Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/8068 Esas 2013/30931 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2013/8068
Karar No: 2013/30931

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/8068 Esas 2013/30931 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2013/8068 E.  ,  2013/30931 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat ... ile davacı asil ... ve vekili avukat ... Karateke Öztürk"ün gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacı, davalı şirketle imzalamış olduğu 25.9.2007 tarihli avukatlık sözleşmesinin 2. maddesine göre, davalının taraf olduğu Ermenek Barajı, Fırtına Hes İnşaatı ve ... Hipodrom işlerine ilişkin dava dosyalarında davalıya etkin hukuki yardımda bulunmayı ve ayrıca sürekli hukuki danışmanlık hizmeti vermeyi üstlendiğini, genel hukuki danışmanlık hizmetlerine karşılık olarak aylık net 2.000,00 TL, bundan başka sözleşmenin 2. maddesinde belirtilen dava dosyalarından dolayı da, kazanılan değer üzerinden sözleşmede kademeli olarak gösterilen oranlarda ayrıca ücret ödeneceğinin kararlaştırıldığını, taraflar arasında aylık ücretin yıllık artışı hususunda bir mutabakata varılamadığını, davalı şirketin bir süre sonra aylık danışmanlık ücretlerini ödemediğini, buna rağmen vekalet görevine devam ettiğini, ancak davalı tarafından haksız bir şekilde başarısızlıkla suçlandığını, hak ettiği ücretler de ödenmediğinden 23.11.2009 tarihli ihtarla sözleşmeyi feshederek, vekaletten istifa ettiğini, haklı istifa nedeniyle aylık ve kademeli olarak ödenmesi gereken ve ayrıca karşı taraf vekalet ücretlerinin ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 150.000 TL ücret alacağının 23.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı şirket, kadrolu çalışan avukatları olmasına rağmen, sözleşmede belirtilen tahkim davalarının takibi ve sonuçlandırılması ile hukuki danışmanlık hizmeti için 25.9.2007 tarihinde davacı avukat ile sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 4. maddesinde, sözleşmenin 1 yıl süreli olduğunun, süre bitiminden bir ay önce fesih bildiriminde bulunulmaz ise sürenin 1 yıl uzatılacağının, bu uzatma süresinde danışmanlık ücretinin yeniden belirleneceğinin, bir yıllık uzatma süresi sonunda aylık ücret konusunda anlaşma olmaz ise, sözleşmenin kendiliğinden münfesih olacağının kararlaştırıldığını, 1 yıllık sözleşme süresinin 25.9.2008 tarihinde sona erdiğini, taraflarca feshedilmeyen sözleşmenin bir yıl uzadığını, yapılan görüşmeler sonunda ücret konusunda bir uzlaşma sağlanamadığını, bu arada davacının, şirketin bilgisi ve onayı dışında sözleşmede yer almayan dava dosyalarına vekalet sunması nedeniyle davacıya 13.3.2009 tarihli yazı gönderilerek, bu dosyalardan vekaletnamesini çekmesinin istenildiğini, Ermenek Barajı ile ilgili tahkim davasının sonuçsuz kalması üzerine, davacının “adli yargıda dava açılacaksa mahkeme harcının gönderilmesi” ile ilgili talebi üzerine, göndermiş oldukları 26.10.2009 tarihli yazıda, adli yargıda dava açılmasının düşünülmediğinin bildirildiğini, iddianın aksine davacının başarısızlıkla itham edilmediğini, davacıya ücretlerinin ödenmediğinin de doğru olmadığını, istifanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
    Mahkemece, son alınan iki bilirkişi kurulu raporunda da davacının istifasının haklı olup, davalıdan talep edebileceği toplam alacağın KDV dahil 9.426.443,59 TL olduğunun tespit edildiği belirtilerek, davacının toplam 9.426.443,59 TL ücret talep edebileceği kabul edilmek suretiyle taleple bağlı kalınarak davanın kısmen kabulüne, 150.000,00 TL’nin temerrüt tarihi olan 29.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlardaki yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1-BK’nun 396/1. maddesine göre vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Vekilin istifa hakkını her zaman kullanması da mümkündür. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunundaki aynı konuya ilişkin açıklanan bu düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” Hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
    Dava, taraflar arasındaki avukatlık sözleşmesi nedeniyle vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkin olup, davacı vekaletten haklı olarak istifa ettiği ileri sürerken, davalı ise istifanın haksız olduğunu savunmuştur. Buna göre davada öncelikli olarak çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, istifanın haklı olup olmadığına ilişkindir.
    Davacının, istifa nedeni olarak gösterdiği ilk husus, davalının 26.10.2009 tarihli yazısı olup, davacı kendisine gönderilen söz konusu bu yazı ile, davalı tarafından başarısızlıkla suçlandığını, bu durumun da taraflar arasındaki güven ilişkisini zedelediğini iddia etmektedir.
    Davacı, davalı şirkete göndermiş olduğu 20.10.2009 tarihli yazısında, “takip etmiş olduğu Ermenek Barajı inşaatı uyuşmazlığının tahkim yolu ile yapılan yargılamasında bir sonuca ulaşılamadığını, tahkimin sonuçsuz kaldığını, bu konuda adli yargıda dava açılması isteniliyorsa yedi gün içinde nispi harç tutarı olan 1.356.824,40 TL’nin gönderilmesini, dava açılmayacak ise aynı süre içinde bilgi ve talimat verilmesini” talep etmiş, davalı ise bu yazıya vermiş olduğu 26.10.2009 tarihli cevabi yazısında aynen, “başarısızlıkla sonuçlanan tahkim yargılaması neticesinde, konu uyuşmazlık ile ilgili olarak adli yargıda şimdilik herhangi bir dava açılması düşünülmemektedir.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
    Davacı, davalı tarafından gönderilen 26.10.2009 tarihli yazı ile, kendisinin başarısızlıkla itham edildiğini, bu durumun da taraflar arasındaki güven ilişkisini zedelediğini iddia etmişse de, söz konusu tahkim davasında, tahkim süresinin dolması ve karşı tarafın süre uzatımına izin vermemesi nedeniyle tahkimin sonuçsuz kaldığı anlaşılmakta olup davacının, “bu konuda adli yargıda dava açılıp açılmayacağı hususundaki müvekkile ait talimatın bildirilmesi” istemini içeren yazısı üzerinde davalı tarafından 26.10.2009 tarihli yazı ile “şimdilik adli yargıda dava açılmasının düşünülmediği” bildirilmiştir. Görüldüğü üzere söz konusu yazı içeriği, “davanın sonucu ile ilgili yapılan maddi bir tespit ve adli yargıda şimdilik dava açılmaması yönünde bir talimat” niteliğinde olup, bu yazıdan “davacının başarısızlıkla suçlandığı” dolayısıyla taraflar arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı sonucunu çıkarmak mümkün olmadığından, davacının bu konudaki istifa nedeninin haksız olduğunun kabulü gereklidir. Nitekim mahkemece alınan 30.4.2011 tarihli bilirkişi raporunda da, aynı yönde görüş bildirilmiştir.
    Davacının istifa nedeni olarak gösterdiği ikinci husus olan, “ücretlerinin ödenmediği” konusundaki iddiasının incelenmesine gelince;
    Taraflar arasındaki sözleşmenin 3. maddesinin 1. fıkrasında, davacı avukata genel hukuki danışmanlık hizmetlerine karşılık aylık 2.000,00 TL ödeneceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, sözleşmenin 2. maddesinde sayılan etkin hukuki yardım hizmeti verileceği belirtilen üç adet dava ile ilgili olarak da, “şirket menfaatine olarak kazanılan, faiz ve tazminatlar hariç her türlü değerin” kademeli olarak belirtilen tutarlarının vekalet ücreti olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır.
    “Sözleşmenin süresi” başlıklı 4. maddesinde ise aynen, “iş bu sözleşme 1 yıl süre ile geçerli olup, taraflardan herhangi biri tarafından sözleşmenin bitiminden bir ay önce yazılı olarak ihtar ve talepte bulunulmadığı sürece (iş bedeli hariç) aynı şartlarla bir yıl daha yürürlükte kalır. Sözleşmenin bu şekilde uzaması halinde aylık vekalet ücreti, taraflar arasında yeniden belirlenir. Temdit edilen sürenin sonunda taraflar anlaşamadıkları takdirde sözleşme kendiliğinden münfesih olur.” hükmü bulunmakta olup, 25.9.2007 tarihinde imzalanan sözleşmenin bir yıllık süresinin 25.9.2008 tarihinde dolduğu ve bu tarih itibariyle sözleşmenin yenilendiği, ancak tarafların bundan sonra “yeniden belirleneceği” öngörülen aylık vekalet ücreti konusunda bir mutabakata varamadıkları, ilk yıla ilişkin aylık ödemelerin ise eksiksiz olarak yapıldığı her iki tarafın da kabulünde olup, çekişmesizdir.
    Davacı, Aralık 2008 tarihinden itibaren aylık ödemelerinin yapılmadığını iddia etmiş, davalı şirket ise sözleşme hükümlerine göre hak etmediği halde davacıya, “ihtiyacı olduğundan bahisle talep etmiş olduğu” 100.000,00 Doların, ilerde doğacak alacaklarına mahsuben avans olarak ödendiğini, bunun da 5.12.2008 keşide tarihli 75.000 Dolarlık ve 18.12.2008 keşide tarihli 25.000 Dolarlık çeklerle gerçekleştirildiğini savunmuştur. Söz konusu bu ödemelerin yapıldığı sabit olup, davacı avukat tarafından da ödemelerle ilgili serbest meslek makbuzu düzenlenmiştir. Her ne kadar davacı, yapılan ödemelerin Fırtına (Dilek Gürolak) Hes tahkim davası ile ilgili olduğunu, nitekim 5.12.2008 tarihli serbest meslek makbuzunda da bu yönde bir açıklama bulunduğunu belirtmişse de, sözleşmenin 2. maddesinde sayılan ve etkin hukuki yardım hizmeti verilen bu davalarda ücretin hangi koşullarda ve ne şekilde ödeneceği açıkça yazılıdır. Davacı söz konusu davalarda ancak, “şirket menfaatine kazanılan değer” üzerinden ücret talep etme hakkına sahip olup, ödeme tarihi itibariyle, Fırtına (Dilek Gürolak) Hes tahkim davası da dahil olmak üzere bu davalar yönünden şirket menfaatine kazanılan bir değer bulunmamaktadır. Serbest meslek makbuzu da, davacı tarafından düzenlenen tek taraflı bir belgedir. O halde davalı şirketin sözleşme gereğince hiçbir zorunluluğu olmamasına rağmen, henüz muaccel olmadığı bir zamanda 5.12.2008 tarihinde 75.000,00 Dolar, 19.12.2008 tarihinde de 25.000,00 Dolar ödeme yapmış olması, böylelikle davacı tarafından, ödenmediğini iddia etiği aylık ücretlerinin toplamından çok daha fazla bir ücret miktarının, muaccel olmadığı halde tahsil edilmiş olması karşısında, davacının aylık ücretlerinin ödenmediğinden bahisle istifası Medeni Kanunun 2. maddesine aykırı olup, haklı bir istifa olarak kabul edilemez.
    Sonuç olarak yukarda açıklanan tüm bu nedenlerle davacı avukatın, gerek “davalı şirket tarafından başarısızlıkla suçlandığı” gerekse “ücretlerinin ödenmediği” hususlarındaki istifa nedenleri haklı olmadığından, davacının haksız olarak vekaletten istifa ettiğinin kabulü gerekir. Haksız olarak istifa eden avukat, istifa tarihi itibariyle hak etmiş olduğu aylık ücret ve kesinleşmiş olan işler dışında, derdest olup henüz sonuçlanmayan işler nedeniyle ücret talep edemez. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, istifanın haklı olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    2-Yukarıda açıklanan bozma nedenine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2.bent gereğince bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 10.12.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara