Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/10293 Esas 2012/11993 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/10293
Karar No: 2012/11993

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/10293 Esas 2012/11993 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/10293 E.  ,  2012/11993 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Dava konusu ... 3158 parsel sayılı 4424,73 m² yüzölçümündeki taşınmaz, 1996 yılında kadastro müdürlüğünce hazırlanan ifraz beyannamesinde teknik hata sonucu 1088 numaralı orman parselinden ifraz edilmiş gibi gösterilerek idarî yoldan tapu kaydı oluşturulup, beyanlar hanesine 2/B madde şerhi de verilerek hali arazi niteliğiyle Hazine adına tescil edilmiştir.
    Davacı gerçek kişiler vekili, dava dilekçesine ekli krokide 3158 sayılı parsel içinde sarıya boyalı ve 6, 11, 12, 13 ve 14 numaralarla gösterilen taşınmazları eklemeli olarak en az 60 ve 70 yıldır müvekkillerinin zilyetliğinde bulunduğu iddiasıyla, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın dava dilekçesine ekli krokide 6, 11, 12, 13 ve 14 numaralarla gösterilen bölümlerinin tapu kaydının iptal edilerek müvekkilleri adına tapuya tescili istemiyle dava açmıştır.
    Birleşen dosyaya sunduğu dilekçeyle ise, çekişmeli 3158 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki “6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi göre Hazine lehine orman sınırları dışına çıkarılmıştır ve 1088 nolu parselden ifraz edildiğine dair şerhlerin iptali istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece, H.Y.U.Y.’nın 45. maddesi gereğince davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonucunda, çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olduğu, Hazine adına orman rejimi dışına çıkarıldığı, orman rejimi dışına çıkarılan yerlerin Hazine adına tapuya tescil edilmesinin yasa gereği olduğu, öncesi orman olan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı, zilyetlik yoluyla kazanılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, tapu iptal ve tescile ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu, daha sonra 1990 yılında yapılıp kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç dosyadaki delillere uygun düşmemektedir. Şöyle ki; 3158 parsel sayılı taşınmazın dava konusu olan ve krokide (A, B, C, D ve E) ile gösterilen bölümleri 1957, 1972 ve 1997 tarihli memleket haritalarında ve 1946 tarihli hava fotoğraflarında açık alanda (orman sayılmayan alanda) kalmakta olup öncesi itibariyle orman sayılmayan yerlerden oldukları, her ne kadar 3158 parsel 1972 yılında yapılan
    arazi kadastrosunda orman tahdidi içinde olduğu zannedilerek kadastro harici bırakılmış ise de, gerçekte 1088 sayılı parselin çap sınırları dışında olup 1943 yılında yapılarak kesinleşen orman kadastrosunda ve daha sonra yapılan aplikasyon çalışmalarında da orman kadastro sınırları dışında bırakılmıştır. Ziraatçı bilirkişi dava konusu taşınmaz bölümlerinin ormandan açılarak kazanılmadığını ve tarım arazisi niteliğinde olduklarını, keşifte dinlenen tanık ve yerel bilirkişiler de taşınmazların öncesinden beri tarım arazisi olarak kullanıldığını bildirmişlerdir.
    Buna göre, dosyadaki bilirkişi raporları ve yerel bilirkişi, tanık beyanlarından dava konusu krokide (A, B, C, D ve E) ile gösterilen taşınmazlar eski tarihli resmî belgelerde ve eylemli olarak orman olmadıkları ve davacı gerçek kişiler yararına 3402 sayılı Yasanın 14 - 17. maddelerinde öngörülen kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının oluştuğu anlaşılmaktadır. Tüm bu yönler gözetildiğinde, davacı gerçek kişilerin davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek reddine karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı gerçek kişiler vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 02/11/2012 günü oybirliği ile karar verildi.






    Hemen Ara