma gerekçeli kararın tebliği de yapılmadığı ve bu nedenle kanun yararına bozma istemine konu karar ile ilgili usuli işlemlerin tamamlanmadığı anlaşıldığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, 22.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.