Esas No: 2021/11942
Karar No: 2022/9072
Karar Tarihi: 14.11.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/11942 Esas 2022/9072 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/11942 E. , 2022/9072 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : 6292 Sayılı Kanun'un 7/a Maddesi Uyarınca Taşınmazın Bedelsiz İadesi Gerektiğinin ve Hak Sahipliğinin Tespiti
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün davalı ... duruşma istekli olarak davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dava değeri itibariyle duruşma istemi reddedilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü.
K A R A R
... ili Merkez / Gümüldür birliğinde 1955 yılında yapılan tapulama sırasında, 202 parsel sayılı 463.200 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, 1954 tarih ve 41 sıra numaralı tapu zabıt kaydına dayanılarak tarla vasfıyla; 203 parsel sayılı 399.200 m2 yüzölçümündeki taşınmaz ise, 1954 tarih ve 42 sıra numaralı tapu zabıt kaydına istinaden tarla vasfıyla ½ payla ..., ½ payla de dava dışı Hürrem Kubat adına tespit edildikten sonra, tespite itiraz neticesinde ... Tapulama Hakimliğinin 1956/484 Esas ve 1969/307 Karar sayılı ilamıyla, taşınmazların 1949 yılında kesinleşen orman tahdit hattı içinde kaldığı gerekçesiyle tespitlerinin iptaline karar verilmiş ve bu hükmün deracattan geçerek 31.12.1971 tarihinde kesinleşmesiyle tapu sayfaları kapatılarak 592 orman parseli içine katılmışlar; bilahare 1987 yılında 3302 sayılı Kanun'la değişik 2/B maddesi uyarınca yapılan çalışmalarda Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılmışlar ve davacıların dava tarihinden önce 14.01.2013 tarihinde idareye yaptıkları iade başvurusu, zabıt defterlerinin değerlendirmeye alınmasının mümkün olmadığı belirtilerek reddedilmiştir.
Davacılar ... varisleri ... ve müşterekleri vekili 22.04.2014 havale tarihli dava dilekçesiyle, müvekkilleri olan davacıların murisi ...’ün ½’sine malik bulunduğu ve tapulamaca 202 ve 203 parsel numaralarına revizyon gördürülen tapu kayıtlarının daha sonra yapılan 2/B uygulaması sırasında Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını belirterek, 6292 sayılı Kanun'un 7/a maddesi uyarınca dava konusu taşınmazların mülkiyet hakkı sahibi olduklarının ve bedelsiz iadeye hak kazandıklarının tespitine karar verilmesi istemiyle ... 3.Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açmış ve dava, yetkisizlik kararıyla Menderes 1.Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, dava konusu 202 ve 203 parsellere uygulanan zabıt kayıtlarının (10.02.1954 tarih ve 41 ve 42 numaralı) 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesinde belirtilen kadastro ve tapu tarafından yapılan tapular olmadığı, anılan madde anlamında davacıların geçerli bir tapu kaydı olmadığından madde kapsamından yararlanamayacakları gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar ve davalı ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi uyarınca bedelsiz iadeye hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
1. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davacılar vekilinin tüm, davalı ... vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. 6292 sayılı Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun'un "2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini ve iade edilecek taşınmazlar" başlıklı 7. maddesinde; " (1) İlgililer tarafından idareye başvurulması ve İdarece bu başvuru üzerine veya resen yapılan inceleme ve araştırma sonucunda doğruluğu tespit edilmesi hâlinde;
a) Tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan ve tapuda halen kişiler adına kayıtlı olan taşınmazlardan Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi bulunan veya konulan taşınmazların tapu kayıtları bedel alınmaksızın geçerli kabul edilir ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirtmeleri terkin edilerek tescilleri aynen devam eder, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda tapularının iptaliyle Hazine adına tesciline karar verilen, kesinleşen ve tapuda henüz infaz edilmeyen taşınmazlar hakkında da aynı şekilde işlem yapılır. Ancak bu kararlardan infaz edilerek tapuda Hazine adına tescil edilen taşınmazlar ise, ilgilileri tarafından bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde İdareye başvurulması hâlinde, bedelsiz olarak önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına iade edilir.
b) Özel kanunları gereğince Devlet tarafından kişilere satılan, dağıtılan, trampa edilen, bedelli veya bedelsiz olarak devredilen veya iskânen verilen ya da özelleştirme suretiyle satılanlar ile hisseleri devredilen özel hukuk tüzel kişileri adına kayıtlı olan ancak daha sonra Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/A veya 2/B belirtmesi konulan taşınmazların tapu kayıtları geçerli kabul edilir, aynı gerekçeyle bu nitelikteki taşınmazlar hakkında dava açılmaz, açılan davalardan vazgeçilir, açılan davalar sonucunda Hazine adına tescil edilenler ise, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde ilgilileri tarafından idareye başvurulması hâlinde önceki maliklerine veya kanuni ya da akdî haleflerine bedelsiz olarak iade edilir. Ancak, bu kişilerden taşınmazlarına karşılık daha önce yer verilenlere veya bedeli ödenenlere iade işlemi yapılmaz.
c) Bu fıkra kapsamında kalan taşınmazların kullanıcılarının kayıt maliklerinden farklı kişiler olmaları ve kayıt maliklerinin bu fıkradan yararlanmak istemeleri hâlinde, kullanıcılar bu Kanunda belirtilen şartları taşısalar dahi doğrudan satış hakkından yararlanamazlar.
(2) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan orman sınırı dışına çıkartılacak yerlerde bulunan ve Hazine adına orman sınırı dışına çıkarıldığı gerekçesiyle tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulması gereken taşınmazların tapu kütüklerine 2/B belirtmesi konulmaz ve bunlar hakkında dava açılmaz.
(3) Birinci fıkra kapsamında kalan taşınmazlardan tapuda Hazine adına tescilli olan taşınmazlar hakkında aynı fıkrada belirtilen süre içerisinde idareye başvurmayan ilgililerin hakları bu süre sonunda sona erer, bu kişiler idareden başkaca talepte bulunamazlar, hak ve tazminat talep edemezler ve dava açamazlar. Bu taşınmazlardan Hazine adına tescilli olanlar idarece satış dâhil genel hükümlere göre değerlendirilir.
(4) Bu maddeye göre ilgililerine iade edilmesi gereken taşınmazlardan orman olduğu iddiasıyla Orman Genel Müdürlüğünce açılan davalar sonucunda orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilen, fiilen orman niteliğinde olan veya bu nedenle dava açılması gereken, ağaçlandırılmak üzere Orman Genel Müdürlüğüne tahsis edilen, kamu hizmetlerine ayrılan veya bu amaçla kullanılan, özel kanunlar gereğince değerlendirilmesi gereken veya Maliye Bakanlığınca belirlenen taşınmazlar ilgililerine iade edilmez. Bu taşınmazların yerine, idarece belirlenen ve ilgililerince itiraz ve dava konusu edilmeksizin kabul edilen rayiç bedelleri ödenebilir veya rayiç bedellerine uygun taşınmazlar verilebilir.” düzenlemesi bulunmaktadır.
Buna göre; 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, idareye geniş takdir yetkisinin tanındığı görülmektedir. Zira, idarece iade başvurusu yerinde görülerek taşınmaz iade edilebileceği gibi, onun yerine, rayiç bedelini ödeyebileceği veya rayiç bedeline uygun başka taşınmaz verebileceği, hatta idarenin kanunda belirtilen gerekçelerle taşınmazı iade etmeyebileceği anlaşılmaktadır.
Bu noktada kısaca idari eylem ve idari işlemi tanımlamak gerekirse; idari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücünü (kamu otoritesini) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
Somut olayda; davacılar, tapulamaca 202 ve 203 parsel numaralarına revizyon gördürülen tapu kayıtlarının murisleri adına ½ hisse ile kayıtlı olduğunu, hükmen orman olan dava konusu yerlerin daha sonra 6831 sayılı Kanun'un 2/B maddesi uyarınca Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarıldığını ve bu nedenle Hazinenin mülkiyetine geçtiğini ileri sürerek, bedelsiz iadeye ilişkin 6292 sayılı Kanun’un 7. maddesine dayanmak suretiyle taşınmazların mülkiyet hakkı sahibi olduklarının ve bedelsiz iadesine hak kazandıklarının tespitini talep etmektedirler. Dolayısıyla, eldeki davanın hukuki dayanağı ve sebebi, 6292 sayılı Kanun'un 7. maddesindeki bedelsiz iade müessesesidir. Nitekim davacılar, dava öncesinde bu istemle idareye başvurduklarını ancak sonuç alamadıklarını dile getirmektedirler.
Konuya ilişkin olarak yukarıda değinilen kanun hükümleri ve davacıların eldeki davadaki talepleri ile bunun dayanağı birlikte irdelendiğinde, dava konusu taşınmazın 6292 sayılı Kanun kapsamında bedelsiz olarak iade şartlarını taşıyıp taşımadığı, idareye başvurulup başvurulmadığı hususlarının saptanması ve sonrasında dayanak tapunun 7/1-a ve b bentlerinde belirtilen nitelikleri taşıyıp taşımadığı, tapu kaydı belirtilen nitelikleri taşısa bile, taşınmazın bedelsiz iade edilebilecek nitelikte olup olmadığı, taşınmazın yerine rayiç bedellerinin ödenmesi ya da rayiç bedele uygun taşınmaz verilip verilmeyeceği yönünden ayrıca bir belirleme yapılması şeklindeki faaliyetlerin, birer idari işlem olduğunun kabulü gerekmektedir. Davacı, tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş ise de, maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK 33 m). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, lehine henüz sicile yansıtılmamış olan mülkiyet hakkının doğmuş olması nedeniyle, tapu iptali ile tescil niteliğinde olmayıp zaten mevcut olan ve tapu sicilinde kayıtlı olan dayanak tapu kaydı uyarınca bedelsiz iadeye ilişkin idari işlemlerin icrasına yöneliktir. Dolayısıyla işin esasının da idare hukuku ilkelerine göre incelemeye uygun olduğu; davanın kökeninde, çözüme kavuşturulmamış mülkiyet, kadastro vs. gibi hukuki ilişkinin bulunmadığı görülmektedir.
Bu durumda, açılan davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2. birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde belirtildiği üzere; “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları” ve “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları” kapsamında, idari yargı yerince çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesinin 25.02.2019 tarih ve 2018/820 Esas, 2019/117 Karar ve 28.05.2020 tarihli ve 2020/56 Esas, 2020/309 Karar sayılı kararları da bu doğrultudadır.
Bu itibarla; Mahkemece, davanın, dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekirken, esastan ret kararı verilmesi isabetsiz ise de, bu husus, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK'nin 370/2-4. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesi kararının gerekçesi ve hüküm fıkrasının düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin tüm, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE; davalı ... vekilinin temyiz itirazları (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile Yerel Mahkeme kararının gerekçesinin belirtilen şekilde değiştirilmesine, hüküm fıkrasının 1. bendinde yer alan “davanın reddine” ibaresinin hükümden çıkartılarak; yerine “HMK’nin 114/1-b maddesi gereğince yargı yolunun caiz olmaması nedeniyle, aynı Kanunun 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine” cümlesinin yazılmasına, hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nin 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 29.20 TL peşin harcın onama harcına mahsubu ile kalan 51.50 TL'nin temyiz eden davacılardan alınmasına, 14.11.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.