Esas No: 2014/5551
Karar No: 2014/19667
Karar Tarihi: 13.10.2014
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2014/5551 Esas 2014/19667 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Adana 4. İş Mahkemesi
TARİHİ : 20/12/2013
NUMARASI : 2011/195-2013/694
Davacı, yetim aylığından dolayı Kuruma borçlu olmadığının tespitine, kesilen aylıkların faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
Dava; davacının aldığı ölüm aylığını, 5510 sayılı Kanunun 56/2 fıkrası uyarınca iptal eden Kurum işlemi dolayısı ile davalı Kuruma borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda; davacının eski eşinden 18/07/2007 kesinleşme tarihli ilam ile anlaşmalı olarak boşandığı anlaşılmış olup, dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacının boşandıktan sonra, davalı kuruma başvurarak, 2007 yılında ölen babasından dolayı ölüm aylığı almaya başladığı, davalı Kurum tarafından, ihbar üzerine yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen 03/06/2010 tarihli kontrol memuru raporunda; beyanı alınan davacının eski eşi, M.mah. . Sok no:.İ./A. adresinde annesi ile birlikte yaşadığını, ekonomik sorunlar nedeni ile eşinden ayrıldığını, çocuklarının ve eşinin ihtiyaçlarının karşılamak için halen eşi ile görüştüğünü ifade etmiş; M. Mahallesi Muhtarı A.E. alınan beyanında, davacının çocukları ile birlikte yaşadığını, eski eşinin ara sıra eve uğradığını, eski eşin İmamoğlu/Adana"da başka bir evde yaşadığını bildirmiş; davacı ise boşanma sonrası eski eşinin babasından kalma evde oturmaya devam ettiğini, eski eşinin evden taşındığını, hafta sonları ve ayda bir defa çocuklarını görmek için eve geldiğini beyan etmiş olup; kontrol memurunca davacı ve boşandığı eşinin farklı adreslerde kayıtlı olsalar da, eski eşin davacı ve çocuklarının geçimini sağlaması nedeni ile aile bütünlüğünün devam ettiği kanaatine varılarak, davacıya bağlanan ölüm aylığının kesilmesi yönünde görüş bildirilmiştir. Mahkemesince yaptırılan 13/02/2012 ve 12/10/2012 tarihli kolluk araştırmalarında, eski eşin, 2011 yılı öncesinde ise H. Mah. . Sok. No:. adresinde tek başına yaşadığının, bu evin satılması ile yaklaşık bir yıldır H.Mah. .. Sok no. İ./A. adresinde annesi ile birlikte kaldığının mahalle muhtarından öğrenildiği bildirilmiş, geçmişe yönelik adres kayıtlarının getirtilmediği, getirilen kayıtlara göre davacının 15/03/2008 tarihinden bu yana M. Mah.. Sok. No. İ./A. adresinde; eski eşinin ise 15/06/2011 tarihinden bu yana H.mah... sok. No:6 İ./A. adresinde kayıtlı göründükleri anlaşılmış; abonelik araştınmasına göre ise davacının yaşadığı adreste eski eşine ait su aboneliğinin bulunduğu tespit edilmiştir. Mahkemesince dinlenen H. M.muhtarı İ. Ü. davacının eski eşinden boşanıp boşandığını bilmediğini; M. Mahallesi Muhtarı A.E. ise davacının boşanma sonrası eski eşinden ayrı yaşadığını beyan etmişler; gerek işbu dosyada gerekse ceza dosyasında dinlenen davacı tanıkları ise boşanma sonrası fiilen birlikte yaşamın olmadığını; eski eşin zaman zaman çocuklarının ihtiyaçlarını gidermek için davacının yaşadığı eve uğradığını bildirdikleri görülmüş, davacı ve boşandığı eşinin geçmişe yönelik seçmen kayıtlarının tamamının mahkemeye sunulmadığı, fiili birlikte yaşamın var olup olmadığı hususunda ayrıntılı kolluk araştırması yaptırılmadığı anlaşılmıştır.
Davanın, yasal dayanağı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasıdır. Fıkrada “Eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen eş ve çocukların, bağlanmış olan gelir ve aylıkları kesilir. Bu kişilere ödenmiş olan tutarlar, 96"ncı madde hükümlerine göre geri alınır.” düzenlemesine yer verilmiştir. Anılan madde 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 5510 sayılı Yasanın 56 maddesinin Anayasa"ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi"ne yapılan 2009/86 Esas numaralı başvurunun, 28.04.2011 tarihinde verilen karar ile reddedilmiştir.
5510 sayılı Kanunun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrası, daha önceki sosyal güvenlik kanunlarında yer almayan, boşanılan eşle fiilen (eylemli olarak) birlikte yaşama olgusu, gelir/aylık kesme nedeni olarak düzenlendiği gibi, eylemli olarak birlikte yaşama, aynı zamanda gelir/aylık bağlama engeli olarak da benimsenmiştir. Burada, eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun/durumunun tanımlanması, hukuki sınır ve çerçevesinin çizilip ortaya konulması önem arz etmektedir. Taraflar arasında hangi hukuki sebep ve maddi vakıaya dayanmış olursa olsun, sona ermiş evlilik birliğinin hak ve yükümlülüklerinin sürdürüldüğü beraberlikler veya kesinleşmiş yargı kararına bağlı olarak gerçekleşmiş boşanmanın var olan/olası sonuçlarını ortadan kaldırıcı/giderici nitelikteki birliktelikler madde kapsamında değerlendirilmeli, ortak çocuk/çocuklar yönünden, boşanma kararına bağlanan veya bağlanmayan kişisel ilişkilerin yürütülmesini sağlamaya yönelik olarak, eşlerin belirli aralıklarda ve günlerde zorunlu şekilde bir araya gelmeleri durumunda ise kanun koyucunun bu türden ilişkinin varlığının gelir/aylık bağlanmaması veya kesilmesi nedeni olarak öngörmediği kabul edilmeli, boşanılan eşle kurulan/yürütülen ilişkinin, eylemli olarak birlikte yaşama kavramı kapsamında yer alıp almadığı dikkatlice irdelenerek saptama yapılmalıdır.
Anılan 56"ncı maddede, oldukça yalın olarak “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle fiilen birlikte yaşadığı belirlenen” ibareleri yer almakta olup, kanun koyucu tarafından örneğin; “sosyal güvenlik kanunları kapsamında ölüm aylığına hak kazanmak amacıyla eşinden boşanan”, “hak sahibi sıfatını haksız yere elde etme amacıyla eşinden boşanan”, “gerçek boşanma iradesi söz konusu olmaksızın (muvazaalı olarak) eşinden boşanan” veya bunlara benzer ifadelere yer verilmemiş, sade olarak kaleme alınan metinle uygulama alanı genişletilmiştir. Maddede boşanma amacına/saikine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmediğinden, gerek Kurumca, gerekse yargı organlarınca uygulama yapılırken; eşlerin boşanma iradelerinin gerçekliğinin/samimiliğinin araştırılıp ortaya konulması söz konusu olmamalı, boşanmanın muvazaalı olup olmadığına ilişkin herhangi bir araştırma/irdeleme ve boşanma yönündeki kesinleşmiş yargı kararının geçerliliğinin sorgulaması yapılmamalı, özellikle, kesinleşmiş yargı organının verdiği karara dayanan “boşanma” hukuki durum ve sonucunun eşlerin gerçek iradelerine dayanıp dayanmadığının araştırılmasının bir başka organın yetki ve görevi içerisinde yer almadığı, kaldı ki, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda “anlaşmalı boşanma” adı altında hukuki bir düzenlemenin de bulunduğu dikkate alınmalıdır. Şu durumda sonuç olarak vurgulanmalıdır ki, boşanma tarihi itibarıyla gerçek/samimi boşanma iradelerine sahip olan (evlilik birliği temelinden sarsılan) veya olmayan tüm eşlerin, maddenin yürürlük tarihi olan 01.10.2008 tarihinden itibaren her ne sebeple olursa olsun eylemli olarak birlikte yaşadıklarının saptanması durumunda gelirin/aylığın kesilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.
Gelirin/aylığın kesilme tarihi ile Kurumun geri alım (istirdat) hakkının kapsamına ilişkin olarak; eylemli birlikte yaşama olgusunun gerçekleşme/başlama tarihi esas alınarak bu tarih itibarıyla gelir/aylık kesme veya iptal işlemi tesis edilip ilgiliye, anılan tarihten itibaren yapılan ödemeler yasal dayanaktan yoksun/yersiz kabul edilmeli, ancak, söz konusu madde 01.10.2008 günü yürürlüğe girdiğinden, eylemli birliktelik daha önce başlamış olsa dahi maddenin yürürlük günü öncesine gidilmemeli, başka bir anlatımla 01.10.2008 tarihi Öncesine ilişkin borç tahakkuku söz konusu olmamalı, böylelikle açıklığa kavuşturulacak yersiz ödeme dönemine ilişkin olarak 5510 sayılı Kanunun 96"ncı maddesine göre uygulama yapılmalıdır. İnceleme konusu 56"ncı maddede, “eşinden boşandığı halde, boşandığı eşiyle” ibareleri yer aldığından, birden fazla evlilik ve doğal olarak birden fazla boşanmanın gerçekleşmiş olması durumunda, boşanılan herhangi bir eşle eylemli olarak birlikte yaşama durumunda madde hükmünün uygulanacağı gözetilmelidir.
Sonuç olarak; 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun 56"ncı maddesinin ikinci fıkrasına dayalı açılan bu tür davalarda eylemli olarak birlikte yaşama olgusunun tüm açıklığıyla ve özellikle taraflar arasındaki uyuşmazlık konusu dönem yönünden ortaya konulması önem arz etmektedir. Bu nedenle Anayasa"nın 20"nci maddesi ile 5510 sayılı Kanun, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu, 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri Ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun, 4857 sayılı İş Kanunu, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve diğer ilgili mevzuat hükümleri göz önünde bulundurulmak suretiyle yöntemince araştırma yapılmalı, tarafların göstereceği tüm kanıtlar toplanmalı, bildirilen ve dinlenilmesi istenilen tanıkların ifadeleri alınmalı, davacı ile boşandığı eşinin yerleşim yerlerinin saptanmasına ilişkin olarak; muhtarlıktan ikametgah senetleri elde edilmeli, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden sağlanan nüfus kayıt örnekleri ile yerleşim yeri ve diğer adres belgelerinden yararlanılmalı, adres değişiklik ve nakillerine ilişkin bilgilere ulaşılmalı, ilgili Nüfus Müdürlüklerinden davacı ve boşandığı eşinin geçmişe yönelik adres hareketleri, tarihleriyle birlikte istenilmeli, ilgililerin su, elektrik, sabit telefon, cep telefonu, doğalgaz, internet, kablolu TV vb. aboneliklerinin hangi adreste kimin adına tesis edildiği saptanmalı, geçmişe yönelik seçmen bilgi kayıtlarının tamamı (Seçsis-seçmen bilgileri geri izleme eknanından temin edilen) getirtilmeli, varsa çalışmaları nedeniyle resmi/özel kurum ve kuruluşlara verilen belgelerde yer alan adresler dikkate alınmalı, boşanan eşler 4857 sayılı Kanun hükümleri kapsamında yer almakta iseler, adlarına ödeme yapılabilecek özel olarak açılan banka hesabı bulunup bulunmadığı, yine davacı ve eski eşinin kredi kartı ve banka hesapları varsa, hesap açılış tarihi ve yerleşim yeri olarak beyan edilen adresler sorulmalı, boşanan eşlerin, geçmişten bugüne kayıtlı oldukları bölge/bölgeler yönünden kapsamlı Emniyet Müdürlüğü/Jandarma Komutanlığı araştırması yapılmalı, anılan mahalle/köy muhtar ve azalarının tanık sıfatıyla bilgi ve görgülerine başvurulmalı, böylelikle “boşanılan eşle eylemli olarak birlikte yaşama” olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği, toplanan kanıtlar ışığı altında değerlendirildikten sonra elde edilecek sonuca göre karar verilmelidir.
Somut olayda; belirtilen şekilde araştırma yapılmadan karar verildiği görülmüştür. Yapılacak iş, davacı ile boşandığı eşinin birlikte yaşayıp yaşamadığının tespiti için, yukarıdaki açıklamalar kapsamında ayrıntılı araştırma yaparak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve araştırma sonucu davanın kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 13/10/2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.